"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor, sinyal sesinden sonra sesli mesajınızı bırakabilirsiniz..."
"Alo, teyze nasılsın? Birkaç gündür seni arıyorum ama açmıyorsun. Bu kaçıncı sesli mesajım bilmiyorum, çok fazla attım. Sınav haftamdaydım, bu yüzden şu an yanına gelemedim ama seni çok merak ediyorum. Eğer bu mesajı dinliyorsan, iyi misin? Bir sorun yok değil mi? Endişeleniyorum. Son bir sınavım kaldı, onu da verdikten sonra seni ziyarete geleceğim. Seni çok seviyorum."
Otomatik sesin hepsini dinlemeden günlerdir yaptığım gibi bir tuşa basıp gönderdim mesajı. Birkaç gündür teyzeme ulaşamıyordum, telefonu hiç açılmıyordu, çalıyordu ama bakan kimse yoktu.
Ona ulaşabilmek için arayabileceğim tek numara olan Chan'ı da denemiştim ama o zaten benim aramalarıma katiyen cevap vermiyordu, mesajlarıma bakmaya tenezzül bile etmiyordu.
Bugün son yazılı sınavımı verip akşama yola çıkacaktım. Bir süre orada kalırdım, hem belki Chan aptalını da görürdüm. Beni bok gibi nasıl ortada bıraktığının hesabını ondan sorardım.
Ona hala sinirliydim, çok çok sinirliydim. Sinirim içime sığmıyordu hatta. Normal halime göre fazla agresiftim ve bunu çevremdekilere çokça yansıtıyordum. Okuldaki arkadaşlarım, öğretmenler ve Jeongin bana hep iyi olup olmadığımı soruyordu. İyi değildim, fazla sinirliydim.
"Bu dolabın kapakları neden açık?!"
"Meyvesiz turta mı olur?!"
"Aptal Minho, yıkamadın bunları!"
"Jeongin şu ışıkları kapat!"
"Bu tezgah neden bu kadar dağınık?!"
"Tanrım! hiç bir şey anlamıyorum!"
"Rahat bırak beni."
"Konuşmak istemiyorum!"
"Bu kadar kolay bir şeyi neden anlamıyorum ki?!"
Çevremdeki insanlara ve kendime yaptığım şeyleri düşündükçe kendime daha çok sinirleniyordum. Her an patlamaya hazır bir bomba gibiydim. Bunu biraz sınav zamanı stresi olarak düşünüyordum. Umarım öyledir.
Hazırlanıp evden çıkacağım sırada hissettiğim ani mide bulantısıyla hızlıca çantamı bir kenara atıp banyoya koştum. Daha ben klozete yanaşana kadar midemde ne varsa boşalmıştı bile. Yediğim ne varsa ne yoksa hepsini çıkarttıktan sonra geçen kusma hissi ile kendime gelirken yere oturdum ve yorgunlukla tuvaletin fayanslarını izlemeye başladım.
Birde bu vardı. Ani gelen kusma hissi, aldığım kokulardan bile midemin bulanması. Dakikalarca kusmak ve en sonunda banyo fayansları ile bakışma rutinim.
Bir süre oturdum orda, ne kadar oturduğumu bilmiyorum bile. Zaman algım bozulmuştu sanki. Bir daha kusmayacağımdan emin olduktan sonra yavaşça yerden destek alarak ayağa kalktım ve üzerimi düzelttim.
Lavabonun karşına geçip aynaya baktım. Sürdüğüm göz kalemin gözlerimin kenarından hafifçe akmıştı. Oflayıp gözlerimi devirdim ve musluğu açıp suratımı yıkadım. Soğuk su beni biraz daha kendime getirirken makyajımı düzelttim ve eşyalarımı alıp evden çıktım.
Hızlı bir şekilde okula varıp son sınavımı da tahmin ettiğim gibi hemencecik teslim etmiştim. Bu kadar sinirli olmama ve kafamın bu kadar dalgın olmasına bakarsak, sınavlarım gayet iyi geçmişlerdi.
Kağıdımı teslim ettikten sonra sınav salonundan çıkarken tekrardan Hyunjin ile karşılaştım. Bu aralar çok fazla karşılaşıyorduk ve bu bana hiç hayra alamet gelmiyordu. Tamam, iyi hoş birine dönüşmüş ama yine de eksi defterleri kapatmak benim için o kadar kolay değildi sanırım. Şimdi şunu sorabilirsiniz, peki ya Chan için nasıl yelkenleri suya hemen indirdin? Orası bir muamma, ama ben ona abaya yaktım olarak yorumluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I laughed a little too much
FanfictionSanırım, ben biraz fazla güldüm... Mpreg Angst.