İzin Günüm

3.7K 260 13
                                    

Lokantaya başladıktan sonra hiç tatil yapmamıştım, gerekte yoktu. Güven ve arkadaşlarım her zaman yanımda olduğu için çalışıyormuş gibi hissetmiyordum. Ablam da çoğu gün yanımıza geliyordu, Ömer ablam gelince iki dakikada bir yanında alıyordu soluğu.

Rahmetli babam gibi Ceylan'ım diye hitap ediyordu ablama, bu benim olduğu kadar ablamında hoşuna gidiyordu. Güzel gözleri gülmekten kısılıp ışıl ışıl parlıyordu. Her gelişinde Fuat abi bir şeyler yemesi yada içmesi için ısrar etse de en fazla çay içiyordu.

Her devamlı müşteri ablamı Ömer'in eşi olarak biliyordu, bizde sesimizi çıkartmıyorduk. Ömer beni de ablamın yanına çağırınca şaşırdım ama heyecanında etkilenip hemen masaya yerleştim.

"Ben ailemle konuştum, Ceylan'ım müsaitseniz bu perşembe seni istemeye gelmek istiyoruz. Acele ediyorlar biraz galiba ama lütfen sonra demeyin, yoksa heyecandan bayılabilirim."

Ablamla birbirimize baktık, çarşamba günü ailemizin sene mevlüdü olacaktı ve halamlar bizde olacaktı. Ailemizi andığımız günün ertesi günü isteme olması ne kadar doğru olurdu bilmiyordum ama aile büyüklerimizden, en azından birkaç kişinin yanımızda olması daha iyi olurdu. Eksik hissetmezdik belki bir nebze bari olsa.

Ablama bakıp olumlu anlamda başımı salladım, dolan gözleriyle oda Ömer'e aynı şekilde karşılık verdiğinde arkadaşımın yüzü gülmüştü. Bizim buruk halimizin sebebini tabi ki biliyordu. Ailesi de haklıydı, bir yola çıkmaya karar verdilerse o yol uzamasın istiyorlardı.

Önlerinde uzun bir yol vardı sonuçta, bu yol aileler yüzünden ertelenip önlerinde engel olsun istemiyorlardı. İsmail'in ailesi nasıl çalışması konusunda baskı yapıyorsa, Ömer'in ailesi de yuva kurması konusunda aceleciydi.

Bugün pazartesiydi, çarşamba günü için izin almış mevlüdü okuyacak hocayı ve yapılacak ikramları dünden hazırlamıştım. Fuat abi ayran ve şişe suları yollamıştı, ne kadar gerek olmadığını söylesem de ısrar etmişti. Bana da 'Allah razı olsun' diyip kabul etmek düşmüştü.

Yarın pişirteceğimiz pide harcını hazırlayacaktık yatmadan, sabah erken saatte Güven'im arkadaşının pidecisine götürüp bırakacaktı. Herşeyi en ince ayrıntısına kadar ayarlamıştık, inşallah hiç bir aksaklık olmadan hallederdik tüm işlerimizi.

Akşam eve dönerken içimde buruk bir mutluluk vardı, ailem olmadan ablamın evliliğinin ilk adımları atılıyordu. Çekirdek ailemin tek üyesi kendine ait bir yuva kurmaya hazırlanıyordu. Onun için mutlu olsam bile kendimi evliliğinden sonraki halimi düşünürken buluyordum.

Bu kocaman evde tek başıma kalacak olma düşüncesi beni hem korkutuyor hem de üzüyordu. Düşüncelerimle boğuşurken, yol bir anda bitivermiş gibi kendimi kapının önünde bulunca derin bir nefes alıp mutsuz halimden sıyrılıp anahtarımla kapıyı açıp evimize girdim. Evdeki kalabalık seslerle şaşkınlığım katlanırken kısacık boyuyla beni kucaklayan halamı sımsıkı sardım.

"Halamm, erken gelmişsin, çok sevindim. Hoşgeldin.." Saçlarımı okşaya okşaya bir süre kollarında tuttu beni.

"Deli danamm, özleştik seninle diye erken geleyim dedim. İyi yapmışım demi, haşhaşlı çörek yaptım bak mutfakta var, sen seversin."

Ağzımın suyu akarak mutfağa koştum, masanın üstünde halamın getirdiği belli olan bez çantalar duruyordu. En büyük olanın içinden gazeteye sarılı çörekleri çıkarttım, tabağa koyup salona giderken yolda yemeye başlamıştım bile.

"Ellerine sağlık, iyi ki geldin hala. Çok güzel yapmışsın her zamanki gibi." Ağzım dolu konuşmama gülerken ablamın elini tuttu.

"Tabi iyi ki gelmişim, keşke amcan da gelseydi ama biliyorsunuz az domuz değil. Gelse bile sevdiğine vermek istemezdi Ceylan'ımı. Mevlütten sonra olması iyi olmuş, ben cuma günü dönmek için biletimi almıştım zaten, isabet olmuş."

Evde bir büyüğümüzün olması iyi oldu derken, erkenden gidecek olduğunu öğrenmek ikimizin de yüzünü düşürmüştü. Bir yanımız sevinç bir yanımız hüzündü her zaman.

"Amcam daha ölmedi mi yaa? En son ciğerinin birini almıştı doktorlar hani. Ben üç aya kalmaz gider diyordum, o çoook sevdiği nursuz karısının yanına."

Halam önce bir gülse de toparladı kendini hemen, sülalede amcamı seven pek kimse yoktu. Bencil adamın tekiydi ve tıpkı kendisi gibi bencil, suratsız bir kadınla evliydi. Çocukları olmamış, iki başlarına yaşayıp yaşlanmışlardı.

"Ölmedi, ölmedi. İnadına yaşıyor adam, tüm köylüyü bezdirdi. Millet kapısının önünden geçmeye korkuyor, lafa tutuyor milleti işi gücü bırakıp onunla sohbet etsinler istiyor. Eeee tarla işi de bekletmeye gelmez haliyle onun sokağını kullanmıyor kimse."

Ablamla birlikte kıkır kıkır gülerken kapı çalındı, hala kıkırdarken kapıyı açıp Güven'imi gördüğümde ona mesaj atmayı unuttuğumu fark ettim. Dudaklarımı sıkıca öpüp boynuma burnunu dayarken kollarından sıyrıldım hemen, halama yakalanmak istemiyordum.

"Aslan'ım çok özledim. Gelemedim bugün kusura bakma, müşteri çoktu." Kendini açıklamaya çalışırken ben arada içeri bakıyordum, halamı ablam lafa tutmuştu.

"Canımın içi, halam erken gelmiş. Ben de çok özledim ama bu hafta biraz az görüşeceğiz gibi. Cumaya kadar halam bizde kalacak, perşembe ablamın istemesi var, çarşamba mevlüt. Biliyorsun zaten, ama cumadan pazartesiye sende kalırım. Söz veriyorum."

Derin derin aldığı nefeslerle yüzümü ve dudaklarımı süzüyordu. Ellerimi yanaklarıma koyduğunda kapanan gözlerime küfürler ettim. Dudağımı tüy kadar yumuşak bir şekilde öpüp alnıma da bir öpücük kondurdu. Tekrar boynumdan koklayarak öpüp kapıya döndü.

"Bu gece bana gelmezsen ben gelirim, kokuna doyamadan uyuyamaz hale getirdin beni. Eee Aslan bey benim ruhumu doyurun kokunuzla, cumaya kadar idare edebilmemin tek yolu bu."

Söylediklerine gülerek kafamı salladım, bazen böyle şeyler söyleyip beni şımartıyordu. Gerçekten de her görüştüğümüzde boynumu derin derin kokluyordu. Burnunu boynuma gömüp öyle uyuyordu hatta, tabiki ben bunu yapmasına bayılıyordum.

"Tamam aşkım, gelirim. Sen hiç merak etme, gelmeden önce haber veririm." Kafasını sallayıp dışarı çıktı, bir süre yürüyüşünü izleyip bende içeri girdim.

Ablamla halam dedikoduya gömülmüştü, bende mutfağa geçip yemek hazırlamaya başladım. Sofrayı da kurup iki kafadarı çağırdım, halam bir yandan konuşup bir yandan yemeğini yerken elini koynuna attı.

"Ayy, ben paranızı da getirmiştim. Unuttum laf lafı açınca, al kızım sen bunu. Büyük tarlanın ekinleri bu sene iyi paraya gitti şükür. Biz payımızı aldık, enişten gübreleme parasını falan hep yazdı. Ne gitti ne geldi yazıyor burda, aklınız kalmasın kuzum."

Halam koynundan kağıda sarılı bir tomar para çıkartınca ablamla bakıştık. Ablam alıp halamın elini öptü hemen, bende öpüp başıma koydum. Eniştem kul hakkından korkan bir adamdı çok şükür, iki öksüz yetimin hakkı ahiretimizi yakar diyerek her hakkımızı gözetirdi. Allah başımızdan eksik etmesin.

Bu parayla ablamın düğününü yapıp,  benim üniversite kazanmam halinde harcımı çok rahat ödeyebilirdik. Gerçektende evlenenle ev kurana rabbim yardım ediyordu...

AskıntıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin