Gözlerimi açtığımda kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki etrafın aydınlandığını bile çok sonra farkettim. Sıçrayarak yataktan kalktım ama ayağımın acısıyla geri oturmam bir oldu. Doğru ya küçük bir kaza geçirmiştim ben diye düşünerek saate baktım.
İnanmıyorum saat 12.00 aniden içime bir ürperti,bir korku girdi.Telaşlanmaktan ne yapacağımı şaşırmıştım.'Saat 5 nere,12 nere' diye kendi kendime söyleniyordum ki kapım tıklatıldı. "Gir." diye seslendim.Gelen Meryem teyzeydi.İyi kalpli,güler yüzlü, sevecen bir kadındı Meryem teyze.Bu evde o da olmasa ne yapacaktım bilmiyorum. Onu çok seviyordum ve bence o da beni çok seviyordu.
"Günaydın güzel kızım. Uyandıysan kahvaltını getireyim diye bırakmıştım. "
Vavvv! Nasıl yani.Ruhsuz gelip bana kızmayacak mı yani? Meryem teyzenin ruhsuzdan gizli buraya gelecek hali yoktu bence.Ee bu saate kadar uyumamın bir cezası olmayacak mıydı yani? Şu ruhsuz adamın beni getirdigihale bak ya durmuş cezam yok mu diyorum birde.
Meryem teyzenin sesiyle kendime geldim:
"Kızım iyi misin?"
"İyiyim teyzecim.Sadece şeyy, o ruhs.. şey yani Ateş bey yoklar mı?"
"Var kızım olmaz olur mu.Odasında kendisi.Gelip sana bakmamı,uyandıysan da kahvaltı getirmemi söyledi az önce. "
"Anladım teyzecim.Ben bir şey yemek istemiyorum.Sen işlerine bakabilirsin."
"Benim işim bu kızım. Şimdi gidip hemen sana bir şeyler getirecegim.Ateş beyin kesin emri var." diyerek odadan çıktı.
Yok öyle Ateş bey, bu defa sizin bu tavırlarınıza asla kanmayacağım.Artık biliyorum ki bir an önce iyileşmem için yapıyorsun bütün bunları. İyileşmeliyim ki cezalar verip canımı yakmaya devam edesin.
Kahvaltım çoktan gelmişti ve ben hemen yemeye başlamıştım. Kapının vurulduğunu hatta içeriye ruhsuzun girdiğinden bile haberim olmamıştı.Onun öksürük sesini duyunca baktım ki içerde. Bu nasıl yemek aşkı diye kendime kızıyordum.
Onu kapının önünde görür görmez panikle ayağa sıçradım. "Ahh!" diyerek geri oturdum.Yine ayağımı acıtmıştım.
Ağır adımlarla yanıma doğru geldi ve yine başladı:
"Senin sorunun ne? Ayağın iyileşsin diye uğraşırken senin yaptığına bak.Kendine dikkat et yoksa ben ettiririm.Sana iki gün izin verdim bir an önce iyileşmeye bak. Daha çok işimiz var.Bu iki gün boyunca sesini duymak istemiyorum. Biraz kafamı dinleyeceğim.Beni ikide bir seni uyarmak zorunda bırakma. Haa! bu arada sakın kilo alayım deme.Bide senin şişmanlığınla uğraşamam."
Öyle sinirlenmiştim ki: "Ben şişman değilim. " diyebildim sadece.
"Değilsin ama bu yemeyle bir hafta da bu odaya sığmazsın." diyerek pis pis sırıttı.
O kadar gıcık olmuştum ki elime aldığım yastığı tam kafasına fırlatacakken kendimi tuttum.
"Pardon ama ben çok yemiyorum.Bunu da nerden çıkardınız. Normal insanlar gibi kahvaltımı yapıyorum. "
Pis pis sırıtmaya devam ederek konuşmaya başladı: " Normal insan ve sen! Gerçekten de kendini normal insanlar gibi mi zannediyorsun.Hayır yani ciddi ciddi birde buna inanıyor musun? O kadar yemeye dalmıştın ki ne kapının vurulmasını duydun ne de benim içeriye girdiğimi.Bu mu normal insan.Bu mu az yemek.Sahi bazen komik kızsın güldürüyorsun beni." diyerek sesli güldü.
'Ah Dilşah ah! Ne diyeyim ki ben sana. Yemeğe o kadar dalmasaydın adamın geldiğini görürdün o da bu kadar konuşamazdı.Açsın kızım açsın sen.' diyerek içten içe kendime kızıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANİNİN AŞKI
Teen Fiction"Farkındaysan eğer şuan benim kapsama alanımdasın Dilşah. Ben izin vermediğim sürece bu alandan çıkamazsın.Bütün çıkışlar iptal." "Bu ne saçmalık!" diyerek yataktan fırladım ama kolumu çekmesiyle bu sefer kucağına düştüm. Hemen doğrulmaya çalıştım...