17.Bölüm

1.8K 142 69
                                    

Siraç gideli tam bir saat olmuştu.Bense hala salonda dört dönüp duruyordum.Bir saatte kaç kere aradım,ben bile bilmiyorum.Nereye gitti,ne yaptı diye düşünmekten delirecektim.Odanın içerisinde yürüye yürüye ayaklarım bedenimden isyan etmeye başlamıştı ki birden aklıma gelen şey ile donup kaldım.Sonra kendime gelir gelmez 'aman Allah'ım ben ne kadar da aptalım' diyerek hemen çantamı ve telefonumu alarak evden hızla çıktım.Siraç gitse gitse o ruhsuzun evine giderdi.Ben bunu nasıl akıl edemedim.Kendime o kadar kızıyordum ki eğer Siraç'a bir şey olursa kendimi asla affetmeyeceğim diye söylene söylene sokakta koşuyordum.Otobüs durağına gelmem ile otobüsün gelmesi bir olmuştu.Şükür ki otobüs tam zamanında geldi yoksa ne yapardım bilmiyorum.

Hemen geçip boş bir koltuğa attım kendimi.Oturduğum yerde titriyordum.Hava mı soğuktu yoksa korkudan mı böyleydim bilmiyorum.Ama iliklerime kadar üşüyordum ve iliklerime kadar korkuyordum.Bir taraftan da soğuk soğuk terler döküyordum.Bu zıtlık içerisinde tam yarım saat sonra otobüsten indim.Kalan mesafeyi mecburen yürüyecektim.Çünkü otobüs oradan geçmiyordu ve benim taksiye verecek param yoktu. Koşar adımlarla yoluma devam ediyordum.Gözümden akıp yanağıma süzülen gözyaşlarımın hiçbirini boşa vermeyen rüzgar hepsini bir tarafa savuruyordu.

Bastığım yollar bana inat edermişçesine daha da uzuyordu.Ne kadar hızlansamda o hep öndeydi sanki.Nefes alıp verişlerim artmış,kalbimin ritmi değişmişti.Ama nihayet villanın önüne gelmiştim.

Bu villayı bu psikopat adamın başına yıkmak geçiyordu içimden.O kadar ki öfkeliydim.Kapının önünde beklerken,ruhsuzun hayatıma girdiği andan itibaren her şey saniye saniye gözümde canlandı.O an elimin zilin üzerinde olduğunu hızla açılan kapıdan farkettim.Hemen elimi çekip kapıyı açan kadına bakarak "Siraç burada mı?" diye sordum.

Kapıyı açan kadın beni tanımıştı.Ne de olsa bir günlük beraber çalışmıştık.Ama Siraç'ı tanımıyordu sanırım.Beni sevmediğini biliyordum ki bu cevabından da belliydi. "Siraç da kim,ne saçmalıyorsun sen?Burada kimse yok.Hemen defol git.Zaten durmadan bastığın zil sesine beyefendi de uyanmıştır.Seni azarlamadan git hemen."

Kadındaki rahatlılığa,ukalalığa bak ya.Ben karşısında ne haldeyim.Onun bana yaptığına bak.Neymiş beyefendi kızarmış.O kadar sinirlendim ki var gücümle kapıyı itekleyerek içeri girdim.Şuan da önümde ne olursa olsun bana engel olamazdı diyerek hızla merdivenlere doğru yürüyordum.Çünkü ruhsuzun odası üst kattaydı.O an öyle öfkeli öyle telaşlıydım ki arkamdan bağıran o ukala kadının sesi bana sadece bir uğultu gibi geliyordu.

Sanki arkamdan düşman ordusu geliyor.Bense bu ordudan kaçmak şöyle dursun ordunun başı olan o ruhsuzu yakalamak istiyordum.Beynim bu savaş sahnesiyle cebelleşirken birden duvara toslar gibi birine çarptım ve çarpışmanın şiddetiyle kendimi yerde buldum.

Bu çarpışma sanki sert bir kayaya çarpmış gibi etki yaptı vücudumda.Yerden kalkmadan yerde olan başımı kaldırarak çarptığım şeye bakmak istedim ama kafamı çevirmemle kollarımdan iki adamın tutup beni sürüklemesi bir oldu.Kapıya doğru beni sürüklüyorlardı.

"Bırakın beni,sizde kimsiniz?"diye bağırmama aldırış etmiyorlardı.Birden kapının önüne attılar beni.Yerde beni karşılayan ayakkabılar suratımın önüne denk geliyordu.Bu fazlasıyla sinirimi bozmuştu.Direk kafamı kaldırarak ayakkabının sahibine baktım.Tabi ya başka kim olabilirdi diye sinirlenerek ayağa kalktım ve ruhsuza baktım. Suratında zerre mimik yoktu.Ruhsuz ve donuktu. Kesinlikle ona baktığımın farkındaydı.Ve sanırım az önce çarptığım yaratıkta! ruhsuzun ta kendisiydi.

Suratımı iyice suratına yaklaştırdım.Sinirle alıp verdiğim nefesim suratına çarpıyordu.O ise bu halimden zerre etkilenmiyordu.Bütün gücümü toplayarak "Bana bak ruhsuz yaratık,bana ve sevdiklerime yaptığın artık yeter.Senden sıkılmaya başladım.Ya bana adam gibi derdini söyle ya da yakamdan düş." Bunları ben mi söylemiştim diye kendime inanamadım.Ama konu Siraç olunca deli cesareti gelmişti sanırım.Aslında o ruhsuzdan korkum yoktu.Benim asıl korkum sevdiklerime zarar gelmesiydi.

Birden sağ kolumu tutarak kıvırdı."Aah! diye bağırınca "Ne oldu küçük hanım! Yoksa canın mı acıdı.Anlaşılan son zamanlarda seni fazla rahat bırakmışım,dilin fazla uzamış." diyerek kolumu iyice sıkmaya başladı.

"Bırak beni ruhsuz yaratık! Canımı yakıyorsun." dememle koca villanın o gösterişli salonunda iğrenç bir kahkaha sesi yankılanmaya başladı.Sonra o pis kahkahasına son vererek kolumla beraber saçımdan tutarak "Canını yakmak öyle mi! "diye tekrar kahkaha attı.Ardından beni yere iterek adamlarına el işareti yaptı ve beni az önce yerde sürükleyen takım elbiseli o iki adam yanıma gelerek tekrar kollarımdan tutup beni ayağa kaldırdılar. Ellerinden kurtulmak için direndim ama olmadı.

Bu adamdan nefret ediyordum.Güzel görünüşünün ardında iğrenç bir kalp taşıyordu.Adamlarına tekrar el işareti yaparak "atın şunu"dedi.

"Atın şunu."Bu kısacık aşağılayıcı cümle beynimde tekrarlamaya başladı.Atın şunu, atın şunu...Bir çöp gibi, eskimiş bir eşya gibi atın şunu demekte ne oluyor.Bu adam kendini ne zannediyor.Onuda geçtim.Beni ne zannediyordu bu psikopat.Arkasını dönmüş tam gidiyordu ki sinirlerime hakim olamayıp birden elimdeki adamlardan kurtularak koşup önüne geçtim.

"Sen kendini ne zannediyorsun?Senin benimle derdin ne?"diye gözlerine baktım. Durdu öylece oda  gözlerime bakıyordu sanki.Gözleri,gözlerimle konuşuyor gibiydi.Ona ne zaman böyle yakından baksam bir garip oluyordum.Gözlerinde beni çeken ama benim bir türlü anlamlandıramadığım garip bir şey vardı.

Kısa bir süre böyle kaldıktan sonra "Siraç nerede,ona ne yaptın?"diye sordum.Hafif bir gülümseme ile "Sana deli gibi aşık olan,senin için benim gibi bir adama bulaşan o aptalı mı soruyorsun?"diyerek merdivenlere çıkmaya başladı.Koşarak önüne geçtim ama ayağımın kaymasıyla üzerine doğru düşmem bir oldu.Şuanda belimde bir el hissediyordum.Buna inanmalı mıydım? Yere düşmeyeyim diye beni belimden yakalamıştı.Benim tanıdığım ruhsuz adam! Daha beş dakika önce beni hırpalayıp yerlerde sürükleten adam! Sırf ben merdivenlerden düşmeyeyim diye belimden tutuyordu.

Garip ve tarifsiz bir his oluşmuştu içimde.Bu adam ne yapmaya çalışıyordu.Beni bırakmak yerine iyice kendine çekip belimden daha sıkı tutarak, görmeyen gözleriyle bana bakmaya başladı.Bir yandan gözleri gözlerimle konuşuyor, diğer yandan da beni iyice kendine çekiyordu.Yavaş yavaş nefesini tenimde hissetmeye başladım.Hemen kendimi geri çekmeye çalıştım.Ama öyle sıkı tutuyordu ki bunu başaramadım.

Ardından "bırak beni" diye bağırdım.Beni hiç duymuyormuşçasına daha da yaklaştı.Dudakları dudaklarıma değmek üzereydi o sıcaklığı hissediyordum.Bu durum iyice sinirimi bozmaya başlamıştı.Ruhsuz adamın kollarının arasında yavru bir serçe gibi çırpınıyordum.O ise bundan zevk alıyor gibiydi.Tam dudakları dudaklarıma değecekken var gücümle başımı yana çevirmeyi başardım.

Şimdi ise alıp verdiği nefes kulağıma geliyordu.İyice kulağıma yaklaşarak "çok yakında benimle beraber acının derinliklerine ineceksin.Ve o aptal aşık çoktan o derinliğe indi.Ama asıl acıya layık olan,o derinliğe inecek olan sensin."

YABANİNİN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin