4

1K 128 61
                                    

"Minho, duyduk ki bugün doğum gününmüş..."duyduğum ses ile başımı defterimden kaldırıp ön sıramdaki Hyunjin'e baktım.

"Ve bilirsin, biz harika insanlar olduğumuz için sana küçük bir hediye aldık."dedi Yeji ve heyecanla ellerini çırptı. Hediye kelimesini duyunca yaş mama kokusu lan kedi gibi tüylerim diken diken olmuştu. Heyecanımı belli etmeme çalışırken Hyunjin'in bana uzattığı küçük kutuya baktım. Ardından tekrardan Hyunjin ve Yeji'ye baktığımda bakışlarıyla kutuyu almam için beni teşvik ediyorlardı.

Yine heyecanımı belli etmemeye çalışarak sıkıntıyla nefes verdim ve kutuyu Yeji'nin elinden aldım. Onlar heyecanla oldukları yerde hareketlenirken yavaşça kutunun kapağını açtım. Kapağı açtığım anda burnuma gelen kötü koku ile yüzümü buruşturdum. Ayrıca görüntü de midemi bulandırmıştı. Sevinmek için biraz erken davrandım sanırım.

"Ne o? Beğenmedin mi Minho? Bu hediye için Kkami bir gün boyunca pislemek zorunda kaldı."dediğinde Yeji, yüzümü buruşturdum ve kutunun kapağını geri kapatıp kutuyu onların sırasına doğru attım. Tüm sınıf gülmeye başlarken suratım yanmaya ve kızarmaya başlamıştı. Ne ümit ettiysem, tek bir kelimeye hemen yelkenleri suya indiriyordum. İğrenç bu huydu bu.

Gözlerimi yavaşça arka sıralara doğru çevirdim ve bana gülen Jisung ve Changbin'e baktım. Çok mu komikti sanki? Kendilerine yapılsa bu kadar hunharca güler miydiler acaba?

Daha sonra gözlerimi Changbin'in yanında oturan Chan'a çevirdim. İfadesizce bana doğru bakıyordu. Garipti, normalde olsa arkadaşlarıyla gülmeye başlamış olması gerekiyordu. Belki de ne olduğunu tam olarak görmemişti. Ona açıklamak istedim, ikizlerin bana bir kutu köpek pisliği hediye ettiğini söylemek istedim.

Bunu neden istedim bilmiyorum, sanki içimde bir yerlerde Chan'ın beni korumasını istiyordum. Benimle alay edenlere gerekli cezayı vermesini istiyordum. Ama nafileydi bu isteklerim. Chan zaten benimle alay edenlerin başında geliyordu. Neden bana yardım etmeyi düşünsün ki?

Başımı tekrardan önüme çevirdim ve hafifçe silkelenip defterimle ilgilenmeye devam ettim. Diyorum ya, hayal dünyamda yaşıyordum ben. Olmasını istediğim şeyleri hayal ediyordum ancak.

"Ayıp Minho, hediyeye böyle mi karşılık veriyorsun? Teyzen sana saygı öğretememiş."

Beni hakkımda ne derlerse desinler, umrumda bile değil. Ama teyzeme bulaşmamaları gerektiğini bilmeleri gerekiyordu. Bunu en iyi Chan bilirdi, öyle ki oturduğu sırasında alt dudağını dişlemiş Hyunjin'e vereceğim cezayı bekliyordu.

Ortaokuldayken, teyzem hakkında ileri geri konuşan bir çocuk vardı. Bende söylediklerine karşın onun kolunu kırmıştım. Ups, ufak bir kaza! Bunun bir kaza olamadığını bilenlerden biriydi Chan.

Hafifçe gülümsedim ve ayağa kalkıp ön sıraya doğru eğilip kutuyu geri aldım. Tekrar yerime otururken gülümseyerek Hyunjin'e bakıyordum.

"Haklısın Hyunjin, ayıp ettim. Hediye için sağ olun."dediğimde, hayret içinde bana bakıyorlardı. Kutuyu güzelce düzelttim ve sıramın kenarına koyup yemek saatini beklemeye başladım.

Öğretmenimiz sınıfa gelip ders anlatırken her zamanki gibi pür dikkat dinliyordum. Tahtaya yazdığı soruyu çözmemizi istediğinde hızlıca kalemimi defterimin üzerinde oynatmaya başladım.

"Bu koku nereden geliyor? Minho?"

Duyduğum soru ile başımı dikleştirdim ve elimdeki kalemi sıkarken başımı kaldırıp öğretmene baktım. Yüzündeki iğrenti ifadesiyle bana ve sırama bakıyordu.

"Şey-"

"Hocam, rencide etmeyin ama Minho'yu altına kaçırmış olabilir."diye fısıldayarak konuştuğunda arkamda oturan Rose, kutuyu alıp içindeki pislikleri onun suratına atmak istedim. Ama olmazdı, onlar hakkında başka bir planım vardı.

I laughed a little too muchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin