Akşam olduğunda yemek için aşağı indim o sırada merdivenlerden inen Mirza'yı görünce hafifçe gülümseyip yanına gittiğimde başını sola çevirdi kısa bir an baktıktan sonra önüne dönüp salona girince bende peşinden gittim.
Masaya oturduğumuzda kapı çalmıştı Mirza hemen bana bakıp eliyle ayağı kalkmamı belirtince hemen dediğini yaptım ve gergin olmaya başlayarak yüzüne baktım, sakince bana bakıp sesini yumuşak tutarak özenle konuştu benimle. "Babam geldi, ilk izlenim onun İçin çok önemli o yüzden dikkat et" dediğinde başımı salladım, o sırada salona biri girince başımı o tarafa çevirdim.
İçeriye uzun boylu, kilolu, yaşlı bir adam girmişti ve gözleri buz mavisiydi ama yaşlılığın getirmiş olduğu sınırla göz renkleri buğulanmıştı, neredeyse nefes almayı bile bırakmıştım korkuyordum çünkü adam katildi! Kim korkmazdı ki? Titremeye başlayarak yutkunduğumda adamın gözleri ilk beni buldu.
Daha çok korkup dilimi ısırdım ve sakin olmaya çalıştım.
Tek kaşını kaldırıp karşıma geçince titrekçe nefes alıp verdim, o sırada bana sıcak bir bakış atınca içimdeki soğuk korku erimeye başlamıştı, hafifçe sırıtınca tamamen bir anda korkumdan arınmış ve büyüklerin elinin öpüldüğünü idrak etmiştim, hemen masanın etrafından dönüp elini tuttum ve öpüp alnıma bastırdım, adam şaşırsa da çok hoşuna gitmiş olacaktı ki, çaktırmadan sırıtmıştı yaşlı adam.
"Aferin sana kızım" dediğinde hafifçe eğilip doğruldum.
"Rica ederim"
"Geç otur" dediğinde başımı salladım ve Mirza'nın yanına gidip oturdum, bana bakınca bende ona baktım ve onun memnun olduğunu fark edince hafifçe sırıttım ve önüme döndüm, babası bize bakınca hafifçe onu dürtüklediğimde hemen babasına baktı ve boğazını temizledi.
"Her şey tamamdır baba, konuştum kızla ben" dediğinde bakışlarını tekrar bana çevirdiğinde bende ona baktım.
"Biliyor mu meseleyi?"
"Evet" dediğinde hafifçe başımı sallayıp onayladım bende, oda hafifçe sırıttı.
"Yemeklerimizi yedikten sonra daha detaylı konuşur ve tanışırız, ama önce sessiz bir yemek" dediğinde hemen önündeki yemeği yemeye başlayınca bizde sessizce aç olan karnımızı doyurduk. Daha önce hiç yemediğim tavuğun tadı o kadar lezzetliydi ki neredeyse yedinci butu yiyecektim!
Yemeğin ardından kahve denilen bir içecek getirilmişti bana da bir tane verilmişti ve kaşlarımı çatarak dumanı üzerinde tüten şeye bakmıştım, onlara baktığımda keyifle içtiklerini görünce tadını bilmediğim şeye canım çekmişti insan bilmediği tatmadığı içeceğe nasıl canı çekerdi ki? Merakıma daha fazla demir atmadan kulpunu tutup bir yudum aldım, ve içtim.
Acı olan tat yüzünden yüzümü buruşturup tabağa bıraktım ve öksürdüm, bu onların dikkatini çekmiş ve bana bakmışlardı, Mirza kaşları çatık bana bakarken henüz adını bilmediğim babası da gülümseyerek durumuma tepki vermişti. "Acı mı?"
"Evet, bunu nasıl içebiliyorsunuz anlamadım" dediğimde Mirza sırıttı ve masanın üzerindeki şekerle kaşığı bana uzattı, elinden alıp ona anlamayarak baktığımda konuştu.
"Şeker at ve tekrar dene, göreceksin bak daha iyi gelecek tadı" dediğinde şüpheyle baktığımda sırıtması büyüdü. "Bana bu zamana kadar güvendin, bu konuda da güvenmelisin" dediğinde, dediğini yaptım ve şekeri atıp karıştırdım, sonra tekrar bir yudum aldığımda şimdi daha bir güzel gelmişti ve gözlerimi hafifçe büyütüp beğendiğimi gösteren bir mırıltı çıkardığımda ikisi de kıkırdadı.
"Gerçekten güzelmiş, bir tane daha içebilir miyim?" deyip kahveyi sonuna kadar içtim, Mirza hemen lafa girdi.
"Dur dibini içme, telvesi acıdır" dediğinde hemen fincanı masaya bıraktım, babası samimi bir gülümsemeyle bana bakmaya devam etti.
"Günde en az iki kere içilmeli, fazlası ise kalpte çarpıntı yapar o yüzden şimdilik bir fincan yeterli olur" dediğinde başımı uysalca salladım ve dudaklarımı büzdüm.
"Peki" dediğimde derin nefes aldı ve ellerini masada birleştirip gözlerimin içine baktı.
"Şimdi tanışma olayına gelelim, benim adım Hadim. Hadim Saraçoğlu. Kütüğüm Mersin ama doğma büyüme İstanbul'luyum. Oğlum da öyle. Anne ve babamı hastalıktan kaybettim, bir kız kardeşim vardı ama onu da senin annen ve baban öldürdü" dediğinde üzülerek başımı eğdim, bir anne ve babanın yaptığı suçu çocukların utanmasına sebep oluyordu, bizler utanıyor ve onların günahları altında eziliyorduk. Benim hatam değildi, ben demedim gidin vurun diye ama dediğim gibi, onların hataları bizim omuzlarımda kalıyor ve onlar utanacağı yerde biz utanıyorduk.
Gözlerim dolmaya başladığında derin bir nefes aldığını işittim, yanağımı silip burnumu çektiğimde tekrar konuştu. "Kendini suçlamana, ezilme hissine kapılmasını istemiyorum Merza...senin hiçbir günahın ve suçun yok" dediğinde başımı salladım.
"Ama onların günahları altında eziliyorum, yaptıkları kötülükler de bu zamana kadar hep benim omzumda kaldı"
"Gün olur devran döner diye laf vardır, sen bunca zamana kadar günde kaldın ama şimdi devran hepimiz için dönüyor, buna artık hakkın senin tarafında olduğunu gösterir" dediğinde bakışlarımı ona çevirdim, samimi bir şekilde tekrar gülümsedi. "Seni en iyi okula yazdıracağız, kalacak bir yer de verilecek ve meslek edinene kadar bütün ihtiyaçların karşılanacak biliyorsun artık, bunu bir karşılıklı ödeme olarak düşün. Sen bize aileni, bizde sana geleceği vereceğiz" dediğinde başımı salladım.
"Mirza onları görmeme izin verdi, sizde izin verir misiniz?"
"Seni iğrenç bir yetimhaneye bırakıp ardına bunca zamana kadar bakmayan anne ve babanı mı?" diye sordu dişlerini sıkarak, başımı salladım.
"Evet. Çünkü onlara bir kaç hesap sorma sorusu soracağım" dediğimde başını anlayışla karşıladı ve bana bakmaya devam etti.
"Peki. Söz. Şimdi neredeler onlar?"
"Yavuzlar Köyünde bir evde kaldıklarını biliyorum, sahte kimlik alarak kendilerini öldü olarak rapor hazırlattılar, bunun İçin epeyce para döktüler...beni yetimhaneye bırakmadan önce aralarında konuştuklarını duydum...hepsini...akıllı olmadığımı ve onları dinlemediğimi düşünüyorlardı ama çok yanıldılar...her şeyi kafamın bir köşesine yazdım" dediğimde adamın hepsini not almıştı ve bakışlarını oğluna çevirince bende ona baktım, hafifçe gülümsedi.
"Öldü süsü, yeni kimlik, ve Türkiye'nin en az bilinen yerine gitmeleri...bizden baya korkmuşlar baba"
"Korkmalılar da oğlum, bunca yıldır aradık ama şimdi elimize geçirme fırsatı oldu. Kız sayesinde, aferin sana Merza. Peki bahsettiğin yer nerede?"
"Van'da"
"Van demek" dedi ve onu da not aldıktan sonra tekrar bana baktı. "Sahte kimlikte yazan isimleri biliyor musun?"
"Babamın sahte ismi Necdet, annemin ise Neriman, soy isimleri de Yadigar" dediğimde kocaman sırıttı.
"Yadigar demek, güzel soy ismi düşünmüşler? Onların yanına gittiğimizde bizde onlara bir Yadigar bırakacağız...boş kovanlar olacak" deyip ayağı kalktı ve salondan ayrıldı, merakla Mirza'ya baktım.
"Şimdi ne olacak?"
"Araştıracaklar ve yola koyulacağız"
"Ama söyledim zaten..."
"Aradan üç sene geçti Merza? Yerlerini belki değiştirmiş olabilirler diye araştıracaklar öyle hemen 'Aaa tamam buradalar' deyip gaza basıp gidecek değiliz"
"Ama eminim, onlar hala orada. Her şeylerini sıfırdan değiştirdiler onlar hala orada"
"Yine de önlem almadan böyle bir şeye kalkışamayız ebe kim oyununu oynamıyoruz" dediğinde başımı salladım. Bir saatin ardından bir kaç siyahlar içindeki adamlar salona girdi, ve Hadim abi de salona dahil edip ilk hedefi oğluna bakmak oldu.
"Kız doğru söylüyor, her şeyi doğru. Hala oradalar, şimdi hazırlan oğlum, kızı da hazırlasınlar. Van'a gidiyoruz, üç sene önce kapanması gereken hesabı tamamen kapatmaya!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mirza ♾️ Merza
RomanceBaba ve oğul...babanın kardeşi, oğlunun halası olan kişi bir suikaste kurban gider, ve bunu yapanları bulmak İçin uğraşırlar, ama yerleri bulunmaz. Sadece tek bir kişi onların yerini biliyordur. O aileden doğan kız, Merza. Merza'nın ailesi bir kat...