Ruhsuz sert adımlarla heybetli bir şekilde yanımıza geliyordu.Şoförüde yanındaydı.Bu olamazdı.Kavga etmemeliydiler.Hemen Siraç'a dönerek,"Siraç lütfen git burdan.Söz veriyorum, akşam her şeyi en başından anlatacağım sana.Yeter ki şimdi git ne olur kavga etmeni istemiyorum."
Siraç oralı bile olmadı.Sanki beni duymuyordu.Sadece ruhsuza odaklanmıştı.Ruhsuz yanımıza gelir gelmez Siraç yakasına yapıştı."Siraç lütfen bırak onu."diyerek ellerini çekmeye çalıştım.Beni koluyla iterek "Sen karışma Dilşah."dedi.
Nasıl karışmazdım.Her şey benim yüzümden oluyordu.Tekrar kolunu tuttum."Siraç bırak artık.Lütfen bildiğin gibi değil.Sana anlatacağım diyorum.Yeter artık bırak onu."dedim.Ama Siraç bu,belli ki laftan anlamayacaktı.Konu ben olunca gözü hiçbir şeyi görmezdi.Bende ona karşı öyleydim.Ve şimdi onun benim yüzümden kavga etmesini istemiyordum.
Siraç,ruhsuza bakarak "Sen kimsin de Dilşah'ı sekreter diye işe alıp sonra da araba yıkatıyorsun.Sen onu sahipsiz mi sandın?diyerek kafa attı.Aman Allah'ım ruhsuz yerdeydi.Olay ne ara bu hale geldi.Siraç ile ruhsuz ne ara karşılaştı.Hemen ruhsuzu yerden kaldırmaya koştum.Ben onu kaldırayım derken Siraç gelip elimden çekti."Ne yapıyorsun sen Dilşah! Gel çabuk gidiyoruz."
Sinirlenmiştim.Ayağa kalkarak "Siraç neden anlayıp dinlemeden böyle yapıyorsun?Neden durumu daha da zorlaştırıyorsun.Akşam anlatacağım diyorum.Lütfen yeter artık."diye bağırarak ağlıyordum.
O sırada iki kişi gelip Siraç'ı kollarından tuttu."Siz kimsiniz,bırakın onu."diye bağırırken arkamda ruhsuzun sesini duydum: "Şimdi sana kim olduğumu göstereceğim."
Hayır olamazzz! Siraç'ı döveceklerdi."Bırakın onu."diyerek adamlardan kurtarmaya çalıştım.Ama beceremedim.Siraç'ı ruhsuzun karşısına diktiler.Ben yetişemeden ruhsuz,Siraç'a kafa attı.Ardından tekme atarken yetiştim ve ruhsuzu itekleyerek," Bana yaptığın tüm eziyetlere katlanırım ama konu Siraç ise asla dinlemem seni."diye bağırarak Siraç'ı yerden kaldırdım ve yavaş yavaş ordan uzaklaşmaya başladık.
Etrafımızda holdingin onlarca çalışanı vardı ama biri bile bize yardıma gelmemişti.Hepsi ruhsuzun canavarlığından korkuyordu.Siraç ailemden sonra benim bu hayattaki tek yakınımdı.Ona zarar verilmesine asla dayanamazdım.O yüzden işsiz kalacağımı bilsem de işimden vazgeçtim.Gerçi ona ne kadar iş denilebilirse.
Hemen taksiye binerek eve geldik.Siraç'ın dudağı kanamıştı.Hemen ona pansuman yapmaya başladım.Dudağındaki kanı silerken elimi tutarak,"Benim bir şeyim yok.Hadi anlat bana Dilşah,neler oluyor?Eğer seni zor durumda bıraktıysam özür dilerim.Ama seni o halde görünce dayanamadım."
Ona kızgındım ama kızamazdım.Çünkü o bana zarar gelmesinden çok korkuyordu.Pansumanı bitirip konuşmaya başladım:
"Biliyorsun uzun zamandır iş bulamıyordum.Geçen gün bu holdingten aradılar ve işe alındım.Ama patron psikopat çıktı.Garip garip işler yaptırmaya başladı.Beni sekreter diye işe aldı ama yeri geldi temizlik yaptırdı,yeri geldi garsonluk.Bugünde işe geç kaldım.Kovulmamak için arabasını yıkamamı söyledi.Bende çaresiz kabul ettim."
Siraç duyduklarının şaşkınlığıyla birden ayağa kalktı ve "Ne diyorsun sen Dilşah?Neden o adama katlandın.Beraber bir iş bulabilirdik sana."dedi.
Bende ayağa kalktım.Ağlamamak için kendimi tutmaya çalışarak; "Siraç tam bir yıl oldu ben o önlüğü bırakalı.Canım yanıyor.Ben mesleğimi çok seviyordum.Bunu en iyi sen bilirsin.Böyle bir lekenin üzerimde kalması beni mahvediyor.O önlüğü bir yıldır giyiyememek ne kadar acı bilemezsin."Artık kendimi daha fazla tutamamıştım.Dizlerimin üzerine çökmüş ağlıyordum.
Siraç'ta dizleri üzerine çöktü."Lütfen ağlama."diyerek beni teselli etmeye çalıştı.Bense devam ediyordum; "Mesleğimi elimden aldılar Siraç.Ve ben bir yıldır iş bulamıyorum.Kimse bana iş vermiyor.Sanki vebalıyım gibi herkes bana sırtını dönüyor.Biriktirdiğim para ancak bir yıl yetti.Çaresizdim işe ihtiyacım vardı.Bunları sende biliyorsun Siraç.Beraber kaç iş başvurusu yaptık.Hiçbiri aramadı,dönmedi.En son bu işi buldum.Tam bir yıl sonra nihayet birileri beni kabul etti.Ve ben o adam ne yaparsa yapsın katlanmaya mecburdum.Arabada yıkatsa,temzilikte yaptırsa buna mecburdum anlıyor musun mecbur.."
Daha fazla konuşacak gücüm kalmamıştı.İkimizde olduğumuz yere çökmüştük.Ben Siraç'ın omzunda ağlıyordum.En son ailemi kaybettiğimde böyle olmuştum.Ve o zaman da aynı şuan olduğu gibi Siraç'ın omzunda saatlerce ağlamıştım.
Böyle zamanlarda Siraç sesini çıkarmaz ve saatlerce ağlamama izin verirdi.Çünkü eğer ağlamazsam sonra daha kötü olduğumu çok iyi bilirdi.Ama ben ağlarken asla bırakmazdı beni.İsterce günlerce ağlayayım asla bırakmazdı.Siraç benim bu hayattaki tek dayanağımdı.Biraz sakinleştiğimi farkedince "Hadi bakalım küçük hanım bu kadar mızmızlık yeter.Misafir gelmiş evine kalkta bir kahve yap içelim."diyerek güldü.
Başımı kaldırarak ona baktım.Hala gülümsüyordu.Bende gülümsedim."Emredersiniz bayım.Evimin en tatlı misafiri kahvesini nasıl içerler acaba?"diye karşılık verdim.Orta şekerli içtiğini bilmeme rağmen.
Siraç ile ben çok iyi arkadaştık.Yediğimiz,içtiğimiz ayrı gitmezdi.Annesi Neriman Teyze'de beni çok severdi.Benim ailemin Siraç'ı sevdiği gibi.
Ne olursa olsun her zaman yanımda Siraç vardı.Beni hep koruyup kollardı.Beni sevdiğini söyleyene kadar her şey iyi gidiyordu.Ama beni sevdiğini öğrenince ondan uzaklaşmak zorunda kalmıştım.İşe başladığımı bile söylememiştim.
Çünkü ben onu sadece arkadaş olarak sevdim.Hiçbir zaman farklı duygularım olmadı.Şimdi ise onu incitmemek için ondan kaçıyordum.Keşke az önce de kendimi tutup ona sarılmasaydım.Ama çok kötüydüm bunu düşünemedim.
Siraç'ı incitmekten ve ona umut vermekten çok korkuyorum.Onu çok seviyorum ama sadece arkadaşça.Daha ilerisi olamaz.Böyle bir şey aklımın ucundan dahi geçmedi.Bu saatten sonra da geçmez.
Siraç gülerek cevap veriyordu: "Orta şekerli tabiki de küçük hanım."
Hemen mutfağa giderek kahvelerimizi yapmaya başladım.Ağladıktan sonra biraz rahatlamıştım.İşide bırakmıştım.Tejrar nasıl iş bulacağım bilmiyorum.Akşam Ayşe Teyze ile konuşacaktım.Ama işim olmadığı için maalesef yarın evdeyim.Sabah sorarım.
İki orta şekerli kahveyi alarak salona geçtim.Siraç şimdi benimle dalga geçecekti biliyorum.Kahvesini uzattığımda "Ama böyle olmaz ki yarım saat oldu kahve isteyeli.Ne kadar yavaşsınız küçük hanım.İnşallah kahve yapmayı biliyorsunuzdur."diyerek güldü.
Siraç hep böyleydi.Ne zaman moralim bozuk olsa beni güldürebilmek için saatlerce uğraşırdı.Başarırdı da.Zaten ona göre başaramaz diye bir şey yoktu.Sanki tek derdi benmişim gibi gerekirse günlerce uğraşır o gülümsemeyi almadan beni bırakmazdı.
Bu zamanda böyle bir arkadaş herkese nasip olmazdı.O yüzden Siraç benim için çok değerliydi.Bende istediği gülümsemeyi ona vererek,"Ya abartma Siraç daha beş dakika oldu.Hem bak bakalım kahve yapmayı biliyormuş muyum?"dedim.
Karşılıklı oturmuş kahvelerimizi içerken gülüyorduk.Biz beraber çok mutluyduk.Keşke bu hayatta herkes her zaman mutlu olsa.Acı denen duygu yok olsa.İnsanlar hep gülse.Kötüler hep kaybetse.Mutluluk bir tohum olsa ve her insanın kalbine ekilse.Dünyadaki tek gözyaşı mutluluktan dökülse.
Birden Siraç ayağa kalktı ve "Kahve harikaydı küçük hanım ellerine sağlık.Şimdi ben gidiyorum.En ufak bir şey bile olursa hemen beni arıyorsun yoksa çok kızarım bilmiş ol.İşide kafana takma sabah beraber iş bakarız.Tamam mı?"dedi.
Bende "Tamam sağol Siraç."diyerek onu yolladım ve kapıyı kapattım.
Şuan sadece uyumak istiyordum.O yüzden pijamamı giyinerek kendimi uykunun kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANİNİN AŞKI
Teen Fiction"Farkındaysan eğer şuan benim kapsama alanımdasın Dilşah. Ben izin vermediğim sürece bu alandan çıkamazsın.Bütün çıkışlar iptal." "Bu ne saçmalık!" diyerek yataktan fırladım ama kolumu çekmesiyle bu sefer kucağına düştüm. Hemen doğrulmaya çalıştım...