51.Bölüm

308 12 0
                                    

Hava kararmış,caddenin ışıkları rüzgarla beraber şarkının ritmine kendilerini kaptırmış sağa sola ışıklarını savuruyorlardı.Gökyüzü akşama kadar coşkuyla maviliğini gösterirken şimdi sanki hüzünle kaplamıştı her yeri.Öylesine durgun öylesine hüzünlüydü.Daha fazla dayanamayıp bütün hüznünü yeryüzüne dökmeye başladı.Ağlıyordu.Ve herkes bu hüzünden payına düşeni alacaktı.

Tüm gün derdini içine atmış ama daha fazla dayanamamıştı belli ki.Gözyaşlarını daha hızlı dökmeye başladı. Kızgındı.İnsanlar kaçışmaya başladılar.Anlaşılan gözyaşından paylarına düşeni almak istemiyorlardı oysa sabah bütün coşkusuna seve seve eşlik etmişlerdi. Ama o kadar çok ağlıyordu ki bu hüzünden kaçış yok gibi görünüyordu.

İki dakika geçmeden daha da şiddetlendi ağlaması.
Arada yüksek sesle ağlıyor etrafa ışık saçıyor sonra yine yavaşlıyordu.

Olduğum yerde onu seyrediyor ve hüznüne hüznümü katmak istiyordum.Çünkü o da benim gibi acı çekiyordu.Olduğum yerde gözlerimi kapattım.Başımı göğe doğru kaldırıp kollarımı iki yana doğru açtım.Gökyüzünden payıma düşen hüzünler birbir üzerime geliyordu.Yüzüme değen damlalar huzur vermişti bana.Tarifsiz bir duyguydu bu.Kimi saçlarımın arasından geçip giderek toprakla buluşuyor kimi de yanaklarımı ıslatıyordu.

Dakikalar içinde kendimden geçip sırılsıklam olmuştum. Zerre pişman değildim. Bu yağmur o kadar iyi gelmişti ki ruhuma.Saatlerce durabilirim burada böylece derken kulağıma gelen sese dikkat kesildim.

"Aç bana kollarını......" Ani bir hareketle kollarımı olduğu gibi aşağı bıraktım. Adam aç kollarını diyor benim halime bak.Yağmurun etkisinden çıkarak yüzümü olay mahaline çevirdim ama çevirmez olaydım.Bütün kalabalık hüzünden paylarına düşeni almamak için kaçıp gidiyorlardı.Beyimiz ise yağmurun, fırtınanın ortasında tek başına kalmış ama hala ısrarla aç bana kollarını diyerek şarkısını söylüyordu.Bir de şoförü yanında şemsiye tutmaya çalışıyordu ama nafile.Rüzgar katiyyen buna izin vermiyordu.

Ve sonunda olan oldu.Rüzgarın sertliğine dayanamayan şemsiye şoförün parmaklarının arasından sıyrılıp kaçıverdi.Yakalamak ise ne mümkün.Ama inadına peşinden koştu şoför.Umutluydu belki yakalardı.

İşte şimdi sırılsıklam olacaktı bay ruhsuz.Saçlarının arasından süzüle süzüle omuzlarına doğru süzülüyordu yağmur damlaları.Hiç itiraz etmedi yağmura. Kaçmayı denemedi bile.Aklı fikri aç bana kollarına demekle meşguldü.Ben ise onu izlerken sırılsıklam olduğumu farketmemiştim bile.

Artık bu olaya bir nokta koymam gerektiğini düşünerek hızlı adımlarla yanına gitmeye başladım. Adımımı her attığımda yerdeki yağmur suları etrafa saçılıyordu.Anlaşılan bu gece tepeden tırnağa sırılsıklam olma gecesiydi.Bende aldırış etmedim.Ne başımdan aşağı dökülen damlalara ne de attığım her adımda etrafa saçılan yağmur sularına.

Beynimde bir sürü tilki dolanmaya başladı.Bakalım oraya ulaştığımda hangisinin dediğini yapacağım.
Sırılsıklam bir halde geçtim karşısına.Karşısında durduğumu hissetti sanki. Birden sustu ve yavaşça ayağa kalktı. İkimizde sırılsıklam olmuştuk. Sessizliği ilk o bozdu.

"Hoşgeldin."

Şaşırmıştım.Geldiğimi nasıl anlamıştı ki?

"Geldiğimi nereden anladın?" diye sormadan alamadım kendimi.

"Kalbim" dedi.Sonra elini usulca götürüp kalbinin üzerine yerleştirdi ve devam etti.

"Ne soracaksan ona sor."

"Ben sana soruyorum.Ne yapmaya çalışıyorsun sen? Bu oyunu bitir ve lütfen git buradan.Zaten izleyen kimse de kalmadı. "

"Oyun mu?" Sesinin tınısı öyle sitem doluydu ki kalktığı yere tekrar oturdu.Yağmurun şiddetinden gözünden akan bir damla yaş belli bile olmamıştı.

YABANİNİN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin