27

782 87 45
                                    

"Tamam, ilk önce bir doktor randevusu alalım tamam mı? Birlikte gideriz. Telefonum nerde? Odada unuttum sanırım, senin telefonundan bakalım mı? Ver hadi-"

"Chan, sakin ol. Bu kadar heyecanlı davranma."

"Ama heyecanlıyım?"dediğinde Chan, gözlerimi içi boş havuzun fayanslarından alıp hemen yanımdaki şezlongta oturan Chan'a çevirdim. Suratını buruşturmuş bir şekilde bana bakıyordu. Büyük ihtimal ben neden bu kadar ruhsuz olduğumdan şikayet ediyordu kendi içinde ve bana gıcık oluyordu. Bende gıcık oluyordum kendime ama öyle ha deyince alışılmıyordu bu duruma.

Derin bir nefes çektim ciğerlerime ve şezlonga uzattığım bacaklarımı kenardan sarkıtıp ona doğru döndüm yönümü.

"Ben bugün randevu bakarım."dedim ve gözlerimi köşke doğru çevirdim.

"Peki babanlara nasıl açıklayacağız?"diye sorduğumda, derin bir nefes alıp dudaklarını birbirine bastırarak o da gözlerini köşke çevirdi. Bir süre köşke baktıktan sonra gözlerini bana çevirip şirin bir şekilde gülümsemeye çalıştı.

"Ne?"dedim boş bakışlarımla ona bakmaya devam ederken. Hafifçe dikleşti ve elleriyle bacaklarını ovmaya başladı.

"Ben onu çoktan yaptım."diye kısık bir sesle konuştuğunda, hafifçe kaşlarımı çatıp öne doğru eğilerek ona doğru yaklaştım.

"Chan! Niye bana söylemeden hareket ediyorsun? Ya aldırmak isteseydim?"

"Aldırmayacağını biliyordum."dediğinde başımı iki yana sallamaya başladım.

"Hayır bilmiyordun, ben bile bilmiyordum! Ayrıca bilsen bile bunu beraber yapmalıydık. Şimdi nasıl bakacağım onların yüzüne? Utanç verici!"diye bağırırıp onun oturduğu şezlonga tekmeler atarken ellerimle yanmaya başlayan suratıma kapattım. Birlikte söyleseydik en azından kendimi hazırlamış olacaktım gelecek tepkilere, şimdi hazır değildim ki!

"Hey, Minho. Utanmana gerek yok. Öyle korkacağın tepkiler vermediler zaten."diyerek bileklerimden hafifçe tutup kapattığım suratımı gün yüzüne çıkardığında başımı eğip saklamaya çalıştım kendimi. O ise sanki komikmiş gibi kıkırdayıp duruyordu.

"Kes gülmeyi, komik değil."diye sinirle söylendiğimde daha çok gülmeye başlamıştı.

"Ama çok tatlısın."dediğinde ofladım ve başımı kaldırıp ona baktım.

"Ne dediler peki?"diye sorduğumda, derin bir iç çekti ve konuşmaya başladı.

"Şaşırdılar tabii, böyle bir şeyi kimse beklemiyordu. Hatta biraz sinirlendiler de, ama sana değil bana sinirlendiler. Sen üstüne alınma sakın."dedi ve uzanıp ellerimi ellerinin arasına alıp sıkıca tuttu.

"Hatta Woosung babam onun doktoruna gitmemiz için ısrar etti. İyi bir doktormuş, babamla iyi ilgilenmiş."diye konuşmaya başladığında, aklıma bana ilk müdahaleyi yapan doktor gelmişti. Haberi alınca ne kadar çok heyecanlanmıştı öyle.

"Hatta yarın için bir randevu ayarlayalım..."diye tekrardan hızlıca konuşmaya başlarken kendi oturduğu şezlongtan kalkıp benim yanıma oturmuş ve iyice dibime girip ellerimi kendi kucağına çekti. Bu yılışık tavırları beni biraz deli ediyordu, ama daha çok hoşuma gidiyordu.

Şezlongta hissettiğimiz titreşim ile ikimizde gözlerimizi aramızda kalan telefonuma çevirmişti. Hyunjin arıyordu. Hızlıca ellerimi onun ellerinden ayırdım ve telefonu elime alıp aramayı kabul mu etsem yoksa görmezden mi gelsem diye düşünmeye başladım.

"Hyunjin mi? Hwang Hyunjin mi o?"diye şaşkınca konuştuğunda Chan, dudaklarımı büzüp başımı salladım.

"Evet, aynı okuldaymışız. Mimarlık bölümündeymiş o da. Konuşuyoruz öyle."dedim ve telefonu sessize alıp tekrardan aramıza bıraktım.

I laughed a little too muchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin