Gelsin Pideler

6.1K 308 7
                                    

Aklımı toplayıp pideler de gelince Güven kapıya gidip don atlet kapıyı açtı. Elindeki poşetten yayılan kokuya ağzımın suları akarken, midem kırk çalgılı senfoni orkestrası oluşturmuştu.

Üstüme ne giydim inan bilmiyorum bile, elimi yüzümü yıkayıp hemen mutfağa attım kendimi. Normalde dışardan yemezdim ama bugün istisnaydı. Ayrıca dayak yemiştim, yani bugün bana tatildi.

Masaya gelen herşeyi açıp bardaklara da ayran doldurduk, karşılıklı pidelere saldırırken yaşanan hiçbir şey umrumda değildi. Her lokmada midem bayram ederken bana gülerek bakan Güven dikkatimi çekti.

"Ne, çok açım." Ağzım dolu halimle konuşunca ayran bardağımı dudaklarıma uzattı. Ben büyük bir yudum alıp ağzımdakini yutarken o hala gülüyordu.

"Ye yavrum ye, ama yut öyle konuş. Ne zamandır birlikte yiyoruz ilk defa bu kadar iştahla yerken gördüm seni, hoşuma gitti. Arada aç mı bıraksam seni acaba bu halde görmek için."

Gözlerim açılırken gülen yüzü dudağımdaki yarada takılı kalıp değişti. Siniri kendini belli etmeden önce lafı karıştırdım.

"Beni aç bırakmaya nasıl kıyacaksın. Beni beni, Aslan'ını." Bir Bihter Ziyagil edasıyla söylediğim laflardan sonra tekrardan gülüp masada bana doğru eğildi.

"Yatağa bağlarım, o gün de dükkanı açmam. İtiraz edeceğini de pek sanmıyorum." Söyledikleriyle ağzımdaki lokmam boğazıma kaçınca sırtımı patpatlayıp bir kahkaha attı.

"Yaaa, nasıl oluyormuş Aslan bey. Hep siz mi yapacaksınız." Gülen yüzüne bakıp paketimde kalan son pideyi ağzıma tıktım. İyice çiğneyip yuttuktan sonra ellerimi tutuklanıyormuş gibi uzattım.

Kafası karışık halde bana bakan adama ellerimi işaret ettim. Bağlamak istiyorsa bağlayabilir tabi, ne itiraz edeceğim canım aaa.

"Bağla hayatım, sonraya kalmasın. Sonra hep yalan oluyor, ne demişler aklımda duracağına midemde dursun."

Bir kendi önüne bakıp bir ellerime bakınca dudaklarımı yalayıp bende oraya baktım.

"Cuk oturdu bu laf, midemde duracağı kesin."

"Aslannn, ahh Aslannn. Yapma şunu yapma, bak canın acır diye kıyamıyorum ben sana. Sen benim aklımı bulandırıp zora sokuyorsun be yavrum. Yemeğini ye, uslu dur."

Oflayarak sofraya geri oturdum, halime gülse de tek gülen o değildi. Masanın altında zor durumda olduğu belliydi, oflayıp duruyordu.

"Doydun mu hayatım, doyduysan toplayayım mı sofrayı. Kahve de yaparım sana, yorgunluk kahvesi." Ani değişen tavrıma anlam veremese de kafasını salladı.

Bende sofrayı toplama bahanesiye ona iyice sürtünüyordum, artık onun nefes sesleri mutfakta yükseliyordu. Ne yaptığımı fark etse bile sesini çıkartmıyordu, hali perişan ama mutluydu.

Ben sofrayı toplayıp kahveyi yapmak için cezveyi ocağa koyunca arkamdan sarıldı, ensemdeki nefesi ateş gibiydi. Ellerini karnımda birleştirip kendini bana itiyordu.

"Delirt anasını satayım, delirt iyice beni." Elimden tutup ocağı kapattı cezve öylece kalırken beni peşinden sürükleyip odaya götürdü.

Kapıyı açıp odaya soktuğu gibi dudaklarıma yapışıp nefessizce öperken üstümdekileri de çıkartıyordu. Bugün, o gün olsun diye içimden dualar ederken beni yatağa yatırıp odadan çıktı. Eee nereye gidiyon yiğidim, ben burda emrine amade...

AskıntıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin