bölüm 26

10.6K 768 43
                                    


🕊💫

Evin önüne bir kaç ev ahalisi toplanırken Hasan camdan bakındı sadece. Eğer Selmanın ailesi gelirse nasıl engel olurdu bilmiyordu.

Başları fena halde beladaydı ve saru geceye doğru anca evde olurdu. O zamana kadar bir şekilde onları uzak tutmalıydı evden.

"Kendin gelip Saru'nun koynuna girdiğin yetmedi, şimdi de Selma'yı Timur'un koynuna mı sokuyorsun he!?" Biri bağırarak konuştu.

Selma ise şokla dışarıya baktı. Bu insanlar ne diyeceğini şaşırmıştı gerçekten. Kafayı yemiş gibi oturup onları mı konuşuyorlardı yani? Inanılmazdı.

"Ya köye bir geldi, herkesi baştan çıkardı. Karnındaki Saru'dan değildir belki." Diyip gülüştüler.

Hasan hepsini hüzünle dinliyordu. Karnında ufak sancılar olurken ne yapacağını bilmiyordu. Üzüldüğü için bebeği de onu hissediyordu.

"Hasan kafayı yemiş bunlar. Boşver hepsini, her biri yalan. Sen geldin eşkiyalıklar azaldı, köyün bereketi bile arttı. Asıl cenabet pislik bunlar." Hasan hüzünle gülümsedi.

Eline kağıdı aldı. "Neden benden bu kadar nefret ediyorlar?"

"İnsanlar kendilerine benzemeyeni sevmezler be Hasan'ım. Bu insanlar balçık içinde, sense parlıyorsun. Seni severler mi hiç?" Hasan sevilmek isterdi.

Ne anası ne abileri sevmişti onu, babasını kendisi de pek tanımazdı ama o da sevmezdi.

Bir tek saru sevmişti, ona da engel koymaya çalışmışlar, sevmesini istememişlerdi.

"Ama bari uzak dursunlar, ben onlara ne yaptım ki? Ben Saru'nun aşkıyım, onlara ne?"

Güldü Selma, ah bir bilse, bir bilse dertlerini.

"Karnındaki piçini al ve defol git bu köyden. Kimse istemiyor seni, şeytan." Kalabalık çoğalırken biri daha bağırarak konuştu.

O sırada Selma'nın annesi gelip kapıyı çaldı. Hasan açmaması için eliyle dur işareti yapsa da Selma annesinden zarar gelmeyeceğini umarak kapıyı açtı.

"Kızım gel hadi eve de konuşalım, Gündüz abin ses etmedi. Evlenecekler dedi, kızmadı sana Timur'lasın diye. Hadi yavrum, bak herkes buraya toplanmış." Selma kararsızca baktı annesine.

"Ama ana Hasanı yalnız bırakamam ki?" Hasan camdan dışarıya bir kez daha bakınca korkuyla geri çekildi. Ona her an zarar verecekmiş gibi hazır bekliyorlardı.

"Yavrum gelmezsen kalabalık hiç dağılmaz, bak bir saate saru da gelir evine. Herkes de gitmiş olur. Yoksa görürse bunları burada hepsini öldürür, biliyorsun kızım." Hak verdi annesine Selma.

Hasan'a döndü. "Gideyim mi Hasan? Kal dersen kalırım. " Hasan kalabalıktan korksa da eve gelip bir şeyler yapamayacaklarını bildiği için eliyle git işareti yaptı.

Selma ise Hasan'ın hareketinden sonra annesiyle birlikte çıktı evden. Hasan ise mutfağa giderek kendisine sıcak bir çay koydu. Millet dağılırdı birazdan, saru gelmek üzereydi.

Çayını içmiş mutfağı toparlamıştı aheste aheste. Evde tek olduğu için yapacağı bir işte yoktu. Hala bir kaç erkeğin kapısında olduğunu görse de birazdan saru geleceği için korkmuyordu Hasan, sarunun varlığı bile yeterdi Hasan'a.

Fakat olan kalabalık öyle düşünmüyor olacak ki, oğlan cama arkasına dönüp ilerleyecekken ellerine aldıkları taşları eve fırlatmaya başladılar.

Ne olduğunu anlamayan Hasan beline gelen taşla inleyerek yere düştü. Hepsi Saru'nun yokluğunu fırsat bilmişti. Ellerine aldıkları taşlarla evin camlarını indirmişlerdi tümden.

Bir kaç kez oğlana isabet ettirebilmişlerdi. Bir yandan küfür de ediyorlar,lanet okuyorlardı.

Başına ve beline taş gelen Hasan ise biraz acı çektikten sonra bayılmıştı. Acıya dayanamadı zayıf bünyesi.

Uzaktan atla gelen Saru ve Timur eve yaklaşınca atlardan atlayıp koşarak geldiler ev önüne. Herkes dağılmıştı saru gelirken.

Saru inen camlara baktı, yerdeki taşlarla. "Siktir! Siktir lan!" İçeriye bodoslama dalarken yerde yatan sevgilisini görmesiyle başı döndü bir anda.

Her şeyi unuttu o an, beyni reset atılmış gibi sadece Hasan'ın yanında ilerleyip yere oturdu. Timur ise şoka giren arkadaşına ilerleyip tokat attı.

"Kendine gel lan, şokunu sikerim senin. Al kucağına Hasan'ı götür hatçe anaya. Bulacağım, hepsini öldüreceğiz, yeminim olsun saru bu böyle kalmayacak. "

İkisinin de kanı kaynarken gözleri sulanan saru Hasan'ı kucağına alarak yavaşça taşıdı. Zarar görmemesini umarak. Acilen doktorun gelmesi lazımdı.

Şuan ona kimin zarar verdiğini umursayamıyordu bile. Tek düşündüğü Hasandı, eğer ona bir şey olursa köyü olduğu gibi ateşe verecekti.

"Hatce ana bir şey yap, nolur bir şey yap hatçe ana." Çocuk gibi ağlayacaktı şuracıkta şimdi. Baygın yatan oğlana baktıkça kafayı yiyecek gibi oluyordu.

Timur ise kafayı yiyecekti, herkes evlerine çekilmiş kimse ağzını açmıyordu. Bu gece bir geçsin, Hasan bir gözünü açsın o zaman gösterecekti onlara dünya kaç bucak.

"Saru, yavrum, bu oğlanın beline bir şey atmışlar. Mosmor olmuş, ben bir şey yapamam buna, doktor şart. Düşük yaparsa diye korkuyorum, bir de iç kanama olursa bebekle birlikte Hasan da ölür oğlum. "

Hasanın da ölebilecegi fikri kafasını alt üst etti Saru'nun. Başını ellerinin arasına aldı. "Atla gider mi ki? Şu at arabası olan. Götürebilir miyiz?"

"Gider oğlum, çıkın hemen yola. Gerekirse ilçeye yerleş, buralarda bırakma oğlanı. "

Bırakmayacaktı, onu artık buralarda tutamazdı..

🕊🕊🕊

Kitaplarıma yorum istiyorum plizzzz

Köyde hiçbir zaman Hasan kabul görmedi, haliyle her şey toz pembe olmuyor maalesef

Bölüm nasıldı???

Sizi seviyorum 💜

Nazende sevdiğim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin