Gayet sıradan bir pazartesi günüydü. Ders bedendi, ancak eşoftmanımı giymemiştim. Çünkü okulda üzerimi değiştirmeyi sevmezdim. Cevabı ise basitti, herkes benim çıplak halimi görecekti. Fazlasıyla utanç vericiydi ve fiziğimle dalga geçeceklerini adım kadar iyi biliyordum. Zaten fazlasıyla dalga geçiyorlardı.
Seokjin sınıftaki diğer erkeklerle birlikte soyunma odasında üzerini değiştiriyordu. Ben ise onu bahçede bekliyordum, soyunma odasına girmeye hiç niyetim yoktu. Bir sürü çıplak erkeği bir arada görmek kulağa pek de hoş gelmiyordu.
Seokjin eşoftmanını giymiş bir şekilde yanıma geldiğinde beraber dersin başlamasını beklemeye başlamıştık. Zaten çok fazla beklemeden diğer öğrenciler de yavaş yavaş bahçeye inmiş, beden öğretmeninin gelmesiyle hepimiz boy sırasına dizilmiştik.
Tabii boy sırasına dizildiğimiz için Seokjin başlara yakın bir yerdeydi. Ben ise en sonunculardan biriydim. Her iki yanımda da soğuğa rağmen aşırı kısa crop giymiş iki kız duruyordu. Tanrı aşkına o üstle nasıl olurda üşümezlerdi, hem de hiç hasta olmuyorlardı.
Klasik rahat ve hazır oldan sonra hoca yoklama alacaktı ki tüm sınıfın duyduğu ağlama sesiyle hoca yoklama işini birkaç dakikalığa ertelemek zorunda kalmıştı.
Ağlamakta olan kişi Yenaydı. Dizi yara olmuştu, kanıyordu. Gözleri ağlamaktan kızarmış ve nemliydi. Ama benim en çok dikkatimi çeken şey kıyafetleri olmuştu. Her kız gibi o da kısacık olan croplardan giymişti. Ancak diğer kızlardan farklı olarak siyah renge sahip sadece kalçalarını örten, daracık bir şort giymişti. Onu tek sıcak tutan şey giydiği cropla takım olan ceketiydi. Tabii o bu kadar kısa giyinmişken sadece bir ceketin sıcak tutacağı tartışma konusuydu.
Sınıftaki alfa erkeklerin ağzının suyu akmış bir şekilde beyaz tenliği süzerken beyaz tenlinin yanında olan arkadaşı "Hocam, Yena merdivenlerden düştü. Revire gidebilir miyiz?" Diye sormuştu.
Beden öğretmeni "Neden direkt revire gitmediniz? Yena'yı revire bıraktıktan sonra yanıma gelip durumu anlatabilirdin." Demişti.
Arkadaşı "Hocam, sadece kızarsınız diye geldik." Dedikten sonra aniden lafa atlayan kişi Yena olmuştu. Gözyaşlarını akıtırken "Hocam, dizim çok acıyor. Bu halde yürüyemem." Dedi.
Beden öğretmeni ise pek düşünmeden "O zaman bahçeye nasıl indim?" Diye sormuştu.
"İndim ama çok zorlandım. Kendimi daha fazla bu şekilde zorlayamam." Demiş, Hoseok'a döndükten sonra "Beni revire bırakır mısın?" Diye sormuştu.
Herkes garip garip sesler çıkarırken Hoseok "Sınıfta bir sürü erkek alfa varken neden ben?" Diye sormuştu.
Yena başını öne eğmiş ve "Çünkü aralarında en güçlüsü sensin. Beni hiç zorlanmadan kucaklayacağına eminim." Demişti. Bunun üzerine sınıftakiler saçma sapan tezahürat yapmaya başlamıştı.
İçimde oluşan garip hisle birlikte bakışlarımı başka yerlere doğru çevirmiştim. Bu sırada beden öğretmeni "Gençler, susun artık. Hoseok, sende arkadaşına yardım et." Demişti.
Yena'yı mı kucaklayacaktı? Onu mu seviyordu? O iyi biri bile değildi. Zorbanın tekiydi, pek bir olayı da yoktu. Ben neden bunları düşünüyordum? Onların bir işi beni ilgilendirmezdi. Ne yaparsalar yapsınlar umrumda olmamalıydı.
Bu şekilde kendi kendime konuşurken beden öğretmenin bana seslendiğini duymamla bakışlarımı ona doğru çevirmiş ve "Efendim öğretmenim?" Demiştim.
"Oğlum, sen neden üzerini değiştirmedin. Çabuk üzerini değiştir, yok yazarım."
"Tamam hocam, Seokjin'de benimle gelebilir mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Daddy's Son | Sope | Omegaverse
Teen FictionHoseok, sınıf arkadaşına takıntılıydı. Onu her zaman sevdiğini söyler, iltifat eder, onu korur ve hatta onun için kavga etmekten çekinmezdi. Yoongi ise bu durumdan pek hoşnut değildi. "Seni çok fena kıskanıyorum. Onun sana dokunmasından nefret ediyo...