26. Bölüm:Bu Kadar Kıskanç Olma

310 33 250
                                    

Selam, bölüme başlamadan önce birkaç şey söyleyeceğim. Kaç bölümdür bölüm sonuna yazacak oluyorum ama unutuyorum. Artık o bölüm geldi ve bölüm başına yazıyorum.

Doğum günü, sevgililer günü, yılbaşı gibi günleri yazmayacağım çünkü çok sıkıcı. Bana inanın yazması o kadar sıkıcı ki...

Ficte bir ay geçti ve artık herkes bir yaş büyüdü. Bu demek oluyor ki Seokjin, Yoongi ve Hoseok artık 17 yaşındalar. Artı olarak yılbaşı geçti ve Ocak ayındalar.

Duyuru bitti, iyi okumalar. 💋💫

Jung Hoseok'tan...

Oldukça sıradan bir okul günüydü. Sınıfta arka sıralardan birine yerimi almış ve bakışlarımı omegamın üzerine dikmiştim. Arkadan bile oldukça sevimli görünüyordu.

Öylece kitabın kenarına bir şeyler karalıyor, kendine bir nevi uğraş arıyordu. Yanında oturan Seokjin'de en az Yoongi kadar dersten sıkılmış görünüyordu. Doğrusu herkes dersten sıkılmıştı ve zilin çalmasını beklemeye başlamışlardı. Sınıfta bulunan öğretmen dışında hiç kimsenin ders işlemeye hevesi yoktu.

Neyse ki dersin sonlarında olduğu için zil çabuk çalmıştı. Artık herkesin beklediği öğle arası gelmişti. Herkes oturduğu yerden ayaklanmaya başlamıştı.

Gözlerimi yeniden Seokjin'e doğru çevirdim ve "Seokjin." Diyerek bana doğru bakmasını sağladım. Bakışları anında bana dönmüş ve yanıma doğru adımlamaya başlamıştı.

Seokjin yanıma gelir gelmez "Efendim?" Diye seslenmişti.

Bakışlarım Yoongi'nin yanında olan Sung adlı herife kaymış ve "Şu lavuğa söyle, ayağını denk alsın. Sinirlerimi çok fazla bozuyor." Demiştim.

Seokjin gözlerini devirmiş ve "Abartıyorsun, Sung Yoongi'ye karşı hiçbir şey hissetmiyor. Bu kadar kıskanç olma." Demişti. Sung ile Yoongi konusunda hemen hemen her gün Seokjin'i uyarıyordum. Hatta Seokjin'e Yoongi'nin yanından kalkmamasını dahi söylemiştim.

"Orasına hiç belli olmaz." Demiştim oldukça net bir şekilde. Erkek olmama rağmen erkeklere güvenmiyordum. Özellikle omegamın yanında "arkadaşım" diye ayrılmayan alfa erkeklere... Tabii Seokjin farklı bir meseleydi.

"Bu kadar saçma sapan triplere gireceğine barışmak istediğini söyle. İnan bana daha kolay olacaktır." Artık benim uyarılarımı işitmekten bıkmış gibi görünüyordu. Seokjin'e de hak vermiyor değildim. Her gün aynı şeyi dinlemekten kim olsa bıkardı.

"Şu an değil."

"Bu konuyu çok fazla uzatmayacağım. Karnım çok aç, hadi yemekhaneye gidelim. Sende bizimle ye." Demiş ve elini karnına doğru götürdükten sonra gözleriyle hadi işareti yapmıştı.

"Tamam, gidelim." Demiş ve oturduğum yerden kalkmış ve Seokjin ile birlikte bizi bekleyen ikilinin yanına doğru ilerlemeye başlamıştık.

Dörtümüz beraber okulun yemekhanesine doğru ilerlemeye başlamıştık. Genel olarak öğle yemeğini dördümüz yemezdik, çoğunlukla Seokjin davet ederdi. Yoongi ise yüzüme dahi bakmazdı.

Yemekhaneye geldiğimizde hemen yemeklerimizi alıp boş olan bir yere geçmiştim. Bile bile Yoongi'nin yanına oturmuştum çünkü ona yakın olmayı özlemiştim.

Bakışlarımı yüzüne sadece birkaç saniyeliğine çevirmiştim. Bana kesinlikle bakmıyordu. Bunu kısa bir süreliğine es geçmiş önümde duran çorbamı yudumlamaya başlamıştım.

Çorbamı yudumlarken Sung "Hoseok, pek aramıza katılmıyorsun. Fazla durgun ve sakin biri gibi görünüyorsun." Diyerek konu açmıştı.

Bu kadar çok yapmacık gelmesi normal miydi? Ayrıca böyle bir şeye nasıl cevap vermemi bekliyordu ki? "İnan bana sinirli halimi görmek istemezsin." Demiştim sanki normal bir şekilde konuşuyormuş gibi.

It's Daddy's Son | Sope | OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin