Dün... Dün hayatımın en unutamayacağım günlerinden biriydi. Çünkü ilk kez sevişmeyi deneyimlemiştim. Her ikimiz de kendimizi kaybetmiş ve deli gibi sevişmiştik. Neden olmadığını bilmediğim halde sürekli dünü düşünüyordum. Ancak artık kafamdan çıkarmam lazımdı. Kurdum ise dün yaşananları bana yeniden hatırlatmakta ısrarcıydı.
Bugün Seokjin'in evine gelmiştik ve diğerleri, Seokjin'in ablası Jisoo'da vardı.
Geldiğimizden beri Seokjin Jisoo noona ile bir tartışma içindeydiler. Diğerleri de bazen sohbete katılıyor, bazen kendi aralarında konuşuyorlardı.
Seokjin "Hadi noona, bir seferlik. En kötü ne olabilir ki?" Diyerek mızmızlanıyordu.
Jisoo noona ise kararlıydı. "Seokjin, hayır. Kaç defa dedim sana?"
Namjoon ortaya "Sizce tartışmayı kim alır? Bence Seokjin alır." Deyince ben de herkes Namjoon'u onaylamıştı.
Seokjin bu sefer oturduğu yerden kalktı ve Jisoo noonanın kolundan tutup kaldırdı. Yürümesi için kolundan tutup çekiştirirken "Bana güven noona, çok güzel olacaksın." Demişti.
İkisi birlikte salondan çıkarken Jisoo noonanın "Ben güzelim zaten." Demesi duyuldu. Seokjin'in kime çektiği bariz bir şekilde belli oluyordu.
Noonanın dediğine Hoseok ile Jungkook gülerken yan odadan Seokjin'in sesi duyulmuştu. "Yoongi, sen de gel."
Ancak Namjoon beni "Gitmeni önermem, Seokjin kendi saçını dahi boyamadı. Ancak bir seferliğine kahkül kesmeye çalıştı ama tam bir fiyasko olmuştu." Diyerek engellemiştim.
Tabii ki de saçımın mahvolmasını istemiyordum. Bu yüzden Seokjin'in yanına gitmrk yerine burada kalmayı tercih etmiştim."Fotoğrafı var mı?"
Jungkook "Tabii ki de var." Diyerek öne atılmıştı. Hemen telefonunu kavramış ve yanıma oturmuştu. Galeriyi açmış ve Seokjin'in tam bir fiyasko olan kahküllü fotoğrafını göstermişti.
Fotoğraf açılır açılmaz ikimiz de aynı anda gülüşmeye başlamıştık. İnsanların herhangi bir dış görünüşüne gülmeyi sevmezdim ama bu gerçekten komikti. Tam olarak düz olmayan kahkülleri garip bir uzunluktaydı.
Yan odadan Seokjin'in "Kötü falan değildi. Sadece siz modadan anlamıyorsunuz." Demesiyle daha çok gülüşmeye başlamıştık.
"Ne zaman yamuk kahkül moda oldu?" Jungkook asla uslanmıyordu, susmak yerine daha çok bulaşıyordu ve bundan baya zevk aldığı bariz bir şekilde belli oluyordu.
"Tabii senin gibilerin modadan haberi olmaz."
İkisi bu şekilde atışmaya devam ederken araya Jisoo noona da dahil olmuştu. Ancak şu an hiçbirini dinlemiyordum. Çünkü tamamen Hoseok ile ilgileniyordum.
Bakışlarımız bir noktada buluşmuş, birbirimize bakıyorduk. Ben ve kurdum daha önce hissetmediğim duygular içindeydik. Nasıl tarif edilir bilmiyorum. Bu farklı duygular beni bu dünyadan ayırıp başka bir dünyaya sürülüyordu. Aşk mıydı bu?
Kendimi sadece Jung Hoseok'a ait hissediyordum. Ondan başkasıyla olamaz veya ayrılamazdım. Jung Hoseok'tan uzakta kalma düşüncesi bile kalbimin ağrımasına sebep oluyordu.
Çok büyük aptallık etmiştim. Onlarca kez beraber olmamız için yalvarmıştı ve ben aptal gibi hepsini kaba bir dille reddetmiştim. Çok pişmandım. Alfamın bana olan saf sevgisini çok geç fark etmiştim. Sadece takıntılı bir sapık olduğunu düşünüyormüştüm. Ancak hesaba katmadığım bir şey vardı. Eğer niyeti kötü olsaydı benim için sürekli olarak çabalamaz veya kavga etmezdi. Bunları takıntılı olan biri yapmazdı, seven biri yapardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Daddy's Son | Sope | Omegaverse
Teen FictionHoseok, sınıf arkadaşına takıntılıydı. Onu her zaman sevdiğini söyler, iltifat eder, onu korur ve hatta onun için kavga etmekten çekinmezdi. Yoongi ise bu durumdan pek hoşnut değildi. "Seni çok fena kıskanıyorum. Onun sana dokunmasından nefret ediyo...