31.Bölüm

1K 46 10
                                    

Pencereden odama giren güneşi görür görmez yatağımdan kalktım ve pencereyi açtım.Mis gibi bahar kokusu doldu odam.
Saatlerce burdan dışarıyı seyredebilirim.
Yok yok neden burdan seyrediyorum ki hemen bahçeye inmeliyim diyerek kapıya koştum. Kapıyı açıp çıkmamla sert bir duvara çarpmam bir oldu.Bu duvar ateştendi.Ruhuda yoktu.Bu duvar ruhsuz ateşti.

Ve malesef ruhsuz ateş konuşabiliyordu. "Ne yaptığını zannediyorsun sen.Sabah sabah zıplayıp durmasana.Hem önüne bakmayı bilmez misin sen?"

"Şeyy,ben sizi farket..."

"Kes sesini.Sabah sabah canımı sıkıyorsun.Şimdi hemen aşağı in ve kahvaltımı alıp odama getir."

Bu nedir ya iyi ki bu sabah mutlu uyandık.
Hemen zebani gibi başıma dikildi.Daha fazla keyfimi kaçırmasına izin vermeden odamdan çıkıp kahvaltısını getirmeye gidiyordum ki kolumdan yakaladı.

"Hayırdır nereye?" diye bağırdı.

"Kahvaltınızı getireceğim."

Kolumu belime doğru kıvırarak konuştu. "Beni onaylamadan nereye gidiyorsun sen.Kaç kere seni uyaracağım.Beynin yok mu senin.İlla canını mı yakmam lazım.Laftan anlamıyor musun sen?"

Canım o kadar çok yanıyordu ki o acıyla bende bağırdım. "Kahvaltı getirmeye gidiyorum siz istemediniz mi? " der demez kolumu iyice kıvırdı.

"Ahh!" diye bağırmamla beni yere fırlatması bir oldu.Bu adama ne olmuştu böyle.Evet ruhsuzdu,zalimdi ama onu daha önce  hiç böyle görmemiştim.Bu sabah tersinden mi kalkmış nedir anlamıyorum.

"Şimdi kalk ve hemen kahvaltımı getir.Anlaşılan sana fazla iyi davrandım ben.Beş dakika içinde o kahvaltı odamda olacak."diye bağırarak odasına gitti.Kolumu tutarak ağlamaya başladım.

Bütün bunlar rüya olabilir miydi acaba.
Neler yaşadım iki dakika içinde.Üstelik bu adama ne olmuştu böyle.Öfke,nefret her şey dozajının kat kat üstüne çıkmıştı sanki.

Malesef her şey gerçekti. O yüzden vakit kaybetmeden aşağı inip kahvaltıyı alıp odanın kapısına geldim.Bu kapıdan içeri girmeyi asla ama asla istemiyordum.

Kendi kendimi cesaretlendirmeye çalışıyordum. 'Hadi Dilşah,sen yaparsın.Onun nelerine katlandın, bunu da yaparsın.Hem ne var ki alt tarafı içeri girip kahvaltıyı bırakıp çıkacaksın.Hepsi bu kadar. '

Galiba,sanırsam kendimi cesaretlendirmiş olacağım ki kapıyı tıklatıp içeri girdim.
Hatta şuan onun odasına ayak basmış bulunmaktayım.

Ruhsuz yatağına uzanmış yatıyordu.
Seslendim seslendim duymadı.Ne çabuk uyumuş bende anlamadım.Bari sessizce odadan çıkayım diyerek arkamı dönüp tam yürüyordum ki ruhsuz adam birden bire canavara dönüştü.

Yatağından fırlayarak  önüme  dikildi.
Masmavi gözleri kıpkırmızı olmuş,saçları ise terlediğinden  dolayı ıslak ıslak alnına dökülmüştü.Kavgadan gelmiş yaramaz çocuklar gibi hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.Korkarak "Neyiniz var,hasta  mısınız?Doktor çağırayım mı?"dedim.

Hafifçe elini bana doğru uzattı.Elimde kahvaltı tepsisi olduğunu farkedince birden tepsiyi yere fırlattı."Ahh! Elim."diye bağırdım.Bardaktaki sıcak çay elime dökülmüştü ve elim çok acıyordu.Birden çay dökülen elimi tuttu.Elimi sıktıkça yanan yerler daha çok acıyordu.

"Ne yapıyorsunuz?"diye bağırdım.Elimi daha çok sıkarak çekmeye başladı.Canım yanıyordu.Elimi ruhsuz adamın elinden kurtarmaya çalıştım.Beni sürükleyerek alt kata götürmeye başladı.

Hızla çekince ayağım kaydı düştüm.Ama buna rağmen elimi bırakmadı ve beni sürüklemeye başladı.Acı içinde kıvranıyordum.Bu adam ruhsuzdu,
yabaniydi ama bu kadar da değil.Ne yapmaya çalışıyordu anlamıyorum.Her yanım ağrıyordu.Beni merdivenlere değe değe sürüklüyordu.

"Yeter artık bırak beni.Lütfen canım çok yanıyor."diyerek ağlıyordum.Hıçkırıklarımla yardım dileniyordum.

Ama ruhsuz adam oralı bile olmuyordu.
Beni bodruma indirdi.Simsiyah bir kapının önüne geldik.Kapıyı açarken elinden kurtuldum ve merdivenlere doğru kaçmaya başladım.Kendi evi olduğu için gözleri görmemesine rağmen her yeri çok iyi biliyordu.Bu yüzden hemen yetişti bana.

Saçlarımdan tutup bir tokat attı ve kapıya doğru sürüklemeye başladı.Ruhsuz adamın kollarında avcının yakaladığı av gibi çırpınıyordum.Gözlerimden akan yaşlar,dudağımdan ve burnumdan akan kanla birleşerek üzerimdeki beyaz elbiseyi kırmızıya boyuyordu.

Bu adama ne oldu,bana ne yapmaya çalışıyordu bilmiyorum.Tek bildiğim çok korktuğumdu.Öyle çaresizdim ki.Siyah kapının önüne geldiğimizde birden duraksadı.Derin derin nefes alıp veriyordu.

Öfkenin vücut bulmuş haliydi sanki.O kadar çok korkuyordum ki "ne olur bırak beni" diye ağlıyordum.
Hıçkırıklarım,yalvarışlarım bütün evi inletmesine rağmen etrafta kimsecikler yoktu.

Tekrar harekete geçti ve siyah kapıyı açarak beni içeri fırlattı. "Hayırrr! Ne olur bana bunu yapma." diye bağırırken o siyah kapı yüzüme kapanmıştı bile.

YABANİNİN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin