İyi okumalar. 🤍✨
"Yoongi, kalk artık! Öğlen oldu hala yatıyorsun. Uyuya uyuya bir hal oldun."
Uykumda duymuş olduğum yüksek sesten dolayı ister istemez yüzümü buruşturmuştum. Sesler ise kesilnemişti, çok fazla yattığımı artık kalkmam gerektiğini söylüyordu.
Sinirli ve uykulu bir halde gözlerimi açtım ve "Tamam anne..." Diye mırıldandıktan sonra gözlerimi yeniden kapattım. Saatlerdir uyumama rağmen hala uykum vardı.
Annemin bir anda hırçınlaşmasıyla adeta kendime gelmişti. Mecburen yatağımdan kalkmış ve elimi yüzümü yıkamıştım. Ardından kahvaltı yapmak adına mutfağa doğru ilerlemiştim.
Sıradan bir hafta sonu kahvaltısıydı. Kahvaltı sırasında Mandalina ile konuşmayı ihmal etmiyordum. Şu iki gün içinde Mandalina'yı çok ama çok özlemiştim.
Şu kısacık zaman diliminde büyümüştü. Ben tatile gitmeden önce sanki daha minikti. Veya tüyleri uzamıştı... Çok hızlı büyüyordu gerçekten, daha dün el kadardı bir yavruydu.
Kahvaltıdan sonra hemen Mandalina'yı alıp odama geçmiştim. Beraber yere oturmuş ve oyun oynamaya başlamıştık.
Benimle oynamak istediği için sırt üstü yatmış ve minik patilerini havaya doğru uzatıp yuvarlanmaya başlamıştı. Bu tatlılık şaka mıydı? Bir hayvanın bu kadar tatlı olması şaka olmalıydı.
Ağzımdan kıkırtılar çıkarken elimi tüylü göbüşüne attım ve göbüşünü sevmeye başladım. O kadar yumuşaktı ki, pamuk gibiydi.
Mandalina göbeğini sevdirmeyi çok severdi. Beni ne zaman görse yere yatar ve göbüşünü sevmem için türlü türlü şekle girip tatlı tatlı miyavlardı. Bu halleri çok hoşuma gidiyordu.
"Yoongi!"
Annemin sesini duymamla beraber hemen bakışlarımı odamın kapısının orada duran bedene doğru çevirmiştim. Sinirli görünüyordu. Zaten her zaman sinirliydi.
"Noldu anne?"
"O bavul ne orta yerde? Kalk düzgün bir yere koy. Ayrıca kıyafetlerini de yerine koy. Bavulda kalmasın." Diyerek sinirli bir şekilde yapmam gereken şeyleri söylemişti.
"Tamam anne, sonra yaparım." Demiştim. Çünkü bavulun içinde elbiselerim vardı. Annem ve babam evdeyken feminen kıyafetlerimi katlamak gibi bir riske giremezdim. Onlar işteyken katlamak daha mantıklı geliyordu.
Kaşlarını çatmış ve konuşmaya devam etmişti. "Ben o sonrayı biliyorum, hiç gelmiyor."
Bana inanmasını umarak "Anne valla yapacağım ama bugün değil." Demiştim.
Kalbim güm güm atıyordu. Bir şekilde bunu engellemem lazımdı. Ne yapabilirdim ki? Şimdi odamın kapısını kapatıp kıyafetlerimi yerleştirsem görme ihtimalleri kaçtı? Veya annem bana inanıp başımdan gider miydi?
"Tamam Yoongi, sen hiç karışma ben yaparım. Sen tüm gün kediyle oynayıp reels izle anca." Dedikten sonra bavuluma doğru adımlamaya başlamıştı.
Kalbim hiç bu kadar hızlı atmamıştı. Elim ayağım titriyordu resmen. Acilen bir yalan uydurmam lazımdı. Ama birkaç saniye içerisinde nasıl bir yalan uydurabilirdim ki?
Bu dünyadan silinmek istiyordum...
Annem bavulumun fermuarını açtığında ağzı büyük bir şokla ayarlanmıştı. Ardından yüzü değişmişti. Kesinlikle bavulumdaki elbiselerden hiç mi hiç memnun olmamıştı.
Suratım kıpkırmızı kesilmişti. Bunun bir açıklaması veyahut herhangi bir kaçışı olamazdı. Bitmiştim ben... Hayatım kaymıştı. Neler olacağını az çok kestirebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Daddy's Son | Sope | Omegaverse
Teen FictionHoseok, sınıf arkadaşına takıntılıydı. Onu her zaman sevdiğini söyler, iltifat eder, onu korur ve hatta onun için kavga etmekten çekinmezdi. Yoongi ise bu durumdan pek hoşnut değildi. "Seni çok fena kıskanıyorum. Onun sana dokunmasından nefret ediyo...