"Bu kutudakileri senin için değil sadece kendi prestijim için aldım.O yüzden bu elbiseyi giyiyince kendini sakın bir şey sanma çünkü sen ne giyersen giy işe yaramazın tekisin."
Kafayı yemek üzereydim.Neymiş efendim prestiji bozulurmuş.Bu adamın benimle derdi ne anlamıyorum ki.Sanki bana eziyet etmekten zevk alıyor.Artık yoruldum.Dayanamıyorum.Bir an önce bir çıkış yolu bulmam gerekiyor.Ama şimdi hazırlanmaya mecburdum.Çok şükür müsil etki etmemişti.Çünkü bu ruhsuz her halükarda beni yemeğe götürürdü.Gerisini düşünmek bile istemiyorum.
Hemen kalkıp hazırlanmaya başladım.Önce elbiseyi giyindim.Sonra saçlarımı dağınık topuz yaptım.Hafif bir makyaj yeterliydi.Kolye ve küpeleride taktım.Son on dakika kala hazırdım.
İçimde kötü bir his vardı.E kolay mı ruhsuzla hemde dışarda.Keşke yemek iptal olsa,bende rahatlasam.Stresten tırnaklarımı yemeye başlamıştım ki zil çaldı.Ruhsuzun şoförü geldi.Araba uzakta olduğu için tam farkedemedim ama sanırım ruhsuz da arabadaydı.Ayakkabılarımı giyinip çantamı alarak çıktım.
Şoför bana arka kapıyı açtı.Böyle şeylere hiç alışık değildim.O yüzden bir garip oldum.Evet ruhsuz arabadaymış.Mecburen yanına oturdum.Siyah bir takım elbise giyinmiş.Saçları özenle yapılmıştı ve bir kısmı özellikle alnına dökülmüştü.Sanki masmavi gözlerini koruyorlardı.Hiç bir şey demeden öylece oturdum.Bir süre sonra o bir şeyler söylemeye başladı; "Yemekte sana soru sorulmadıkça sakın konuşma.Çok ünlü iki iş adamı gelecek.Onlarla yapacağımız anlaşma holdingimiz için çok büyük bir yatırım olacak.Ona göre davran.Demem o ki senin için zor olmasa gerek sadece sus yeter."
Hiçbir şey söylemedim.Söylesem ne değişecekti sanki.Sanırım uzak bir yerdi.On dakikadır arabadaydık.Aslında bu elbise bana göre biraz kısaydı o yüzden iki de bir çekiştiriyordum.Sonunda şoför arabayı durdurup geldiğimizi söyledi.Arabadan inen ruhsuz bir kaç adımdan sonra beklemeye başladı.Bende bir adım arkasında onun yürümesini bekliyordum.
Hafifçe kafasını arkaya doğru çevirerek; "Daha neyi bekliyorsun.Çabuk gel ve koluma gir."
Yok artık neden koluna girecekmişim hemde ruhsuzun."Anlamadım neden kolunuza giriyorum."dedim.
"Bana baksana sen,sakın beni rezil etme demedim mi sana.Şimdi hemen gel ve koluma gir.Saksı diye getirmedim seni.Ben her iş yemeğine gittiğimde sekreterim bana eşlik eder.Bu hep böyle oldu,olacakta." Şaşkın şaşkın cevap verdim:
"Hani ben sizin sekreteriniz değildim."Oh olsun bu ne ya.Neyim ben anlamadım ki.Bu defa kafası yerine tüm vücudunu bana doğru çevirerek; "Bak bir daha söylemeyeceğim.Hemen gel ve koluma gir.Eğer biraz daha bekleyip beni rezil edersen canını yakarım." Adam bildiğin tehdit ediyor.Canımı daha ne kadar yakabilecek ki.Aaa! Bir dakika, yoksa ruhsuz gözleri görmediği için mi koluna girmemi istiyor.Tabi ya, sonuçta holding kendisinin her gün gittiği yer olduğu için orda zorlanmıyor.Ama burayı bilmeyebilir.O zaman koluna girmeliyim.Çünkü ben onun kadar ruhsuz değilim.Yavaşça giderek koluna girdim.Çok garip bir duyguydu.Ruhsuzla ben kol kola.Kendimi kötü hissetmeye başladım.Bana onca şeyi yapan adamla şimdi kol kola bir restoranta giriyorduk.Ama ben bunu sadece merhametimden yapıyordum.
Sanırım gerçekten de gözleri görmediği için koluna girmemi istemiş.Çünkü holdingteki gibi cesur adımları yoktu.Daha sakin ve yavaş yürüyordu.Tedirgin gibi bir hali vardı."İçeri geçince masamızı gösterirler.Oturana kadar kolumdan çıkma.Ve madem sekreterliğe bu kadar meraklısın.Şimdi yap sekreterliğini ve beni yalnız bırakma." Bu adam benden yardım mı istiyordu.Tedirginliği şimdi anlaşıldı.Gözleri görmediği için ne yapacağını bilmiyor.Bu yüzden çok tedirgin ve benden yardım istiyor.Vay canına ruhsuza bak sen!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANİNİN AŞKI
Teen Fiction"Farkındaysan eğer şuan benim kapsama alanımdasın Dilşah. Ben izin vermediğim sürece bu alandan çıkamazsın.Bütün çıkışlar iptal." "Bu ne saçmalık!" diyerek yataktan fırladım ama kolumu çekmesiyle bu sefer kucağına düştüm. Hemen doğrulmaya çalıştım...