30.Bölüm

1.2K 39 0
                                    

Yazar'ın ağzından

Odanın kapısı bir hışımla kapanmış kapanan kapının gürültüsü bütün duvarlarda yankılanmıştı.Nagihan hanım öfkesinden yerinde duramıyor,bir sağa bir sola gidip geliyordu.Daha fazla dayanamayıp "Çıldıracağım ya bir de durmuş bana elini uzatıyor ve ben o eli sıkmak zorunda kaldım. Yeter artık Ateş, ben bu durumdan çok sıkıldım.O kıza ne olacaksa olacak ve bu iş bitecek."

"Anne,lütfen sakin ol.Benim amacımda bu zaten."

"Sakin ol deme bana. O kız bu evde,bizim evimizde.Bu çok sinir bozucu."

"İnan bana anne bu durumun ne kadar sinir bozucu olduğunu benim kadar bilemessin."

Odada öfke rüzgarları esiyor,nefretin sesi yankılanarak bütün duvarlara çarpıyordu.
Bu odada alınması gereken intikamın ateşi alevleniyor,yan odada ise alevlenen intikamdan habersizce bekliyordu Dilşah.

Nagihan hanım kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı.

"Şimdi beni çok iyi dinle Ateş.Bugüne kadar o kıza ne yaptıysan bundan sonra tam tersini yapacaksın." Ateş duyduklarının şaşkınlığıyla cevap verdi.

"Nasıl yani,anne sen neler söylüyorsun?Böyle bir şey nasıl olur.Ben o kızdan nefret ediyorum ve ona zalimce davranıyorum.
Tam tersi davranmakta ne demek söyler misin lütfen?"

Nagihan hanım,oğlunun gözlerinin içine bakarak derin bir nefes alıp verdi.
Ardından da konuşmaya başladı. "Sıra bende dedim sana.Sıra bende." O kadar emin ve kararlı konuşuyordu ki Ateş'in bu konuşmadan galip cıkması çok zor görünüyordu.

"Anne bu ne şimdi? Ben her şeyi ayarlamıştım zaten.Evet uzun sürdü farkındayım.Ama onu o kadar çaresiz bırakmalıydım ki bana mecbur kalmalıydı. Öyle de oldu zaten.Sadece biraz uzun sürdü. "

Nagihan hanım öfkeleniyordu. "Yeterince bekledim ben oğlum. Hem sen böyle devam ederek intikam falan alamazsın.Benim planlarım var ve bu saatten sonra ben ne dersem o yapılacak.İşte o kadar."

"Neden görmüyorsun anne?Her şeyi tam yoluna koymuşken sıra intikama gelmişken neden?"

"Ne intikamı Ateş.Hadi söyle o zaman planın ne anlat bana."

"Fırsat vermedin ki anne.Düşünüyordum sen geldin."

"Gördün mü bak.Aklında bir şey yok.Hem düşünmene ayıracak vaktim yok benim."

"Ama anne!"

"Aması maması yok artık. Şu dakikadan itibaren o kıza iyi davranacaksın.Ve o kızı kendine aşık edeceksinnn!" Ateş, asıl şoku şimdi yaşıyordu.

"Hayır,dur bir dakika.Ne dedin sen?"

"Aşk dedim oğlum aşk."

"Aslaaaaa! Ben o kızı görmeye dahi tahammül edemiyorken benden böyle bir şeyi nasıl istersin.Böyle bir şeyin mümkünatı yok anne.Ben o kızdan nefret ediyorum."

"Farkındaysan bende o kıza bayılmıyorum.Ama bunu yapmak zorundayız."

"Ne zorunluluğumuz var? Söyler misin senin planın ne, o kızı kendime aşık edersem ne geçecek elimize?"

"Bunu şimdi söyleyemem. Sen sadece dediklerimi yap ve neler olacak izle."

Ateş derin derin nefes alıp vermeye başladı. Önce koltuğa oturdu,sonra koltuktan kalktı. Ne yapacağını şaşırmıştı.
Beyninin içinde 'aşk' kelimesi dolanıp duruyordu.Hemde o kızla bir aşk.Evet bu gerçek bir aşk olmayacaktı ama bunun için o kıza iyi davranacak ve sürekli onunla vakit geçirecekti.Bu düşünce bile onu rahatsız etmeye yetiyordu.

Odanın duvarları üzerine üzerine gelmeye başladı.Böyle bir şey nasıl olabilirdi ya da neden olsundu.Daha fazla dayanamayıp kendini odanın dışına attı. Merdivenleri hızlıca inerek kendisini bir anda bahçede buldu.

Gömleğinin üst düğmesini açarak derin derin nefes almaya başladı. Belli ki bu durumu kendine yediremiyordu.Olduğu yerde çimlere uzanarak gökyüzünü seyretmeye başladı. İç sesi konuşuyordu.

"Annem neden böyle bir yolu seçti anlayamıyorum.Ben o kızdan nefret ediyorum ne aşkı.O kıza iyi davranma düşüncesi canımı sıkıyor. O kız karşıma geçecek ve bende ona iyi davranacağım hatta çok iyi davranacağım ki bana aşık olsun.

Dahası da var.Sadece iyi davranmakta yetmeyecek o kızın gönlüne girmem gerekecek.Bunun için bir sürü şey yapmam lazım.Bu nasıl bir iştir,anlamıyorum anne anlamıyorum."

Bütün vücudunu öfke,nefret ve kin kaplamışken bunları aşka çevirmesi gerekiyordu.Bu Ateş için çok zor bir durumdu.Dilşah'ın bütün renklerini siyaha çevirmişken şimdi ona bir gökkuşağı sunması ve Dilşah'ın da o gökkuşağını kabul etmesi gerekiyordu.

Çimlerden kalkarak eve doğru yürümeye başladı.Bu yürüyüş hiç bitmesin istiyordu.Eğer biterse yenileceğinin farkındaydı.Merdivenlerden çıkarken çaresizdi.Çünkü biliyordu.Annesi bir şey dedi mi sözünden dönmezdi.Dilşah'ın odasının kapısının önüne gelince birden durdu ayakları.Yenilmiş gibi mutsuzdu.

Öylece kapıya baktı.Öfkeden kapıyı kırmak ve içeri girip o kızı saçından tutarak bu evden atmak istiyordu.Gözlerinden alevler çıkıyordu adeta.Sonra çaresizce yürümeye devam etti.Ve sonunda yol bitmiş,kapısının önüne gelmişti. Öfkeli bir şekilde içeriye girdi.Nagihan hanım hala aynı yerinde oturuyordu.Ateş annesine yaklaştı ve ona tek cümle söyledi.

"Sen nasıl istiyorsan öyle olsun."diyerek kendisini koltuğa attı. Girdiği savaştan mağlup olmuş gibiydi.Koltuğun üzerinde yok olup gitmek istiyordu.Oysa farkında olmadığı bir şey vardı. Asıl savaş şimdi başlıyordu.Bu savaş,
" Aşkın intikamla savaşıydı."

***

Vote ve yorumlarınızla yeni bölümler daha hızlı gelecektir.

Sizler,aşkın intikamla savaşı hakkında neler düşünüyorsunuz?Yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar...

YABANİNİN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin