İyi okumalar aşklarım. 💝💕
Uzun dakikalar boyunca önümde duran sınav kağıdıyla bakıştım. Böyle bir anda okuduğumu anlamayı unutmuş olmam şaka mıydı? Aynı soruyu onlarca kez okumuş olmama rağmen hiçbir şey anlamıyordum.
Sonuç olarak yapabildiğim soruları yapmıştım ama birçok soruyu saçma sapan bir cümleyle yanıtlamıştım.
Zilin çalmasına birkaç dakika kala hoca bizi sıkıştırmaya başlamıştı. Tamamen sinir bozucu olduğu için sınav kağıdımı vermiş ve yerimde oturmuştum. Bakışlarım yanımda durmakta olan Hoseok'a doğru çevrilmişti, mükemmel görünüyordu.
Dirseğini masanın üzerine yaslamış, bakışları sınav kağıdının üzerindeydi. Derin düşünceler içerisinde görünüyordu. Elinde tutmuş olduğu kalemi ise çevirip duruyordu. Çok geçmeden dudakları büzmüş, "offf" sesini çıkarmıştı.
Hocanın "Oğlum, arkadaşına kopya vermeye utanmıyor musun? Kalk, boş bi' yere geç." Demesiyle bakışlarım hocaya doğru çevrilmişti. Bana doğru bakıyordu.
İtiraz etmek yerine "Tamam hocam." Şeklinde mırıltılar çıkararak yerimden kalkıp boş bir yere geçmiştim.
Şu hocalar da apayrı bir kafadaydı. Ben daha kendi kağıdımı sallamışken nasıl Hoseok'a kopya verebilirdim ki?
Bu düşünceler içerisindeyken zil çalmıştı. Öğle arasına girmiştik, bu nedenle sınıftaki öğrenciler sınav kağıdını verdikten sonra yemek için sınıftan çıkmaya başlamışlardı.
Hemen bizimkilerin yanına gittim ve "Hadi gidelim." Dedim.
Sung kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra "Peki anahtarlar?" Sormuştu.
Hoseok ise bu soruyu "Bende var." Diyerek cevaplamıştı. Bu sırada bende kendi çantamı kavramış, ve sırtıma geçirmiştim.
Seokjin'de kendi sırt çantasını aldıktan sonra "Canım dondurma çekti, giderken dondurma alalım." Demişti.
Sung "Olur, alırız." Şeklinde yanıtlamıştı.
Herkes kendi sırt çantasını aldıktan sonra hızlıca okuldan çıkış yapıp öğrenci evine doğru yürümeye başlamıştık.
Yürürken bakışlarımı gökyüzüne doğru çevirmiştim, masmavi görünüyordu. Bu havayı görmeyeli uzun zaman olmuştu. Mayıs ayındaydık ve artık yılın en güzel kısımları başlıyordu. Okul bitiyordu, bu sınavlar artık sondu. Bu yıl ne çabuk geçip gitmişti?
Bu yılın başında hiç bunu söyleyeceğim aklıma gelmezdi ama benim en iyi okul yılım olmuştu. Artık değişmiştim. Sevgilim ve samimi bir arkadaş grubum vardı. Hep beraber takılırdık.
Vay be, ne seneydi ama... Bazen kendimi bir kitap veya filmin içinde gibi hissediyordum. Durup düşünüyordum, tüm bu olanlar gerçek miydi? Daha bu okul yılın başında farklı bir okula gidiyor ve farklı bir hayat yaşıyordum.
Bu günlerde olduğumdan daha fazla duygusaldım. Acaba kızgınlığım mı yaklaşıyordu?
Bazen dünyadan kopup gitmem pek de iyi olmuyordu. Yürürken etrafa bakmaya başladım. Yalnızca ana geri gelmeye çalışıyordum.
Bakışlarımı yanımda yürümekte olan alfaya doğru çevirdim. Omuzları oldukça çekici görünüyordu. Beli incelmiş ve omuzları genişlemişti. Hemen hemen her gün spor salonuna gidiyordu. Hoseok ve diğerlerinde olan azime şaşırıyordum.
Aklıma gelen fikirle adımlarımı durdurdum. Aramızda biraz mesafe oluştuktan sonra hızlı attığım birkaç adımdan sonra Hoseok'un sırtına doğru zıpladım. Ani bir refleks ile baldırlarımdan kavramıştı. Bu refleksi ile yüzüme minik bir gülümseme yerleşmişti. Kollarımı boynuna doğru doladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Daddy's Son | Sope | Omegaverse
Teen FictionHoseok, sınıf arkadaşına takıntılıydı. Onu her zaman sevdiğini söyler, iltifat eder, onu korur ve hatta onun için kavga etmekten çekinmezdi. Yoongi ise bu durumdan pek hoşnut değildi. "Seni çok fena kıskanıyorum. Onun sana dokunmasından nefret ediyo...