Hala inanamıyordum.Bu ya bir şakaydı,yada kocaman bir tesadüf.Yerde temizlik malzemesi olarak sadece bir kova su ve bir tane de bez vardı.Ruhsuzun bana zorla yaptırdığı temizlikte de sadece bu malzemeler vardı.Bu evin huysuz patronu,benim ruhsuz patronum olamazdı herhalde.Evet,evet bu olsa olsa sadece filmlerde olabilirdi.
Sakince alt kata indim ve malzemeler içerde hazır diyen bayana sordum: "Neden malzemeler arasında herhangi bir deterjan yok acaba?"
Kadın önce güzelce bir süzdü beni.Sonra da "patron öyle istedi."dedi.
Yoksa yeni bir ruhsuz mu bu diye düşüncelerle beynimi meşgul ederek tekrar odaya girdim.Madem malzemeler bunlar.Bende bunlarla temizlerim ne yapalım.
Bu kova ile bez biraz aklıma takılmıştı ama önemsemedim.Güzelce her yeri temizledim.Sonra da Siraç'ı arayıp her şeyin yolunda olduğunu söyledim.
İşim biter bitmez aşağıya indim.Tam zamanında inmişim.Patronun sekreteri gelmiş,beni soruyormuş."Evet benim." diyerek yanına gittim.
Önce baştan aşağıya süzdü beni.Anlamıyorum ki bende bir gariplik mi var.Kim görse önce bir süzüyor.Sinirlendim."Bir şey mi oldu."dedim.
"Yok sadece bu işi yapmaya gücünüz yetecek mi diye baktım."deyince şaşırdım.Ne işiydi bu anlamadım.Şaşkın şaşkın sekretere bakarken "Buyrun bahçeye çıkalım."dedi.Ne olduğunu tahmin dahi edemiyordum ama bakalım ne olacaktı.Beraber bahçeye çıktık.
Aman Allah'ım,bahçe berbat bir haldeydi.Sanki bir parti yapılmıştı.Yerler hep süslerle doluydu.İyi ama ben daha bir iki saat öncesine kadar bahçeyi görmüştüm,tertemizdi.Ne ara parti yapıldı da böyle battı.Hiç ses gelmedi.Parti olsa en azından müzik sesi gelirdi.
"Buraya ne olmuş böyle az önce tertemizdi."dediğimde sekreter bana bakarak "Buraya ne oldu bilmiyorum ama burayı tekrardan kimin tertemiz yapacağını biliyorum."dedi.
Ben anlamsız anlamsız sekreterin suratına bakınca "Öyle bakma bu iş senin.Patron burayı tertemiz yapmanı söyledi." Şaskına dönmüştüm.Ne demek patron burayı tertemiz yapmamı istemişti.Sinirli bir şekilde sordum: "Benim görevim sadece beyefendinin odasını temizlemekti.Öyle biliyorum."
Sekreter alaylı bir şekilde "Orasını ben bilemem.Şuanda bana söylenen bu." Bu nedir şimdi anlamadım ki bir kaç saat öncesine kadar tertemiz olan bahçe nasıl bu hale gelmişti.Aklım almıyordu.
Patron dedikleri adam, sanırım psikopatın tekiydi.Anlamıyorum ki bütün psikopatları nasıl üzerime çekiyorum.
Ama kabullendim,mecburen toplayacaktım."Peki ama ne ile toplayacağım?"diye sorunca sekreter kılıklı kadın gülünce daha da sinirim bozuldu."Afedersiniz ama neye gülüyorsunuz?Komik bir durum mu var?"dedim.
Hemen gülmekten vazgeçerek,"Yok tabi pardon.Bahçeyi elinizle tek tek toplamanız gerekecek.Patron böyle istedi."
Başımı hızlı bir şekilde sekretere çevirip "Yok artık,koskoca bahçede onca küçük küçük süsler,balonlar el ile topla topla biter mi hiç? Aklınız alıyor mu?" dedim.
Sekreter "Bana hiç bakmayın.Ben sadece bana söyleneni size ilettim.Patronun kesin talimatı var.Elinizle toplayacakmışsınız.Aksi takdirde başka birini bulun dedi." Aklımda deli sorular geziyordu.Burası ruhsuzun evi olabilir miydi acaba?Yok artık koca şehirde bula bula onun evini bulmuş olamazdım.
Ama aynı ruhsuz gibi garip garip istekleri var bu adamın.Neyse işe başlayalım.Bakalım daha neler çıkacak.Belki de adam temizlik hastasıdır.Takıntılıdır diyerek kendimi avuttum ve elime aldığım çuvalla yerden tek tek süsleri toplamaya başladım.
Topla topla bitmiyordu.Şaka gibiydi.Üstüne üstelik sekreter kılıklı kızda karşıdan beni izliyordu.Arada bir telefon görüşmesi yapıyordu.Sanırım patrona beni anlatıyordu.Bu adam aynı ruhsuzun yaptığı şeyleri yaptırıyordu.Kafam allak bullak olmuştu.
Bir saat geçmesine rağmen bahçenin bir köşesi bile bitmemişti.Yalıdaki çalışanlar dışarı çıkmış beni izliyorlardı.Aynı ruhsuzun bana araba yıkattığı o günkü gibi garip bir hal vardı.
***
Vakit akşam olmuştu ama ben lambanın ışığında hala süsleri topluyordum.Çok az kalmıştı ama belimin ve dizlerimin ağrısından neredeyse yürüyemiyordum.
Ama dayandım ve kalan son süsleri de bitirdim.Ayakta duracak halim kalmamıştı.Zorla içeriye girdim.Sekreterde arkamdan geldi.İçerden çantamı aldım.Eve gitmek için tam kapıdan çıkacaktım ki sekreter "Dilşah dur,nereye gidiyorsun böyle?"dedi.
Hiç dönüp bakmadım bile.Çünkü çok yorgun ve sinirliydim.Arkam dönük bir şekilde "İşimi bitirdim,eve gidiyorum.Bir sorun mu var?"deyince "Evet var."dedi.
Birden bütün vücudumu çevirdim ve anlamadım der gibi baktım.O da, "Siz bahçeyi temizlerken patron geldi ve üzerini değiştirip çıktı.Patron biraz dağınıktır.Muhtemelen odasını dağıttı.Gitmeden önce odasını toplamanız gerekiyor." Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum.Bu nasıl bir patron arkadaş.Daha ilk günden beni canımdan bezdirdi.Sekretere cevap bile vermeden zorla merdivenleri çıkarak patron denen o psikopatın odasına girdim.Girmemle "Biraz mı?"diye bağırdım.
Az önce sekreter patronunun biraz dağınık olduğunu söylemişti.Sadece biraz demişti.Ama bu odada ikinci dünya savaşı çıkmış gibiydi.Yatağın üzerinde renk renk gömlekler,yerde kumaş pantolonlar ve kravatlar.Masanın üzerinde kemerler.Bu odayı toplamak mı? Her an sinir krizi geçirebilirdim.Sakince boş bulduğum bir yere oturdum.
Kendimi motive ettim.Sakinleşerek işe başladım.Ve tam bir buçuk saatte bitti.Her şey yerli yerindeydi.Artık gidebilirdim.Saat o kadar geç olmuştu ki Siraç beni almaya geldi.Zor bela aşağıya indim.Tam kapıdan çıkarken sekreter durdurdu."Yine ne var."diye bağırdım.Çok sinirliydim.
"Patron sabah saat beşte işinizin başında olmanız gerektiğini söyledi."O an sanki başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.Elimdeki çanta yere düştü.Bu kadar tesadüf olsa olsa sadece filmlerde olurdu.
Dakikalarca kaldım yerimde.Ne diyeceğimi,ne yapacağımı bilemedim.Artık o kadar bitik bir haldeydim ki gücüm kalmamıştı.Ben büyük ihtimalle ruhsuzun evindeydim.Ama bu nasıl oldu.Ben koca şehirde nasıl onun evini buldum.Neden başka biri bana iş vermiyor diye dertlenirken gözlerim daha fazla dayanamadı.
Bir yandan böyle düşünürken,bir yandan da kendimi avutuyordum.Bu adam ruhsuz olamaz.Bunlar sadece tesadüf.Ama bu ikilik sinirimi çok bozmuştu.En iyisi sekreterine patronunun adını sormaktı.
Sekretere yaklaşarak "Senin bu dağınık patronunun adı ne?" diye sordum.
Önce adını ne yapacaksın der gibi baktı.Ama sonra ne kadar sinirli ve öfkeli olduğumu görünce söylemeye karar verdi.Gözlerim adeta dudaklarına kenetlenmişti.Dudaklarından çıkacak o iki kelimelik isim benim için çok önemliydi.Lütfen ruhsuz olmasın diye dua ediyordum.Ve dudakları hareket etti.
***
Sizce bu yeni patron sadece yeni bir psikopat mı yoksa ruhsuzun ta kendisi mi?Yorumlarınızı bekliyorum.Ayrıca kitabım nasıl gidiyor yorum yaparsanız sevinirim 😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANİNİN AŞKI
Teen Fiction"Farkındaysan eğer şuan benim kapsama alanımdasın Dilşah. Ben izin vermediğim sürece bu alandan çıkamazsın.Bütün çıkışlar iptal." "Bu ne saçmalık!" diyerek yataktan fırladım ama kolumu çekmesiyle bu sefer kucağına düştüm. Hemen doğrulmaya çalıştım...