Göz kapaklarımı açar açmaz aydınlığı gördüm. O karanlık dünyadan aydınlık dünyaya gelmiştim. Gelmiştim mi? diye tekrarlayarak başımı kaldırıp etrafa bakındım.
Kendi odamda kendi yatağımdaydım.Başım o kadar çok ağrıyordu ki tekrar başımı yastığa koyup düşünmeye başladım.Buraya nasıl geldim ki ben.Hiçbir şey hatırlamıyordum.Tek hatırladığım karanlık,baş dönmesi ve
midemdeki kramplardı.İyi ama ben buraya nasıl geldim.O ruhsuz yaratık beni tekrar buraya getirmiş olabilir mi acaba?O adam burnu düşse eğilip yerden almaz.Hayatta inanmam beni geri buraya getirdiğine.İyi ama beni kim buldu,getirdi.Bunu öğrenmem lazım. Hemde en acilinden.
Acaba Meryem teyzeye sorsam.İyi ama o gün etrafta kimseler yoktu.Belki de bu ruhsuz adam o gün hepsine izin vermişti.İç sesim dayanamayarak 'Eee! Dilşah sende bir yerde dur.Ruhsuz burnunu yerden almazmış,beni o getirmez.O gün çalışanlara izin vermiştir,onlarda değildir falan.Ee o zaman geriye kim kalıyor tabiki ruhsuz.' diyor ama ben hala ikna olmuyorum.
Çünkü geriye bir kişi daha kalıyor. O da Nagihan hanım.Olsa olsa o oğlundan haberdar olur.Belki de beni o kurtardı.
Gerçi pek sanmıyorum ama eldeki bütün seçenekleri düşünmek zorundayım derken kapım çalındı."Gir."
Elinde kahvaltı tepsisiyle gelen Meryem teyzeydi.Yine her zaman ki gibi yüzünde o tatlı gülümsemesiyle tepsiyi masaya bırakıp bana bakarak konuştu.
"Günaydın kızım.Nasılsın bu sabah?Biraz rengin solmuş gibi.Bir şey istiyorsan çekinme söyle hemen getireyim."
Ahh,Meryem teyzem ahh! Ne kadar da iyi kalplisin sen.Keşke senin merhamet dolu kalbinden bir kaç kırıntıda şu ruhsuz adama düşseymiş.Daha fazla düşüncelere dalmadan cevap verdim.
"Günaydın teyzemm.İyiyim ben,merak etme sen.Gece uykumu tam alamamışım herhalde ondan." Aslında gece nerdeydim onu bile bilmiyorum ki.Dur bakalım öğreniriz şimdi bir şeyler.
"Meryem teyze."
"Efendim güzel kızım. "
"Bugünlerde seni pek göremedim.Bir işin mi vardı."
"Yok kızım bir işim yoktu da Ateş bey, tüm çalışanlara iki günlüğüne izin verdi.
Mecburen gittim bende.Hepimiz bu sabah geldik." Vayy Ateş bey vayy. Tamda tahmin ettiğim gibi.Bu konuşmadan sonra Meryem teyze gitti.Bende öyle acıkmıştım ki hemen kahvaltımı yapmaya başladım. Yine döktürmüştü Meryem teyze.Bütün tabakları silip süpürdüm ve tekrar yatağıma geçtim.
Ohh be! Yemek yemek bence çok güzel bir şey. Kendime geldim sanki.Bir heyecan,bir coşku,bir sevinç...Sanırım açken ben ben değilim.Siraç aklıma geldi birden.Yemek yemeyi çok sevdiğim için benimle çok uğraşırdı.
Vay canına Siraç arıyor.Hissettimi yoksa bir şeyler yediğimi diyerek gülümsedim.
"Günaydın Siraç."
"Günaydın Dilşah.Nasılsın? Kahvaltı yaptın mı diye sormayacağım.Çünkü benim tanıdığım Dilşah bu saate kadar aç kalmaya dayanamaz." diyerek gülümsüyordu.
Ah Siraç ah.Bir bilsen ben günlerdir aç susuz kaldım,hemde karanlıkta.Her neyse düşünmemeliyim bunları.
"Hey Dilşah,neden sustun konuşsana.Yoksa bir şeyler mi yiyorsun?"
"Ya ne yemesi Siraç.Dalga geçme benimle."
"Tamam tamam.Ee anlat bakalım neler yapıyorsun.Daha ne kadar kalacaksın.
Kafanı dinlediysen gel artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANİNİN AŞKI
Ficțiune adolescenți"Farkındaysan eğer şuan benim kapsama alanımdasın Dilşah. Ben izin vermediğim sürece bu alandan çıkamazsın.Bütün çıkışlar iptal." "Bu ne saçmalık!" diyerek yataktan fırladım ama kolumu çekmesiyle bu sefer kucağına düştüm. Hemen doğrulmaya çalıştım...