İyi okumalar bebeklerimmm. 💕
Duymuş olduğum kilit sesiyle gözlerimi kırpıştırmıştım. Ardından duymuş olduğum kapı açılma sesiyle gözlerim tamamen açılmış ve bakışlarımı odanın kapısına doğru çevirmiştim. Birkaç saniyenin ardından Seokjin odanın kapısının önünde belirmiş ve bakışları yüzüme kaymıştı. Dudaklarını aralamış ve "Yoongi, uyuyor muydum? Kusura bakma, seni uyandırdım."
Uykulu olduğum için ilk başta ne söylediğini kavrayamasam da sonradan anlamış ve "Yok yok, sorun değil. Saatte geç olmuştur zaten. Çok fazla uyudum. Baksana kampüse girip geri dönmüşsün."
"Uyuman benim için sorun olmaz Yoongi'm. İstediğin kadar uyuyabilirsin." Demiş ve yatağa doğru adımlamıştı. Yatağın yanına gelince benimle göz temasını kesmeden yatağın bir kenarına oturmuştu.
"Her şey için teşekkür ederim Seokjin." Demiş ve yattığım yerden doğrulup sırtımı yatak başlığına yaslamıştım. Kendimi bir garip hissediyordum. Uzun bir sürenin ardından kendi yatağım dışında bir yerde uyumuştum ve artık hiçbir zaman kendi yatağımda uyumayacaktım. Bunu düşünmek dahi garip hislere kapılmamı sağlıyordu. Acaba evden kaçıp giderek iyi mi yapmıştım?
"Ne demek, arkadaşlar bunun için vardır. Hadi mutfağa gidelim. Takviye alman ve kahvaltı yapman gerekiyor. İyice halsiz düşmeni istemiyorum." Derken sanki bana güç vermek istiyormuş gibi gülümsemişti. Bu gülümseme bulaşıcıydı. Tıpkı Seokjin'in yaptığı gibi gülümsedim ve yavaşça yataktan yavaşça kalktım.
Seokjin ile mutfağa giriş yaptığımızda bana hemen alman gereken takviyeleri vermişti. Bu takviyeler gerçekten de işe yarıyordu. Bugün kendimi düne nazaran çok daha iyi hissediyordum. Ama hala eski ben kadar iyi değildim. Tabii bunda hala ve hala kızgınlıkta olmamın sebebi de büyüktü. Acaba ne zaman geçecekti bu kızgınlık?
Seokjin hızlıca ikimiz için minik bir kahvaltı tabağı hazırlamıştı. Bir kaseye yulaf lapası ve üzerinde orman meyveleri hazırlamıştı. İçecek olarak ballı süt vardı ve ekstradan yumurta haşlamıştı.
"Ellerine sağlık Seokjin." Demiş ve kaşığı kavrayıp yulaf lapasından bir kaşık almıştım.
"Afiyet olsun kedicik." Demiş ve benden farklı olarak kahvaltıya haşlanmış yumurtasını yemekle başlamıştı.
Ortam sessiz kalınca dudaklarını yeniden aralamış ve "İstersen bugün dışarıya çıkabiliriz. Tabii dışarı çıkmak istemiyorsan seni anlarım." Demişti.
Dün akşam Namjoon, Taehyung, Jimin ve Hoseok Seokjin'i dışarı çıkmaya çağırmıştı. Ama Seokjin "Üzgünüm, bu gece arkadaşım bende kalacak, gelemem." Diyerek reddetmek zorunda kalmıştı. Aslında Seokjin'e bensiz de dışarı çıkabileceğini söylemiştim ama Seokjin bunu kabul etmemişti. Bu yüzden kendimi suçlu hissediyordum. Bu durumu bugün dışarı çıkarak telafi edebilirdim.
"Benim için sorun olmaz, dışarı çıkabiliriz. Ama babam- Yani beni dışarıda görmesi hiç iyi olmaz. Sonuçta hiç haber vermeden evden kaçıp gittim." Babamın beni gördüğünde neler yapabileceğini düşünürken kalbim büyük bir hızla atmaya başlamıştı. Bu hiç ama hiç iyi olmazdı. Bütün hayatım boyunca babamdan mı kaçacaktım ben? Bu korkunçtu.
Kendimi "Zaten ne kadarlık ömrüm kaldı? Ölmek üzereyim." Zaten diyerek rahatlatmış ve Seokjin'in suratına boş boş bakmaya başlamıştım. Bunun sebebi ben kendi kendime bir şeyler düşünürken Seokjin'in de teselli vermiş olması ve benim Seokjin'i hiç dinlememdi. Zaten sürekli olarak böyle oluyordu. Hiçbir sohbete odaklanamıyordum.
Mavi saçlı omega "Yoongi'm, iyi misin?" Demiş yüzümü avuçları arasına alıp baş parmakları ile yanaklarımı okşamaya başlamıştı. Bakışları oldukça endişeliydi. Bu kadar kötü müydüm ben?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Daddy's Son | Sope | Omegaverse
Teen FictionHoseok, sınıf arkadaşına takıntılıydı. Onu her zaman sevdiğini söyler, iltifat eder, onu korur ve hatta onun için kavga etmekten çekinmezdi. Yoongi ise bu durumdan pek hoşnut değildi. "Seni çok fena kıskanıyorum. Onun sana dokunmasından nefret ediyo...