Kendimi bir garip hissediyordum.Hayatımı mahveden adam ile kol kola yürüyorsun.Bundan daha garip ne olabilir ki. Hayır yani bu saatte yürümekte neyin nesi onu da anlamıyorum.Bu adam neden saat 5'e karşı bu kadar takıntılı bunu da anlamıyorum.
Ahh! Ayağımın taşa takılmasıyla sendeledim.Ruhsuz yine beni kurtardı.Yoksa onunda mı bir vicdanı var.Normalde beni kurtarmaz ama bu iki oldu.Ben kendi iç sesimle konuşurken o da bana kızıyordu.
"Seni koluma takıp gezme derdinde değilim ki koluma takacak olsam bu sen olmazsın.O yüzden görevini düzgün yap.Sabah yürüyüşlerinde sen benim gözlerim olacaksın.Bu yüzden önüne bakarak yürü ve daha dikkatli ol.Keyfimi kaçırıyorsun."
Sakın acıma bu yaratığa Dilşah sakın.Tamam gözleri görmeyebilir ama o acımasızın teki.Ne var yani gözlerim olacaksın dediyse.Gözleri görmeyen onlarca insan var ama hiçbiri bu adam gibi acımasız değil.Sakın acıma.
Kendi vicdanımla savaşıyordum.Belkide gözlerinden dolayı bu kadar öfkeli bilmiyorum ama benle ne alaka.Tamam şuan sakinim.Düşünmüyorum hiçbirini.
"Emredersiniz." diyerek daha dikkatli yürümeye başladım.Etraf henüz tam olarak aydınlanmamıştı.Ortama sessizlik hakimdi.Sessizliği bozan tek ses rüzgarın uğultusuydu.Odadan öyle acele çıkmıştım ki üzerimde sadece tişört vardı.Haliyle yavaştan titremeye başladım.
Ruhsuzun keyfi yerindeydi.Kalın giyinmişti.Ee! Dilşah adam her sabah 5'te yürüyüş yaptığı için biliyor ne giyeceğini.Gerçi bende bilirdim ne giyeceğimi de firsat vermedi gıcık adam.
"Titremeyi bırak.Canımı sıkıyorsun." Adama bak ya sanki keyfimden titriyordum.Hayır yani nasıl bırakayım.Elimde olan bir şey değil ki.
"Sabahın bu erken saatinde hava rüzgarlı ve soğuk.Haliyle bende üşüyorum ve üşüyen bir insanı elinde olmadan titreme tutar.Titremenin geçmesi için yapılacak tek şey soğuktan kurtulmaktır." Evet bazen dilimi tutamadığım doğrudur ama yani o da öyle konuşuyor ki sanki ben bilerek titriyorum.
"Madem her şeyi biliyorsun sende kalın giyiseydin.Seni tutan olmadı."
"Eğer izin verseydiniz kalın giyinecektim.Ama beş dakika içinde beni aşağıya çağırdınız.Bende mecburen tişört ile geldim."
"Zamanında kalksaydın kalın giyinirdin.Demek ki tembelsin ve bu yüzden üşüyorsun."
'Timbilsin bi yizdin işiyirsin.' Gıcık,ukala n'olacak.Kendi suçunu bana atıyor birde.Şuan da kafasına bir şeyler geçirmek istiyordum ama halime bak.Bir sarılmadığımız kaldı.Titremem artmaya başlamıştı ki birden kolumdan çıktı ve üzerindeki kapşonu çıkarıp bana uzattı.
Ne yani ruhsuz yaratık bana kapşonunu mu veriyordu.Bu gerçek olamaz.Gözlerimi ovuşturmaya başladım.Ama hala kapşonunu bana uzatıyordu.Bu adam ilk fırsatta beni bir kaşık suda boğabilecek potansiyelde bir adam.Şimdi ne oldu da iyi davranıyor.
Çok geç kalmadan yanıldığımı anlıyordum."Ne bekliyorsun alsana şunu.Akşama kadar seni bekliyemem.Seni düşündüğümü de zannetme.Umrumda bile değilsin sadece hastalanırsan seninle uğraşamam.Bana hasta değil sağlam hizmetçi lazım."
Ben ne kadar da safım ya.Bir an olsun onunda normal insanlar gibi davranabileceği sandım.Ama o sadece ruhsuz bir odun.Aslında almayacaktım kapşonunu ama şuan gurur zamanı değildi.Donuyordum çünkü.Uzattığı kapşonu alıp giyidim hemen.Bu adam bu kadar büyükmüydü.Kayboldum kapşonun içinde.Ama çok değişik ve çok güzel bir kokusu vardı.Gözlerindeki okyanusa eşlik eder gibiydi.
Yine saçmalıyordum sanırım.'Evet Dilşah saçmalıyorsun.Bu adam dünyanın en güzel kokusuna sahip olsa ne olur.Bu adam bir psikopat ve son derece acımasız biri.Hemen koklamayı bırak ve kendine gel.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANİNİN AŞKI
Novela Juvenil"Farkındaysan eğer şuan benim kapsama alanımdasın Dilşah. Ben izin vermediğim sürece bu alandan çıkamazsın.Bütün çıkışlar iptal." "Bu ne saçmalık!" diyerek yataktan fırladım ama kolumu çekmesiyle bu sefer kucağına düştüm. Hemen doğrulmaya çalıştım...