13. Bölüm:Arkadaş Olur Muyuz?

400 46 58
                                    

Jung Hoseok'tan...

Babam arabasını yeni okulumun önünde durdurduğunda derin bir nefes alıp vermiştim. Okuldan ve özellikle okulun ilk günlerinden nefret ediyordum. Nedensiz yere stresli ve yorucu geçiyordu.

Babamın bakışları üzerimdeydi, beni mutlu etmek adına dudaklarına minik bir gülümseme yerleştirmişti. Ardından "Merak etme, yeni okulunda ilk gün güzel geçecektir. Bence yeni kişilerle tanışmak ve arkadaşlıklar kurmak iyi hissedirecektir." Dedi, tek amacı kendimi daha iyi hissetmemi sağlamaktı.

Bu iyiliği karşısında gülümsemiş ve teşekkür etmiştim. Elini nazik bir şekilde karnına yerleştirdim ve "Kendinize iyi bakın, akşam evde görüşürüz." Demiştim.

Kafasını tamam anlamında salladıktan sonra "Tamam ama sende kendine iyi bak. Yeni okulunda bol şans diliyorum." Dedi. Aklına artık okula gitmem gerektiği gelince "Hadi, okula geç kalacaksın." Demişti.

Babamı onayladıktan sonra "Sizi seviyorum." Dedim ve babam da "Biz de seni seviyoruz." Demişti. Daha sonra arabadan çantamı da alarak çıkmıştım.

Okul binasına girdiğimde kapının hemen orada bulunan nöbetçi öğrenciden öğretmenler odasının yerini öğrenmiştim. Öğretmenler odasından içeriye girdiğimde hemen ilk dersimize girecek olan hocanın yanına gitmiştim.

Öğretmen ile tanıştıktan sonra çok fazla oyalanmadan beraber sınıfa doğru ilerlemiştik. Sınıf kapısından içeriye giriş yaptığımızda hiç sınıfa bakmamıştım bile, gerek yoktu. Ancak sınıfın önünde durduğumda mecbur olarak sınıfta bulunan öğrenciler ile göz göze gelmek durumunda kalmıştım. Tam da beklediğim gibi bütün sınıfın bakışları benim üzerimdeydi ve bazı kişiler -büyük ihtimalle benim hakkımda- fısıldaşıyorlardı.

Öğretmen kendimi tanıtmamı rica ettiğinde "Benim adım Jung Hoseok, yeni öğrenciyim." Diyerek kısa bir şekilde tanıtmıştım.

Öğretmen sınıfa bakarak "Hoseok'a iyi anlaşın gençler." Demişti. Ardından bakışlarını yeniden baba doğru çevirmiş ve yanı boş olan bir erkeği göstererek "Arkadaşının yanına oturabilirsin." Demişti.

Ancak bu durumdan pek de hoşnut olmamıştım. Biraz yalnız takılmak istiyordum, yeni kişilere şu anlık açık değildim. Bu yüzden öğretmene döndüm ve "Yalnız otursam sorun olur mu?" Demiştim.

Sınıftan gereksiz yere fısıldaşmalar çoğalmaya başlamıştı. Ama pek de aldırış etmemiştim. Zaten hoca da yalnız oturmama izin vermişti.

Hocanın izniyle birlikte boş olan arka sıralardan birine oturdum. Ancak sinir bozucu bir şekilde tüm sınıfın gözleri benim üzerime dönmüştü, hepsi arkasına doğru bakıyordu. Acaba hayatları boyunca ilk defa mı insan görüyorlardı?

Ama bunu umursayacak keyfim yoktu. Moralimi bozan tek bir şey vardı, o da birkaç gündür Yoongi'ye ulaşamamaktı. Normalde bende telefon numarası yoktu, bu yüzden Seokjin'den almıştım. Sonuçta artık sevgiliydik.

Her dakika başı Yoongi'yi arıyor, mesaj arıyordum. Ancak telefonu kapalıydı, acaba telefonu mu bozulmuştu? Peki o zaman neden eve gittiğinde Yoongi'yi ve ailesini evde bulamıyordum. Her gün evlerine gitmeme rağmen ne ışıkları açık oluyordu, ne de kapıyı açıyorlardı. Günlerdir kendi kendime bir sürü olumsuz senaryo geçiriyordum. Her şey aklıma geliyordu, her ihtimali düşünüyordum.

Ama bunlardan öte minik omegamı çok fazla özlemiştim. Kediye benzeyen yüzünü, hal ve davranışlarını, mimiklerini, kızmalarını, her şeyini özlemiştim. Şu an için Yoongi'yi yeniden görmekti. Sevgili olduğumuz günden beri yüzünü hiç görmemiştim. Deliler gibi onu görmek, sarılmak ve öpüp koklamak istiyordum.

It's Daddy's Son | Sope | OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin