Lokantanın Sultanı

3.4K 228 14
                                    

İsmail'i alıp gelmemizden iki gün sonra, Fuat abi kucağında İsmail ile birlikte sabah lokantaya geldi. Bir çok çalışan şokla ikisine bakarken,İsmail'in kızaran yüzü utancını ortaya koyuyordu. Fuat abi İsmail'i kasaya koymuş, rahatından emin olduktan sonra odasındaki evrakları alıp yanına geçmişti.

İkisi de fısırdaşarak konuşup millete malzeme verselerde kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Müşteriler açılışta akın ederken yoğunluktan ter içinde kalmıştım, ocaklar bir saniye kapanmıyor ve birbiri ardına sipariş yağıyordu.

Evlere servise de başladığımız için, sürekli gelip giden kuryelerden dolayı başım dönüyordu. Sonunda akşamın hazırlıklarını yapmaya başladığımda saat neredeyse iki olmuştu. Arada İsmail'in yanına gidip bir şeyler veriyordum, maşallah geldiği gibi 'açım' muhabbetine başlamıştı.

Fuat abinin aldığı simitleri kucağındaki tepsiye hazırladığım kahvaltıyla gömerken, onu izleyen koca adamdan habersizdi. Çok şükür ikisininde keyfi yerindeydi de, gülümseyen yüzlerini görmek nasip olmuştu.

Kapıdan giren sevgilimi gördüğüm gibi yüzümde İsmail'i gören Fuat abi gibi bir ifade oluştuğuna emindim. Kalbim eriyip eline aksa ancak bu kadar elinde tutabilirdi kalbimi. Üstündeki gri gömlek, siyah pantolon ve örme siyah hırkayla dergiden fırlamış gibi duruyordu. Parmağındaki alyans ışıl ışıl parlarken gözlerimiz birleşti.

"Yavrum, bitti mi işin? Bittiyse seninle işim var bugün." Gözlerim yüzünü turlarken dudakları kıvrıldı, kulağıma yaklaşıp nefesini vererek fısıldadığında yutkunmadan edemedim.

"Fazla bakma aşık olursun demek isterdim ama bizim aşkımız bir kilometre öteden fark ediliyor zaten."

Ağzımdan çıkan ufak gülüşle birkaç kafa bize döndü, elini tuttuğumda direk dudaklarına götürüp sakince öptü. Bende onun elini öpünce kıvrılan dudakları ve parlayan gözleri saatlerce izleyebileceğim bir manzaraydı.

"Sadece yaptıklarımı kaplara boşaltmam gerek, siparişler çok olduğu için fazla fazla yaptım. Yeni kaplar gelince rahat edeceğiz ama bazıları işten kaytardığı için şimdilik idare ediyoruz. Ben halledip gelince çıkarız hayatım." Bir kısmını yanımızdan geçen Fuat abinin duyması için yüksek sesle söylemiştim.

Dediklerime gülüp geçerken kafasını iki yana sallaması gözümden kaçmadı. Keyfi yerinde olan Fuat abiyle çalışmak her elemanın hayali olabilirdi, çok anlayışlı, çok sevecen bir dev adam.

Mutfakta işlerimi bitirip biraz kendime çeki düzen verdim, Güven'imin yanına gittiğimde hemen yola çıktık ama eve gitmiyorduk. Büyük bir alışveriş merkezindeki takım elbise mağazasına getirmişti beni. Ben düğünü unutsam bile anlayışlı sevgilim unutmamıştı demek ki.

Birbirinin aynısı iki takım alıp yan yana kabinlere girdik, giyinip çıktığımız zaman kendime bakmadan gözlerim Güven'i buldu. 'Bu ne mihrap böyle yakışıklım' diye içimden ona yürürken, beni fark edip döndüğünde inip çıkan adem elmasıyla kendime bakma gereği duydum. İki çalışan kadın gelip kravat ve yeleklerimizi düzelttiler ama gözleri vücutlarımızı, daha çok sevgilimin vücudunu tabiki, resmen yiyordu.

"Gerisini biz hallederiz, teşekkürler." Diyerek resmen kadınları terslediğimde Güven beni kolumdan tutup kabine soktu, bu onun giyindiği kabindi ve kocaman bir ayna vardı.

Beni önce iyice bir süzüp sonra kendine çekti, anında dudaklarıma yapıştığında sert öpüşü yüzünden inlememek için savaş veriyordum. Normalde bu kadar sert davranmazdı bana karşı, bir süre öpüp beni yandaki bank benzeri tabureye oturttuğunda eli pantolonuna gitti. Ben şokla onu izlerken aletini çıkartıp ağzıma dayadığında onu açılmış gözlerimle izliyordum.

Çenemi tutup aşağı çekti ve kendini ağzıma itti. Onu emerken kendimden geçmiştim, ellerini saçlarıma sarıp iyice derine girerken çıkan ıslak sesler iyice yükseliyordu. Alt dudağını ısırıp neredeyse boğazımdayken boşaldığında yutmaktan başka çarem kalmamıştı.

"Siktir... aşkım, özür dilerim. Boğazın acıdı mı, off Aslan'ım yaa.." Beni tutup tekrar kendine çektiğinde zevkten bayılacak gibiydim.

"İyiyim, merak etme." Yanağını öpüp kendimi düzelttim, tabi ne kadar düzeltebilirsem.

Biz kabinden çıkınca çalışanlardan birisi dağılmış halime şokla bakakalmış, diğeri ise ikimizi incelemekle yetiniyordu. Üstümüzü çıkartıp takımları satın aldı ve bana hediyesi olduğunu söyledi.

Çalışanlara verdiği yüklü bahşiş ve soğuk gülümsemeler 'gördüklerinizi kendinize saklayın' anlamına geldiği için yüzleri kızarsa da teşekkür edip işlerine geri döndüler.

Eve girip ablamla Ömer'i salonda konuşurken gördüğüm ilk an bir kal gelsede, buna alışmam gerektiğini kendime hatırlatmam gerekiyordu. Elimdeki takıma bakıp giymemi istediklerinde bir de onlar için giyindim.

İkisi de mutluluktan parlayan gözlerle bakıyorlardı bana, Fuat abi ve Güven düğün hediyesi olarak onları ufak bir tatile göndereceklerdi, ama tabi bizimkilerin bundan haberi yoktu henüz. Biz arada tatil yerlerine bakarken, İsmail de Fuat abiye göz süzmekle meşgul oluyordu.

Bir ayın sonunda İsmail'in alçısı çıkmış, işine ve aile evine geri dönmüştü. Fuat abi ilk başta buna bozulsa bile yapabileceği bir şeyde yoktu. Hak veriyordum, sonuçta neredeyse kırk gündür birlikte kalıyorlardı. Arada İsmail'i sıkıştırıp ağzından aldığım laflara göre öpüşmekten ileriye gitmemişlerdi.

Bana hazır olduğunu, artık Fuat abiye tamamen güvendiğini söylediğinde inanamayarak arkadaşıma baktım. Resmen bana patronumla sevişmeye hazır olduğunu söylüyordu, bunu duymanın şokuyla yüzüne bakakalmıştım.

Tamam, İsmail arsız ve ilgi budalası bir arkadaşımdı ama ondan bunu duymak beni şaşırtmıştı.

"Öyle bakma salak, senden akıl almak için söyledim. Ne yapmam gerek bilmiyorum, canım ne kadar acıyacak mesela. Daha sonrasında neler olacak, bunları bir tek sana sorabilirim. İnternet bu konuda biraz ayrıntılı açıklama yapıyor, insanın gözü korkuyor haliyle."

Konuşmanın ortasında tepemizde dikilen Fuat abiyle muhabbet kesilmişti tabi ki. Bize anlamaz gözlerle bakarken öğle yemeği için arkaya geçebileceğimizi söyledi. İsmail odada yemek istediğini söylediğinde sebebini bile sormamıştı. Bu konuları yemek yerken konuşmak tuhaftı, bazı kişilere göre iğrenç hatta.

Biz birbirimizi uzun süredir tanıdığımız için sorun olmuyordu, ikimizinde tiksinme gibi bir huyu yoktu. Yemeklerimizi alıp Fuat abinin odasına geçtik, kapıyı kapattığım an soruların başlaması bir olmuştu.

"Çok acıyor mu, bazı kişilerde yırtılma oluyormuş. Peki ya ne kadar girebiliyor en fazla, korkulacak bir şey yok demezsen bayılabilirim." Haline gülüp karşısına oturdum.

"Acı var ama zevk almaya başladığın an aklına bile gelmiyor. Yırtılması gibi bir sorun olmaz tabi ki yeterince hazırlanırsa. Gerekli malzemeler olmadan yapmanı tavsiye etmem, yeterince esnetince hepsi giriyor. Merak etme bayılırsan da mutluluktan bayılırsın."

Piç sırıtmamla yemeğimi yerken dudaklarını ısıran arkadaşıma bakıyordum. Çok ciddi bir şekilde bunu düşündüğü belliydi, altta olmak bazen üstte olmaktan bile daha zevkli olabiliyordu. Prostatını bulan her vuruşta zevkten bayılmayı istemek mümkündü. Vücudumdan geçen arzu dalgasıyla Güven'i yanımda ve içimde istedim o an.

Yüzümde nasıl bir ifade olduysa artık İsmail kafasını sallayarak yemeğine gömüldü. Aç hallerine alışsam bile gülmeden edememiştim, yemek yerken bu kadar aşk yaşayan adam kim bilir Fuat abiyle nasıl aşk yaşardı. Kıkırdayarak yemeğimi yiyip geri kalan işlerim için mutfağa döndüm, saat yaklaştığında işlerim bitmiş halde hazırlanmak için eve gittim. Bu gece kesinlikle Güven'imin kollarında olmalıydım.

İsmail ile bu konuda konuşmak kendimi bu zevki tekrar tekrar yaşamak isterken bulmamı sağlamıştı. Bende arzularının peşinden giden bir genç olduğum için, kendimi eve girdiğim gibi duşa attım ve gece için hazırlandım.

AskıntıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin