İyi okumalar ballarım. 💋
Min Yoongi'den...
Bu sabah her zaman olduğumdan daha halsiz ve yorgundum. Okula gitmemek için tam anlamıyla harika bir gündü. Yorgun ve halsiz bir şekilde tüm gün uyumak istiyorum. Başka hiçbir şey yapmak istemiyordum.
Ama ne yazık ki okula gitmek durumunda kalmıştım. Canım anne ve babam! Ne kadar da düşünceler! Onların sayesinde buz gibi havada o iğrenç okula gitmek durumunda kalıyordum. Bu durumdan daha berbat bir durum yoktu.
Ne kadar zor da olsa okula gelebilmiştim, hatta geç bile kalmıştım. Ama umrumda dahi değildi. Sadece sırama uzanmak ve biraz dinlenmek istiyordum. Tek bir hareket edecek halim yoktu. Tüm enerjimi okula gelerek harcamıştım zaten.
Öğretmen ders anlatırken sınıfa girmiştim, ama o kadar çok halsizdim ve umrumda dahi olmamıştı. Zaten hoca sadece garip garip bakıp kısa bir uyarıda bulunmuştu. Dinlememiştim bile.
Seokjin'in Hoseok ile oturduğunu görmüştüm. Ben ise hemen arkalarına oturmuş ve kafamı direkt olarak sıraya gömmüş, gözlerimi uyumak adına kapatmıştım.
"Pişt."
"Minik kedi~"
Duyduğum tanıdık sesle gözlerimi yavaş yavaş açmış ve sesin geldiği yöne doğru bakmıştım. Seokjin arkasını dönmüş, bana doğru bakıyordu. Teneffüste gibi görünüyorduk, acaba kaçıncı derse girecektik?
"Kaçıncı ders?" Sesim oldukça kısık çıkmıştı. Bu hissi biliyordum, çok fazla soğukta kaldığım için üşütmüştüm. Hasta olmaktan nefret ediyordum. Olmayan enerjimi emiyor, iyice halsiz düşüyordum.
"Daha ilk ders bitti, açsındır şimdi. İstersen bir şeyler atıştır, iyi gelir." Dedi, fazla ince düşünceli biriydi. İşte Seokjin'in bu huyunu çok fazla seviyordum.
"Teşekkür ederim ama hiç iştahım yok. Canım isterse yerim, şu an sadece uyumak istiyorum." Dedim, gözlerim şimdiden yeniden uyumaya hazırlanıyordu. Oysaki erken yatmıştım.
"Fazla halsiz görünüyorsun. Neden bugün okula geldin ki?" Dedi, uykulu suratımı incelerken.
"Annem ve babam sağ olsun..." Diye mırıldandım. Bir yandan da uykuyu düşünüyordum. Ne kadar uyusam dahi bir türlü dinlenmiş bir şekilde uyanamamak fazla sinir bozucuydu...
"Anlıyorum, sen uyumaya devam et."
Tam kafamı yeniden sıraya koyacaktım ki aklıma gelen soruyla bundan vazgeçmiş, Seokjin ile sohbet etmeye devam etmiştim. "Sung sana şu olayları anlatmış mıydı?"
Seokjin kafasını hayır anlamında sallamış, dudaklarını aralamıştı. "Hayır, daha önce hiç bahsetmemişti. Doğrusu şaşırdım, kısa bir süre içinde yakın olmuştuk. Anlatmasını beklerdim."
Sung'u az çok anlıyordum. Belki de bahsetmeyi sevmiyordu. Sonuçta het insan kendi başından geçen olayları anlatmaktan hoşlanmazdı. "Her insan farklı. Belli ki bu konu ile üzerinde konuşup kendini üzmek istemiyordu. Sadece kendi yoluna bakıyor olmalı."
Seokjin bana katılarak kafasını evet anlamında sallamıştı. "Evet, öyle olmalı. Anladığım kadarıyla sevgilisi onu en yakın arkadaşı ile aldatmış. İğrenç bir şey, midem bulandı."
"Peki onlara ne olmuş? Disipline gitmişlerdi en son."
"Onunla konuşmadım ama duyduğum kadarıyla üçü birden uzaklaştırma cezası almış. Sung'a mesaj attım ama geri dönmedi. Sanırım ailesi telefonuna el koydu."
Duyduğum son cümle ile oflamış ve konuşmak adına dudaklarımı aralamıştım. "Şu telefona el koyma olayı çok saçma. Neyiz biz, küçük çocuk mu?" İstemeden de olsa kaşlarım bir minik çatılmış, sesim ise biraz daha yüksek çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Daddy's Son | Sope | Omegaverse
Teen FictionHoseok, sınıf arkadaşına takıntılıydı. Onu her zaman sevdiğini söyler, iltifat eder, onu korur ve hatta onun için kavga etmekten çekinmezdi. Yoongi ise bu durumdan pek hoşnut değildi. "Seni çok fena kıskanıyorum. Onun sana dokunmasından nefret ediyo...