♾️ 2. Bölüm ♾️

233 19 2
                                    

Soğuk duvarlar, sevgiye aç genç kızlar, acımasız insanlarla doluydu yetimhane. Ben buraya beş yaşında, gözlerimden yaş akıtarak minik adımlarla gelmiştim...o soğuk, sevgiye aç, ve acımasız insanların arasına...kurtların önüne bir leşmişim gibi atılmıştım...kurtlar çok zorda kaldıkları anda aç oldukları için bir leş bile yerlermiş, o an anladım kurtla - leş kimmiş...

Kurtlar insanlar, leşler ise sahipsiz olanlar...leş diyordum çünkü acımasız kurttan oluşan insanlar, acımasız duygularını bizi leş kalıbına sokarak nefretlerini bize çeviriyorlardı ve içimizdeki ufacık kalan yaşama hevesini tıpkı kurtların zorda kalıp leş yemesi gibi içimizi dışımızı keskince yiyorlardı...geriye sadece heves kırgınlığı ve yaşama hevesi olmayan bir ruh kalıyordu.

Zil gürültülü bir şekilde çalınca irkildim ve hemen odamdan çıkıp yemekhaneye doğru yürüdüm, herkes de benim gibi odalarından çıkıp, başları eğik bir şekilde ellerinde kaşık ve çatallarla sıraya girdik. Tek sıra halinde bekledik, iki güvenlik köşelerde duruyordu ve mutfak işiyle ilgilenen orta yaşlı kadın da bizim karşımızda.

Sert ve acımasız bir mutfak görevlisiydi, biri çatal bile yere düşürse hemen kızar ve kabarırdı. Sert sesiyle güçlü bir şekilde sıra halinde olmuş bizlere bağırdı. "İnsan gibi yemek yiyeceksiniz, o ağzınızı şapırdatarak yemek yemeyeceksiniz sokak hayvanı gibi davranmayın sakın!" deyip yürümeye başladığında bizler de adım adım yemekhaneye doğru yürümeye başladık.

Buradaki yemekler genelde tatsız tutsuz olurdu, doğru düzgün yemekler verilmezdi, annemle babam beni istemedikleri yetmezmiş ve her şeyi esirgemişler gibi devletin unuttuğu en kötü yetimhaneye vermişlerdi beni, sorsanız müdüre çalışanlar gayet iyi davranır ve hukuka göre ilerlerdi ama bilmiyorlardı ki bu duvarlar neler neler görmüştü...hepimiz korkumuzdan bir şey diyemiyor, şikayet edemiyorduk.

Arkanızda güçlü insanların olması gerekiyordu, biz sahipsizler, değil şikayet etmek, ağzımızı açamıyorduk bile. Korkuyorduk. Çocuktuk.

Hepimiz sırayla tepsi alıp yemeklerin konulmasını bekledik, sıram geldiğinde yemek konuldu ve bende sakince en köşedeki masaya yürüdüm, tepsiyi masaya koymamla bir şeyi unuttuğumu fark ettim, yanına içecek almamıştım! Alt dudağımı ısırıp yutkunarak arkamı döndüm, bu yemekler çok katı olduğu İçin suyla anca boğazımızdan geçiyordu ama canınız istediği anda gidip alamıyordunuz.

Sıraya girip su almak onlar açısından çok kötüydü, her şeyi zamanında yapmamız ve unutmamamız için bir cezaydı bu. Zeliha denen o acımasız mutfak görevlisi elleri arkasında sıraya bakarken, gözlerini bana çevirince yutkundum tekrar, sertçe tek kaşını kaldırdı. "Sen neye bakıyorsun Rapunzel?" dediğinde boğazımı temizledim.

"Su almayı unuttum" der demez öfkeyle çıkışmaya başladı.

"Zamanında alsaydın aptal sarışın! Otur yerine zıkkımlan ve sesini çıkarma sakın!" irkilerek onu dinlemiştim, ve çaresiz bir şekilde ses çıkaramadan arkamı dönüp gözlerim dolmuş bir halde masaya oturup tepsiyi önüme çektim.

Mirza Saraçoğlu.

"Efendim şu an yemek saatindeler" dedi adamlardan biri, arabanın içinde pusuya yatmış bir yılan gibi sessiz ve avını yakalamak üzere olan bir duruşla yetimhanenin binasına baktım sessizce başımı salladım.

"Uyku saatleri?"

"Akşam dokuz"

"Ya gece? Baktınız mı geceleri?"

"Geceleri çok sessiz ve sakin oluyor, gerçi yetimhanedeki acımasız insanlar sese karşı aşırı bir öfkeleri var, müdürle konuşurken koridorda bir kız yüksek sesle konuştu diye dayak..."

"Bana bunları anlatma lan gerizekalı!" diye sesimi yükselttiğimde adam sustu, dişlerimi sıkıp tekrar binaya baktım ve burnumdan soludum.

"Kör nokta?"

"Kör nokta?" diye üçü birden sorunca gözlerimi kapatıp burnumdan soludum ve tekrar açıp üçüne de sertçe baktım.

"Yolun ortasına bir tane nokta koymuşlar da siz körler de görür müsünüz diye test edecekler!"

"Yolda bir şey..." yanımdaki adama dirseğimi geçirdiğimde acıyla bağırdı ve burnunu tutunca diğer ikisi yutkunarak bana bakıyordu.

"Kör nokta! Kameranın bakmadığı görmediği yer demek! Siz acemilerle ben ne bok yapacağım! Daha ilk adımda planın içine sıçacaksınız!" dediğimde hepsi başlarını eğdi, burnundan kan gelen adamın inleyerek konuşmasını duydum.

"En karşıda solda kamera yok hasarlı sanırım, yarın tamirci çağıracaklarını duydum müdür söylemişti"

"Arka bina çıkışı, yangın merdiveni?"

"Sağ tarafın en köşesinde ama orası kamera görüyor..."

"Kör noktaları ben hallederim, siz binanın ön güvenlik kontrolünü yaparken bende binanın arkasına geçeceğim, neydi kaçıncı kat, odası?"

"Altıncı katta, oda kapısı ise koridorun en ortasında" dediğinde dişlerimi sıkıp kar maskesini elime geçirdim, şöför koltuğunda oturan lavuk konuştu.

"Kar maskesi neden efendim?" derin bir nefes alıp sertçe verdim.

"Maskeli baloya gideceğiz de herkesin maskesi süslü püslü benimkisi farklı olsun diye böyle bir imaj yaptım, oradan sonra da banka soymaya gideceğiz!" diye son cümlede bağırdığımda irkildi, burnumdan soludum. "Yüz tarama kimliğinde bizi sobelemesinler diye yapacağız herhalde!" dediğimde yutkundu, sertçe nefes alıp verdim ve ellerimle yüzümü sıvazladım. "Her kesin uyuduğu saatte gireceğiz içeri, yani sabah beşte, tetikte olun ve benden habersiz sakın bir bok yemeye kalkmayın, öldürürüm sizi!"

"Tamamdır efendim"

Mirza ♾️ Merza Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin