Biz Ömer'in ablama yapacağı romantik teklifle ilgili son ayarlamaları yaparken Gizem herkese emirler yağdırıyordu. Evimiz süslenmiş, çiçek kokularıyla dolup taşarken Gizem son ken Ömer'in kıyafetini düzeltiyordu.
Kapı çalınca koşup açtım, Güven elinde bir sürü poşetle gayet şık giyinmiş bir şekilde kapıdaydı. Haline gülüp eve çektim onu ve hazır herkes içerideyken kaçamak bir kaç öpücük çaldım. Dudaklarımız istemdışı daha sert birleşirken arkadan gelen seslerle anında ayrıldık.
"Yuhh kankam, yedin çocuğumu bee.." Gizem Güven'e bakıp gülerken Ömer ve İsmail sırıtarak bize bakıyorlardı. Onlardan da bir piçlik bekliyordum ve konuşmaya başlayan İsmail beni fazla bekletmedi sağolsun.
"Tabi haklılar, çocuk özlemiştir kocasını. Uzun zaman oldu yanlız kalalı, ablasının işi hallolsun diye eniştemizi biraz daha az görür oldu."
Piç piç gülerek konuşan İsmail'e kızamamıştım çünkü haklıydı. Bu gece kesin Güven'de kalmalıydım, çok özlemiştim sıcaklığını. Yüzüne içimi çekerek bakınca milleti umursamadan dudağıma sert bir öpücük kondurup mutfağa geçti.
Gizem ve İsmail 'ooooo'larken Ömer gergince volta atıyordu. Koluna girip mutfağa götürdüm, soğuk bir su içirip gergin halini gülümseyerek izledim. Ondan çok iyi bir hayat arkadaşı olacaktı, buna emindim.
Ablamın geldiğini haber veren Gizem'le herkes yerlerine geçti, Ömer derin bir nefes alıp salona yürürken titreyen elleri dikkatimden kaçmıyordu. Ablam kapıyı açıp eve girdiğinde salonda, iki koltuk dolusu yasemin çiçeğinin ortasında oturan Ömer'i gördü.
Olduğu yerde kalan ablamın suratındaki gergin ifade yumuşarken, çiçek kokularını içine çekmek ister gibi derin bir nefes aldı. En sevdiği çiçekti yaseminler. Kokusuna bayılırdı canım ablam.
Ömer gergin bir halde ayağa kalkınca derin bir nefes aldım, inşallah şaşırmadan söylerdi bu salak Gizem'in öğrettiği sözleri.
"Ceylan, ben hayatımda senden daha güzel, daha sevgi dolu kimseyi görmedim. Sana olan sevgimi hep içimde tutmaya çalıştım, ama tıpkı bu yaseminlerin kokusu gibi sana olan sevgimde zaptedilemiyor. Artık özgürce sevgimi büyütmek istiyorum, kendi içimde değil. Tıpkı saksıdan çıkartılıp toprağa dikilmiş yasemin gibi özgürce büyüsün istiyorum. Seninle bir ömür geçirmek istiyorum."
Ablam dolu gözleriyle Ömer'e bakarken iki adımla kollarının arasına girdi ve ağlamaya başladı. Ömer ablamı şefkatle sararken kendi dolan gözlerini yukarı kaldırıp derin nefesler alıyordu.
Yanımda belime dolanan kollarla dolan gözlerimi, kalbimi ellerinde tutan adama çevirdim. Gizem Ömer'e yüzükleri işaret ediyordu ama Ömer şu an ablama sarılmayı bırakmaya hazır değildi.
Salak İsmail elindeki konfetiyi patlattığında şok olan ablam anında geri çekildi. Ömer'de fırsattan istifade yüzükleri çıkartıp diz çöktüğünde ablam eli ağzında öylece kalakalmıştı. Hepimiz saklandığımız yerden çıkıp alkışlarken Ömer yüzüğü ablamın parmağına geçirdi.
Ben onlara bakarken elime dokunan sıcacık elle Güven'ime döndüm. Tıpkı Ömer gibi diz çökmüştü, elinde düz beyaz alyansların olduğu bir kutu tutuyordu. Herkes şok olmuş gibi ona bakarken Güven sadece bana bakıyordu.
"Bana seninle bir ömür bile yetmez ama yine de ömrünü benimle geçirmeni istiyorum. Sabah uyandığımda etrafıma dolanmış kollarını hissetmek, her akşam benim için pişirdiğin yemekleri yemek ve kokunu içime çekerek uyumak istiyorum. Ben Aslan'ım, ömrümün geri kalanında seni yanımda istiyorum."
Şuan ölebilirdim, ciddiyim. Bundan daha mutlu olabileceğim başka bir an düşünemiyordum. Ben ne yaptım peki, hadi tahmin edin bakalım?
Ağladım, evet ağladım. Hem de ablam gibi çekici bir şekilde de değil. Yere çöküp parmağıma yüzüğü takıp, salya sümük ağladım. Eeee, aferin yok mu?
Güven'im yüzümü, burnumu temizlerken ben resmen kucağına çıkıp ağlamaya devam ettim. Beni bir bebek gibi kucaklayıp sakinleştirirken, nazikçe saçlarımı okşuyordu. Ağlamam iç çekişlere döndüğünde planladığımız yemek ve kutlama olayına geri döndük.
Bu süre zarfında hep Güven'in kolları arasındaydım, beni sarıp kendine çekiyor, ara ara şakaklarımı ve alnımı öpüyordu. Gizem çaktırmadan İsmail'e baktı ama sonra onun kendisine hiç bakmadan yemeğe gömüldüğünü fark edince bakışlarını tabağa çevirdi.
Tatlılar, pastalar yenirken Ömer ablamın elini tutup dudaklarına götürdü. İçim ufacık sevgi dolu harekete bile titrerken ablam bana baktı ve dudakları mahçup bir gülümsemeyle kıvrıldı.
Biz abla kardeş bakışırken Gizem elinde şampanya şişesiyle içeri girdi. Bizim vitrindeki annemin sadece yılbaşında çıkarttığı kadehlere uzanıp masaya dizdi.
"Bugün iki arkadaşım çok mutlu oldu. Umarım bende yakın zamanda bu mutluluğu tadarım, tüm mutluluklar bizim olsun. Masumca sevenlerin ve sevdiğini mutlu etmek için çırpınanların." Son kelimelerinden sonra şampanyayı patlattı ve bir damla bile dökmeden kadehlere doldurup dağıttı.
Herkes mutlulukla kadehindekini kafasına dikerken İsmail saatine bakıp ayağa kalktı.
"Kankilerim mutluluklar, benim baba aramadan ben kalkayım. Gizem istersen seni de bırakabilirim, motorla geldim." Gizem hevesle ayağa kalkıp bize el sallayarak İsmail'in peşine takıldı.
Güven'de beni kolumdan tutup kaldırdı ve ablama bakarak gülümsedi. Ablam da mutlu bir şekilde gülümserken beni odama doğru çekiştirdi. Kapıyı kapattığı gibi dudaklarıma yapışarak beni şaşırttı. İkimizde birbirimize özlem duygusuyla dokunuyor, sadece bir kaç gün ayrı kalmış olsak bile hasretle yanıyorduk.
"Bu gece bende kal, Aslan'ım. Bu gece kokunla uyuyayım, sıcaklığınla uyanayım. Seninle olayım bu gece." Kafamı sallayıp boynuna sarıldım, elleri belime sarılıp beni kendine çekti.
Sıcacık vücuduna sokulup daha da yaklaştım, vücut ısılarımız birbirine karışırken derin derin nefesler alıyorduk. Beni elimden tutup kapıya yönlendirince itiraz edemedim.
Başını Ömer'in omzuna yaslamış olan ablam hemen doğrulup bize baktı. Pembeleşen yanakları, tatlı gülümsemesiyle oldukça mutlu duruyordu.
"Bu gecelik Aslan'ı kaçırıyorum. Bende kalacak aklın kalmasın." Güven ablamla konuşurken Ömer ablamın gülümseyen yüzünü izliyordu, aptal aşık modundaydı tamda.
"Tamam kalsın bakalım, hakettiniz bugün." Koltukta geri gidip Ömer'in elini tuttu, yüzündeki ufak tebessüm çok şey anlatıyordu.
Güven kapıdan çıktığımız an değişmişti, hareketleri daha aceleciydi. Bu hevesi kalp atışlarımı hızlandırırken kapıyı açıp benide kendisiyle bir içeri çekti. Kollarını etrafıma dolayıp burnunu boynuma dayadı, derin derin koklayarak bir süre öyle kalmamızı sağladı.
Beni odasına çekerken acelesinden korkmam gerekiyor mu diye düşünmedim değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Askıntı
SonstigesKendisinden oldukça iri olan kabadayıya askıntı olmaya karar verdiğinde kimse onu kararından geri çevirememişti. Bu ufak tefek gencin söyledikleri onun gibi bir kabadayının nasıl yüzünü kızartırdı bilmiyordu, ama bu gence vuramamıştı bile.