26.Bölüm

1.1K 41 67
                                    

Bi bırakmadı ki güzelce yemeğimi yiyeyim. Geldi oturdu yatağıma.Gerim gerim geriyor beni burda olması. Daha fazla dayanamayıp:

"Acaba siz odanıza mı gitseniz saat epey geç oldu da.Belki uyumak istersiniz.Bende belki dinlenmek isterim." Güzel laf çakmıştım ama anlayana.

"Seni tutan mı var.İşte oda,işte yatak buyur dinlen.Varlığım rahatsız ediyorsa da bu benim sorunum değil. Rahatsız olan sensin."

Adama bak ya bir de pişkin pişkin rahatsız ediyorsam bu benim sorunum değil diyor.Pardon ama kimin sorunu?

Yemeğimi zaten rahat yiyemedim.Şimdi de ne film izleyebilirim ne de müzik dinleyebilirim.Aaa! Dur bir dakika.Demek varlığın rahatsız ediyorsa bu senin sorunun değil öyle mi.Şimdi sen görürsün.

Telefonumu elime alarak güzel bir şarkı açtım. Elbette sesi sonuna kadar verdim. Resim çizmeye başladım. Dört dörtlük çizemesemde kendimce bir şeyler karalamasını seviyordum hele müzikle beraber daha çok seviyordum.Ruhsuz beyimiz birazcık bu da ne der gibi oldu ama belli etmeyip sakince durmayı tercih ediyordu.Bakalım ne kadar dayanacaktı bana.

"Ahh! Bu kadar şarkı yeter.Şimdi biraz da gazete okuyayım." diyerek gazeteyi aldığım gibi habire sayfalarını çevirmeye başladım. Haşur huşur sesler beni bile rahatsız ediyordu.Bakalım dayanabilecek miydi?

"Söylesene gazeteyi okuyor musun yoksa yiyor musun?Böyle gazete mi okunur. Acıktıysan adam gibi bir şeyler ye." Şunun ettiği lafa bak ya 'saol ama ben gazete yemeyi seviyorum' hayret bir şey ya.

"Bir şey mi dedin?"

"Alooo! Gazete mi boğazında kaldı ses versene. "

Hala gazete mi boğazında kaldı diyor ya.Taktı gazeteye.Tadı çok güzel gel beraber yiyelim desem ne yapar acaba?

"Sana söylüyorum canımı sıkıyorsun ses versene dedim sana." diyerek ayağa kalkıp yürümeye başladı.Mecburen cevap verdim:

"Burdayım.Gazetedeki bir haber dikkatimi çekti de ona dalmışım kusura bakmayın. "

Pencerenin önünde durup sordu:

"Ben burdayken dalıp gitmene neden olacak o haber neymiş acaba?Çok merak ettim."

Her şeyi merak etmesen olmaz sanki.Uydurdum ben onu ne haberi.Sana gıcık oldum ve sustum hepsi bu.E ama bunu sana diyemem ki şimdi diye düşünürken birden "Haberi oku dedim sana."diyerek bağırdı. Yatağımda sıçramamla olmayan haberi okumaya başlamam bir oldu:

"Araştırmalara göre sürekli bağıran ve emir vermeyi seven erkekler kısa ömürlü olurlarmış.Dahası eğer bu erkekler egoist iseler bu ömrü daha da kısaltırmış." Benim suçum yok.Her şeyi merak etmeyecekti.Az bile uydurdum.Daha neler uydururdum da aceleye geldi,oh olsun.

Pencere kenarında poz verir gibi sırıtıyordu. "Şaşırmadım.Senin gibi birinin dikkatini çekse çekse böyle boş ve saçma haberler çeker.Sende bu haberler gibi boşsun çünkü."

'Sinir bozucu,pislik.Sanki sen çok dolusun.Gıcık,ukala,egoist...' Sinirlerimi hoplattı yine.

"Lütfen odamdan çıkar mısınız?" diye bağırdım.

Birden hiddetle yanıma gelip saçımı ellerine dolayarak bağırmaya başladı: "Benim evimde olduğunu sakın unutma ve sakın haddini aşma." diyerek saçımdaki pis elini çekerek tekrar pencere kenarına gitti.

Birden neye uğradığımı şaşırıp korkmuş ve ağlamaya başlamıştım.Ayağım için sevinmiştim. Biraz dinlenecektim.Huzur icinde vakit geçirecektim bir kaç gün.Şimdi şu halime bak.Yatağımda oturmuş ağlıyordum.

***

Bir süre sonra kendimi toparlamış öylece oturuyordum.O ise az önce odamdan çıktı. İnşaAllah bir daha hiç gelmez diye dua ederken kapıyı açıp içeriye girdi.Elinde hir sürü kitap vardı. İyice yanıma yaklaşıp kitapları üzerime attı.

"Ahh! Ayağım." Kitaplardan biri ayağıma değmiş canım çok yanmıştı.

"Kes bağırmayıda şimdi beni iyi dinle. Sabaha kadar bu kitapları bana okuyacaksın. Hem de hiç durmadan.Ben uyusam bile sen sabaha kadar okumaya devam edeceksin.Sakın ama falan diye itiraz etmeye kalkıpta benim canımı sıkma."

Bu bir şaka olmalıydı. Sabaha kadar nasıl kitap okuyayım ben.Kesin uyurum.Off! off!
Getirdiği kitabın adına bak. 'intikam'  Bari aşk olsaydı,duygusal bir şeyler olsaydı. Ama yok illa kendi gibi zalim bir kitap getirmiş. Adından belli.

"Bir şey daha var.Şimdi sana o yatakta rahat batar akıllı durmazsın.Sen koltuğa benim yerime geç,bende yatağa senin yerine geçeceğim.Hem sabaha kadar koltukta oturamam ben."

İşte burda mecburen itiraz hakkımı kullacaktım:

"Ama ayağım?"

"Ne olmuş ayağına?"

"Düştüm ya hani ben."

"Eee!" Bu adam hafıza kaybı falan mı geçirdi anlamıyorum ki ne esi.

"Ayağım ezilmiş.Hareket etmeden dinlenmem gerekiyor. "

"Bunun konumuzla ne alakası var?"

Ayyy, çıldıracağım şimdi.Ne semek ne alakası var ya.Ayağım ağrıyorken neden ben koltuktayım da sen yataktasın.Hem gitsene odana orda yatağın yok mu.

"Ayağım ağrıdığı için sabaha kadar koltukta duramam.Yatakta en azından ayağım rahat.Yani izin verirseniz ben yatağımda durmak istiyorum."

"Bu benim sorunum değil. Onu salıncaktan düşmeden önce düşünecektin.Ben senin ayağını düşünmek zorunda değilim. Şu an önemli olan benim nasıl rahat ettiğimdir. Hem buna sevinmen lazım ben tenezzül edipte senin yatağında yatıyorum."

Laflara bak ya çattık arkadaş. Tenezzül ediyormuş beyimiz bak sen ya etmeseymiş halim nice olurmuş.Bir an önce sabah olsa da kurtulsam bu zebaniden.

"Hala ne bekliyorsun kalksana yatağımdan." Yatağım derken pardon da o benim yatağım.Tabi bunu ona diyemezdim. Tıpış tıpış kalkacaktım yataktan.İyi ama ben burdan tek başıma kalkamam ki.

"Şeyyy, ben tek başıma kalkamıyorum."
Fırsatı hiç kaçırır mı? Hemen söylendi:

"Kalkamazsın tabi habire yiyorsun."

"Ayağım yüzünden"dedim sadece.

"Ayak bahane,yemek şahane.Bıraksam dünyayı yersin." Öfkemden sesimi çıkarmak yerine susuyordum.Yavaşça yanıma gelerek üzerime doğru eğildi. Saçları alnına dökülmüş vaziyette bana bakıyordu. Sanki beni görüyor gibiydi. Üzerimdeki örtüyü açıp eliyle bacağımı tutacakken konuşmaya başladım:

"Kucaklamana gerek yok.Birazcık destek olursan ben gidebilirim." dedim.

Yine pis pis sırıtarak cevap verdi: "Kaç kilo olduğunu biliyor musun sen.Belimi incitmeye hiç niyetim yok.Sadece yataktan inmene yardım edecektim.Hem sen kimsin ki ben seni kucağımda taşıyayım.Fazla hayal kurma. "

Yuhhh ya,hayal kurma da ne demek.Ne yani ben senin beni kucaklamanın hayalini mi kuruyorum.

"Öyle bir hayalim olduğunu da nerden çıkardınız? Benim hayallerim çok değerlidir. Olur olmadık her şeyi hayallerime sokmam ben."

"Kes sesini de çık artık şu yataktan." O kadar öfkeli ve kızgın olmasına rağmen o kadar narin tutuyordu ki belimden sanki düşüpte bir yerimi acıtacağım diye ödü kopuyordu.Bir elini belime sarmış,diğer eliylede elimi tutuyordu. Sıcacıktı eli, büyüleyici bir kokusu vardı.Bu adam bu kadar zalim olmayı nasıl başarıyordu anlam veremiyordum.

Usulca beni koltuğa oturtup bana doğru yaklaştı. Alnına dökülen saçları alnıma değiyordu nerdeyse.
İkimizde susmuştuk sadece nefeslerimiz konuşuyordu sanki.Bu neydi şimdi anlamıyorum ki git işte neden bu yakınlaşma. Korkutuyordu beni iyice yaklaşarak kulağıma fısıldamaya başladı:

***

Yorumlarınızı bekliyorum.iyi okumalar herkese.

YABANİNİN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin