???'den...
Yanımda minicik kalan bedenin elini tutuyordum. Eli, avuçumun içerisinde minicik kalmıştı. Hoşuma gidiyordu, bana göre minik kalması onu sevimli yapmakta olan en büyük etkendi.
Ellerimize baktım, yüzümde hafif bir gülümseme yayılmıştı. Sonrasında bakışlarımı yüzüne doğru çevirdim, biraz sinirliydi. Her an üzerime atlayacak ve beni parçayacak gibi duruyordu. Sinirli halini bile seviyordum, her hali güzeldi.
Durumdan hoşnut bir şekilde "Neden bu kadar sinirlisin?" Diye bir soru yönelttim. Birkaç gündür bana bu şekilde sinirliydi, sebebini de merak etmiyor değildim.
Bakışlarını bana doğru çevirdi ve net bir şekilde "Sen bunun sebebini çok iyi biliyorsun." Dedi. Ardından sözlerinin devamında "Şu an üzerine atlamamak için kendimi zor tutuyorum. Ama sabrımın tükenmesi fazla zaman almaz." Demişti.
Bu dediklerine karşı gülmüştüm, elini tuttuğum minik omega ise benim aksime ciddiydi. Onun bu kadar ciddi olması beni daha çok güldürmüştü.
Omuz silktim ve ellerimizi göstererek "Uzun zamandır bu anı bekliyordum, şu an kendimi çok şanslı hissediyorum." Dedim. Bir yandan da güzel, bembeyaz ve zarif ellerini inceliyordum.
Siyah saçlı ise pek oralı olmamıştı. Başka bir yere odaklanmıştı, tam ona sesleneceğim anda bakışlarını yeniden bana çevirmişti. "Senden nefret ediyorum, biliyorsun değil mi? Beni rahatsız etmeyi bırak artık, hayatımdan çık git. Beni görebilmek için türlü türlü şeyler yapman hoşuma gitmiyor."
Bir anlığına şaka yaptığını sandım. Ancak elimi bırakıp koşturmaya başladığında şaka yapmadığını anlamıştım. Buna rağmen hızlı adımlarla arkasında ilerlemeye başlamıştım. Nereye gidiyordu böyle?
Beyaz tenlinin, uzun boylu birine arkasında sarılmasıyla ani bir şokla adımlarımı durdurmuştum. Bu da kimdi böyle? Kalbim hızlı hızlı atmaya başlarken ikiliye birkaç adım daha yaklaştım.
Gözlerini huzurlu bir şekilde kapatmış ve sarıldığı her kimse beyaz tenliye "Sevgilim..." Diye seslenmişti. Ardından "Seni çok özledim." Dedi.
Burada neler oluyordu böyle? Omegama sarılmış olan alfaya bakarken kaşlarımı çatmıştım. Kimse benim olana "sevgilim" diye hitap edemezdi.
Tam sarıldığı kişinin yakasına yapışacakken uzun boylu, beyaz tenliye dönmüş ve ani bir şekilde dudaklarını öpmeye başlamıştı. İkisi de bu durumdan hoşnut gibi görünüyordu.
Bu sinirlerimi hoplatmıştı adeta. Sinirden göğsüm deli gibi inip kalkıyordu. Ortama olabildiğince baskın olan alfa feromonlarımı salgılamaya başlamıştım. Bu sadece uyarıydı.
Minik omegayı tuttuğum gibi kendime doğru çevirmiştim. Kavradığım bedenin aniden gözleri büyümüş ve şaşkın bir halde bana bakmaya başlamıştı.
"Seni yalnızca ben öpebilirim." Demiş ve tam dudaklarını öpecekken esmer alfanın saçlarımı sert bir şekilde kavrayıp beni geri çekmesiyle ayrılmak durumunda kalmıştım.
Saç diplerim deli gibi acırken doğal olarak sinirli bakışlarına maruz kalmıştım. "Yazık, alkol o kadar kafa yapmış ki gerçekle sahteyi ayırt edemiyorsun. Seni kendine getirmemi ister misin?"
Karşımda duran en az benim kadar sinirli olan alfaya baktım, dediği şeylere bir kahkaha patlatmıştım. Dudaklarımı araladım ve kahkahalarımın arasında "Ne sikim saçmalıyorsun sen?" Dedim. Tam sözlerime devam edecekken yüzüme yediğim sert yumrukla neye uğradığımı şaşırmıştım.
Sizce neler oluyor?
Kavgayı kim alır gibi duruyor?
Söz, bir sonraki bölüm ara bölüm olmayacak.
Bu arada güzel ulzzanglar buldum.
Hoseok ficte böyle görünüyor.
Hoseok olarak hayal edin.
Off, bir sonraki bölüm çok büyük kavga var, hazır mısınız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Daddy's Son | Sope | Omegaverse
Teen FictionHoseok, sınıf arkadaşına takıntılıydı. Onu her zaman sevdiğini söyler, iltifat eder, onu korur ve hatta onun için kavga etmekten çekinmezdi. Yoongi ise bu durumdan pek hoşnut değildi. "Seni çok fena kıskanıyorum. Onun sana dokunmasından nefret ediyo...