6

1K 128 49
                                    

Chan önden arabasına ilerlerken bende pıtı pıtı peşinden ilerliyordum. Arada dönüp geliyor muyum diye beni kontrol ediyor sonra tekrardan önüne dönüyordu. Sonunda arabanın yanına vardığımızda o şoför koltuğuna geçerken bende yan tarafına geçtim. Kapıyı kapatıp emniyet kemerimi taktım.

Chan arabayı çalıştırdı ve okulun bahçesinden çıktığımızda derin bir nefes aldım. Bu okuldan her çıktığımda omuzlarımdan bir yük kalkıyordu sanki.

Sabah uğradığımız içecek aldıkları dükkanın önünde durduğumuzda gözlerimi yavaşça ona çevirdim. Kendi tarafındaki camı indirdi ve çalışana bir şeyler söyleyip cebinden cüzdanını çıkarttı. Kısa süre sonra sabahki içecekten iki tane aldı ve birini bana doğru uzattı. Bir süre elindeki güzel içeceğe baktıktan sonra gözlerimi ona çevirdim. Kendi elindeki içecekten pipetiyle yudum alırken diğer bardağı bana doğru salladı.

Elimi uzatıp renkli içeceği elinden aldım ve göz hizama kaldırıp içine bakmaya başladım. Çok meraklanıyordum, güzel görünüyordu. Sabahta aklımda kalmıştı zaten. Ama, Chan neden bana böyle bir iyilik yapmıştı ki? Canımın çektiğini anlamış mıydı? Gerçekten bu kadar kibar mıydı?

Arabayı tekrardan sürmeye başladığında, bardaktaki pipeti dudaklarıma götürüp bir yudum içtim içecekten. Ağzımın içine dolan minik toplar ile yüzüme kocaman bir gülümseme yayılmıştı. Çok eğlenceli bir içecekti ve tadı da hoşuma gitmişti. Acaba ne kadardı? Belki teyzemden birazcık daha fazla harçlık alıp kendimde alabilirdim bu içecekten.

"Teşekkür ederim."dedim heyecanla gülümsemem daha çok büyürken. Gülümsemem yüzünden kısılan gözlerimle Chan'a baktığımda yola bakmaya devam ederken kısaca başını salladı.

Kısa süreli bir sessizliğin ardından Chan'ın sesi yayıldı arabanın içine.

"Bugün Jisung'dan rahatsız mı oldun?"

Duyduğum soru ile gözlerimi Chan'a çevirdim. Gözlerini yoldan ayırmıyordu. Direksiyon başındayken ayrı bir havalı görünüyordu. Dudaklarımı pipetten ayırdım ve boşta olan elimi dizime koyup parmaklarımı sıktım ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Evet, Jisung'dan rahatsız olmuştum. Neden böyle bir soru sorma gereği duymuştu?

"Ya da soruyu şöyle sorayım..."dedi ve başını bana doğru çevirdi. Kısaca bana bakıp korkunç bir şekilde gülümsedi ve tekrardan başını önüne çevirdi.

"Ben bunu, Mingyu babamdan duyar mıyım?"

Söylediği şey ile kaşlarım istemsizce çatılırken gerilen vücudum ile ona bakmaya devam ettim.

"Ne oluyor? Beni mi tehdit ediyorsun sen?"diye sorduğumda, bu sefer kahkaha attı ve arabanın gazına biraz daha yüklendi. Araba hızlandığında korkuyla koltuğa yapışırken emniyet kemerine sıkıca tutundum.

"Ne yapıyorsun?! Yavaşla!"

"Efendim? Biraz daha mı hızlanayım?!"diye bağırarak cevap verdi bana ve gaza biraz daha yüklendi. Ağzımdan ufak bir çığlık kaçarken gözlerimi sıkıca kapattım. Tekerleklerin altından hızlıca kayıp giden asfaltı gördükçe kalp hızım daha çok artıyordu. Bana göz dağı falan mı vermeye çalışıyordu?

"Chan! Dur lütfen!"diye bağırdım elimdeki bardağı sıkarak. Plastik bardak bükülünce içindeki zaten az kalan içecek üzerime dökülmüştü. Nefesim kesilirken Chan gaza biraz daha basıp kahkaha atınca gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Bir daha bu arabaya asla binmeyecektim! Gerekirse her gün dayak yerim ama bu arabaya bir daha asla binmem!

"Chan! Dur, dur!"diye ağlayarak bağırdığımda sonunda araba durmuştu. Aniden fren yapan araba ile öne doğru savruldum ve tekrardan geri gidip koltuğa çarptım. Nefes nefese bir şekilde gözlerimi açtım ve ön camdan dışarı baktım. Köşkün bahçesindeydik.

I laughed a little too muchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin