8. Bölüm:Babasının Oğlu

537 49 138
                                    

Sonunda Seokjin ve arkadaşlarıyla birlikte karaokeye gideceğimiz gün gelmişti. Kalbim güm güm atıyordu, zaman geçmek bilmiyordu. Aslında bu kadar çok heyecan yapmamam gerekiyordu ama maalesef ki elimde değildi.

Her gün veya her ay yeni kişilerle tanışmıyordum. Bu yüzden bu kadar heyecan yapmam gayet normaldi. Kendi kendime kafamda bir sürü senaryo oluşturuyordum. Kafamda kurduğum tüm senaryolar heyecanıma ayrı bir heyecan katıyordu.

Çok fazla geç olmadan hazırlanmaya başlamıştım. Ne giyeceğimi bile bilmiyordum. Acaba farklı bir tarz mı deneseydim? Ya bana yakışmazsa, kombinleyemezsem? Kesinlikle rezil olurdum. En iyisi her zaman ki tarzımla, yani bol ve yumuş yumuş olan kıyafetlerle gitmeliydim.

Pijamalarımı üzerimden çıkardıktan sonra beyaz, oversize hoodiemi giymiştim. Üzerine ise kot tulumumu giymenin iyi bir fikir olacağını düşünüyordum. Bu yüzden kot tulumumu giymiştim.

Giymiş olduğum tulum o kadar boldu ki paçaları yerlerde sürünüyordu. Bu yüzden paçalarını kıvırmıştım. Beyaz çoraplarımı da giydikten sonra saçlarımı düzelttim. Bileğime saatimi takmıştım.

Evet, hazırdım ve buluşma vakti gittikçe yaklaşıyordu. Telefonumu, cüzdanımı yanıma aldım. Evden çıkmadan önce üşümemek için şişme montunu giymiştim, bir kez hasta olunca asla iyileşemiyordum. Hazırdım ve aileme haber vermeden evden çıkmıştım.

Evden çıktıktan sonra telefonumdan Seokjin'in gün içinde atmış olduğu konuma bakmıştım. Karaoke salonu kolay bir yerde gibi görünüyordu. Umarım onları bekletmeden kolay bir şekilde bulurdum.

Adımlarımı hızlı hızlı atarken bir yandan da kendi kendimle konuşuyordum. Beni severler miydi? Orada şarkı söylemem için ısrar ederler miydi? Ya da daha farklı şeyler olur muydu?

Kafamdaki tüm bu sorulara kendi kendime cevap ararken kendimi karaoke salonunun bulunduğu caddede bulmuştum. Hızlı attığım adımlarıma son vermiş ve karaoke salonunun o taraflara doğru bakmıştım. Üç katlı büyük bir salondu ve hava daha kararmamasına rağmen ışıl ışıl parlıyordu.

Salonun girişine baktığımda Seokjin'i ve yanında olan alfa ve omegaları görmüştüm. Beklediğimsen daha fazlalardı. Tanımadığım dört kişi daha vardı.

Kendime cesaret cümleleri kurarken onlara doğru adımlamaya başlamıştım. Bu sırada Seokjin'in ve ardından diğerlerinin bakışları bana doğru dönmüştü. Tamam, sakin ol Yoongi. Bir şey yok, her şey güzel ilerleyecek.

Yanlarına geldiğimde çekingen biri olmamaya çalışarak "Merhaba." Demiştim.

Hepsi "Merhaba." Dedikten sonra Seokjin beni teker teker arkadaşlarıyla tanıştırmaya başlamıştı.

"Park Jimin, Jeon Jungkook, Kim Taehyung ve Kim Namjoon."

Park Jimin'in bembeyaz teni ve sarı saçları vardı. Saçları fazlasıyla bakımlı ve güzel görünüyordu. Benimle hemen hemen aynı boydaydı. Oldukça sevimli bir omegaydı.

Jeon Jungkook ise benden bariz bir şekilde uzundu. Yaymış olduğu feromonlardan alfa olduğu anlaşılıyordu. Ama aynı Jimin gibi bembeyaz teni ve sarı saçları vardı.

Kim Taehyung, Jungkook'tan biraz daha kısaydı. Baya esmer ve kavruk tene sahipti. Kendine has bir tarzı vardı, oldukça iyi görünüyordu. En uzunları ise Namjoon'du. Esmer tene ve yapılı bir vücuda sahipti. Kesinlikle bir alfaydı.

"Bende Yoongi, memnun oldum."

Jungkook hariç hepsi normal bir şekilde "Memnun oldum." Demişti. Jungkook ise beklenmeyecek bir şekilde "Busanlı mısın?" Diye soru yöneltmişti.

It's Daddy's Son | Sope | OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin