Çöpçatanlık Ne Zormuş

4.6K 296 4
                                    

Ömer bizim eve her geldiğinde yaptığı gibi etrafı bir gözleriyle taradı. Ablam tabi ki okula gitmişti, ama bunu ona söyleyecek değildim.

"Kanka hadi kahvaltı yapalım, sabah ablamı özlediği için kahvaltıya çağıran şerefsizler yüzünden aç kaldım." İçimden kıs kıs gülerken Ömer'in hafifçe çatılan kaşları doğru yolda olduğumu gösteriyordu.

"İsmail gelemeyecekmiş, babası yine tepesinde bu ara. Biz yiyelim kankam."

Kafamı sallayıp sofrayı hazırlamak için mutfağa doğru yol aldım, Ömer yere baka baka beni takip ediyordu. Düşünceli bir halde geçip masaya kuruldu, çayını önüne koyunca sorgulamadan bir yudum alıp bıraktı.

"Kanka omlet mi yapayım, lop yumurta mı?" Bana boş boş bakıyordu sadece.

"Dünyadan Ömer'e, oğlum uyanamadın mı lan? Yoksa aşık mı oldun?" Aniden kafasını kaldırıp benim piç gülüşümü görünce tek eliyle suratını sıvazladı.

"Var öyle bir şey, ama benim iş olmaz. Olmayacağını bile bile seviyorum işte."

Ulan benim bildiğimi bilse böyle rahat konuşamaz ama dur bakalım, biraz daha yem atalım şerefsize.

"Evli mi lan yoksa kadın?"

"Yohhh amınaaa..." Ani çıkışıyla şok olsam bile belli etmedim, biliyordum asla öyle bir şey yapmayacağını zaten.

Şimdi bir duyan oğlum kankan ablana, ablan kankana aşık sen aralarını yapmaya çalışıyorsun pezevenk diyebilir. Ama sonuçta ikisi de yetişkin ve sonuna kadar güvenmekten asla korkmayacağım insanlar.

İkisine de güvenim sonsuz ve Ömer ağzında piçlik olsa bile kalbi son derece temiz bir insan. Bizden bir yaş büyük olsa bile hayatında kimse olmadı şu ana kadar, gerçekten sevmeden sevgilisi olmayacağı konusunda yemin ederdi sürekli bize.

"Eee çok mu küçük yaşı, vermezler mi sana?" Yüzü kızarırken çayından bir yudum aldı.

"Küçük de değil oğlum, iki yaş falan büyük ama sorun o değil. Neyse kahvaltı edelim hadi bırak benim gönül işlerimi. Ablan gelmeden toparlayalım sofrayı, azar yeme sonra."

Salak arkadaşım ablamdan bahsederken yüzünde oluşan ifadeyi görse bir daha ağzını açmazdı.

"Ablam da birini seviyormuş, dün biraz konuştuk. Sevindim onun adına, valla hakediyor sevmeyi de sevilmeyi de."

Ömer kafasını masaya eğip ağzına bir şeyler tıkıştırırken hızlı hızlı nefes alıyordu, haline gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Bende kahvaltımı edip keyif çayımı yudumlarken kapı açıldı, benden önce kapıya dönen kafa tabi ki salak arkadaşıma aitti.

"Dışarısı var ya buz tutmuş, evim sıcacık evim. Aslannn, panduflarım nerde, tamam burdaymış." Ablam kendi kendine söylenerek yanımıza gelirken ben söylenmelerine gülüyordum.

"Gel ben seni ısıtayım sultanım, erkeksi kollarım ve sıcak vücudum emrine amade." Gülerek söylediğim şeylere söylenerek yanıma gelirken kendisine bakan Ömer'i görünce kapıda bir süre donup kaldı.

"Çay kaldı mı, önce içim ısınsın." Kafamı olumlu anlamda sallayınca kendine çay alıp kolumun altına girdi, hırkamın içine donan elini sokunca bir irkilip kaçmaya çalıştım ama mümkün değildi.

Ömer soğuktan yanakları ve burnu kıpkırmızı olmuş ablama hayran hayran bakarken, ablam iyice kızarmıştı. Sıcak çaya gözlerini dikip bir süre izlese de arada gözleri Ömer'e kayıyordu. Her göz göze geldiklerinde yutkunan arkadaşım sonunda bana baktığında piç piç sırıttığımı gördü.

Anladığımı anlaması için bilerek yapmıştım, korkmasını beklemiyordum. Çayını kafaya dikip yanarken bir şeyler mırıldanıp ayaklandı. Tabi ki bende peşinden.

"Kanka nereye yaa, ablam daha yeni geldi. Ayıp olacak kıza, kaçar gibi gidiyorsun." Başını yerden kaldıramıyordu, kalbi temiz arkadaşım benim.

"Vur bana, hakediyorum kardeşim. Hata yaptığımı bile bile, vazgeçemiyorum. Bir tane vur."

Kafasına bir tane patlatıp kendime çektim, iyice sarılıp sırtını patpatladım bir süre. Kendi içine dert ediyordu olmayan sorunu.

"Salak mısın diyeceğim ama yanında İsmail yokken kafan çalışıyor senin normalde. Kankam bu dünyada en güvendiğim dört kişiden ikisisiniz siz. Sence ben göz göre göre mutsuz olmanızı kabullenebilir miyim. Ama mutsuz edersen sikerim orası ayrı."

Derin bir nefes alıp erkeksi bir kucaklamayla sımsıkı sarıldı bana. Ulan bu çöpçatanlık işleri ne zormuş bee, iki salağı ayrı ayrı dövecektim en sonunda.

"Eee enişte, ne zaman teklif edeceksin kızımıza?"

AskıntıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin