♾️ 16. Bölüm ♾️

92 11 0
                                    

Mirza onu boğazından yakaladığı gibi sürüklemeye başlayınca korkuyla gözlerimi büyütüp kenara çekildim oda hemen dışarıya çıktığında bende peşinden gittim, meydana geldiğimizde insanlar korkuyla bize bakıyordu boğuşma sesi duyduğumda başımı sola çevirdim iki adam da annem olamayan kadının kollarını tutuyorlardı.

Yeter artık bıktım ben senden.

Nefret ediyorum artık!

Git çabuk odana, seni görmek dahi istemiyorum artık!

Gözlerim dolmaya başlayınca görüş alanıma Mirza girdi ve dişlerini sıkarak kollarımı tutunca gözlerimden damlalar aktı, elini çeneme koyup başımı iyice kaldırdı ve beni hafifçe sarsınca gözlerimi kırpıştırdım. "Kendine gel, iyi misin?" diye sorduğunda burnumu çektim.

"Ben küçükken bana söyledikleri geldi aklıma" dediğimde kenara çekildi, şimdi adamlar da oda yoktu. Kaşlarımı çattım. "Nerede o?"

"Arabaya götürdüler, İstanbul'a dönüyoruz. Hesaplarını orada keseceğiz" dediğinde etrafa bakmaya devam ettim, diğer adamlar da yavaş yavaş alandan uzaklaşınca geriye biz kalmıştık, kolumu tutup beni evlerin dışına çıkarmak İçin yönlendirdi. Arabaya geldiğimizde araca bindik, Mirza şöföre bakıp sertçe konuşunca tüylerim ürpermişti. "Torpido gözünde ufak bir ilk yardım çantası olacak ver onu bana" dediğinde şöför hemen dediğini yaptı ve çantayı uzattı.

Pamuğa ilaç dönüp arabanın tepesindeki ışığı yaktı ve dişlerini sıkarak pamuğu yaraya hafifçe bastırdı ama acımıyordu, gözlerimi ona çevirdiğimde dişlerini sıkıp bırakıyordu ve oda bana bakınca hafifçe gülümsedim, burnundan soludu. "Nasıl oldu bu? Baban mı yaptı?"

"Önemli değil..."

"Baban mı yaptı diye sordum Merza!" diye hafifçe sert çıkışınca yutkundum ve başımı salladım, ağzının içinde bir şeyler homurdandı ve pamuğu bırakıp yara bandını eline aldı, yarama bastırıp yapıştırdıktan sonra bana sertçe baktı. "Gelmeseydin eğer o seni bulup bunu sana yapmayacaktı!" deyip çantayı hızla kapattı ve ön koltuğa fırlatıp perdeleri çekince omzumu silktim.

"Olacağı var..."

"Vardı diye bir şey yok! Olmayacaktı! Sen söz dinlemiyorsun, bu gidişle başına daha çok iş gelir söyliyeyim sana" deyip sırtını koltuğa yasladı ve burnundan soludu. "Gidelim"

Mirza Saraçoğlu.

Yol boyunca hiç konuşmamıştık. Hemde hiç. Ona çıkıştığımdan berli benimle göz göze gelmiyor ve çekiniyordu, haklı olduğumu da biliyordu, benim de biraz hatam vardı ona fazla yüklenmiştim biraz, bunu istememiştim. Neyse olan olmuştu, yollarda ara ara durup yemek ve mola vererek sonunda İstanbul'a gelmiştik ilk hedefimiz ceza çektireceğimiz insanları kimsenin bulamayacağı bir depoya kilitlemek olmuştu, yarın hesap günüydü.

Eve park ettiğimizde araçlarımızı saatime baktım gecenin üçüne geliyordu, başımı sağa çevirdiğimde çocuk gibi kıvrılmış Merza'ya baktım uyuyordu, şöför araçtan çıkınca onu hafifçe sarstım. "Uyan hadi geldik" dedim sakin ve sessizce ama tepki vermedi, derin bir nefes alıp kapımı açtım şöför ayakta bekliyordu ve esniyordu, derin nefes alıp tek kaşımı hafifçe kaldırdım. "Git hadi sen elimle itsem yere düşeceksin baya yoruldun" dediğimde minnettar bir bakış attı.

"Teşekkür ederim Mirza bey, iyi geceler"

"Eyvallah" deyip arabadan indim, Merza'nın belinden ve omzundan tutup kendime çektim ve onu kucağıma alıp sıkıca tuttum, şöför kapıyı kapatıp kilitledi ve anahtarı cebime kendisi sokunca eve doğru yürüdüm, babamlar önden gidiyordu.

İçeri girdiğimizde babam yorgun bir şekilde arkasını dönüp bana baktı sonra da kucağımdaki kıza baktı ve elleriyle yüzünü sıvazlayıp derin nefes aldı.

"Yarın çocuğun kaydını yaptır, kalacak yer ve ihtiyaçları İçin paraya ihtiyacı olacak. Ona bir banka hesabı aç limitsiz kart ne gerekiyorsa yap" dediğinde başımı salladım, tekrar bana baktı. "Hadi götür onu odasına" dediğinde başımı salladım tekrar ve merdivenlere doğru yürüdüm. Misafir odasına geldiğimde onu yatağa yatırıp üzerini örttüm ve derin nefes alıp yatağın kenarına oturdum, ellerimle yüzümü ovuşturup derin nefes aldım.

Gözlerimde yine manzara canlandı...

Aaa hadi ama bak ne kadar güzel hava ve güneş? Havuza gel.

Dedi.

Gittim ve onunla gülüşerek birbirimize su sıçrattık, kahkahalarla dolu dakikalar...

Gece olduğunda ise...

Dişlerimi ve yumruklarımı sıkıp hırsla nefes aldım ve sakin olmaya çalışarak nefesimi dışarı üfledim ve gözlerimi kapattım, kızın kıpırdandığını hissettiğimde elimi başıma koydum ve gözlerimi araladım, kolumun üzerinde minik bir dokunuş hissettiğimde hemen başımı sağa çevirdim ve ona baktım, yorgun ve uykulu gözlerle bana üzgünce bakıyordu.

"Ne oldu sana?" diye sorduğunda burukça gülümseyip cevap verdim.

"Geçmiş" dediğimde kaşlarını çattı.

"Ne geçmiş"

"Geçmiş, geçmiş" dediğimde kaşlarını tekrar çattı ve derin nefes aldı.

"Geçmiş tabi ki geçmiştir, belli ki bir şeyler olmuş ama gelecek var...geçmişe takılıp geleceğini söndürme" dediğinde tesellisi karşısında içtenlikle sırttım.

"Ya geçmiş, unutulmayacak kadar zamanla bile geçmeyecek kadar şeylerle doluysa?" diye sorduğumda işaret parmağını çenesine koyup kaşlarını çattı, sonra derin nefes alıp hafifçe gülümsedi.

"Hiçbir şey unutulmaz en ufak şeyler bile insanın aklında kalır, ister geçsin ister geçmesin ama bir şeyi atlıyorsun?"

"Neyi?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

"Eskisi kadar artık acıtmaz ve sadece kötü bir anı olarak kalır"

"Yanılıyorsun Rapunzel, bazı yaralar vardır Kİ sen ölene kadar sızlamaya devam eder, belki dediğin gibi eskisi kadar acıtmaz evet...ama düşündükçe sızlatırlar" dediğinde hafifçe gülümsedi.

"Sızlatmasına izin verme sende" dediğinde gülümsedim, esnemeye başladığında yatağa uzandı tekrar bu sırada gözleri hala bendeydi, çekinerek bir soru sordu. "Hiç aşık oldun mu? Nasıl bir şeydi?" diye sorduğunda gözlerim buğulandı ve beynim durdu...

Aaa hadi ama bak ne kadar güzel hava ve güneş? Havuza gel.

Dedi.

Gittim ve onunla gülüşerek birbirimize su sıçrattık, kahkahalarla dolu dakikalar...

Gözlerim keskinleşti. Tepkimi görünce hafifçe gülümsedi. "Ben hiç aşık olmadım, tatmadım da...nasıl bir his olduğunu sevmenin ve sevilmenin ne demek olduğunu hiç bilmiyorum"

"İsteme de, tatma da. Çünkü insanı aptallaştırır ve geçecek olan bir hevesin pençesinde boğulursun...kanatırlar seni, öldürür seni...çıkamazsın işin içinden, bu hayatında yapacağın hatanın en sonu bile olmasın" dediğimde kaşlarını üzülerek çattı.

"Çok katısın" dediğinde derin nefes aldım.

"Uyu sarışın" dediğimde merakla sordu.

"Hiç aşık oldun mu?" diye sorduğunda dişlerimi sıktım, ve ona doğruyu söylemek istedim.

"Evet. Oldum"

"Nasıl bir şeydi?" diye sordu hevesle ve yatakta doğruldu, burukça gülümsedim ve cevap verdim.

"Unuttuğum bir şeyi sana söyleyemem...bu sana karşı ilk yalanım olur ve ben asla yalan söylemem" dediğimde kaşlarını üzüntüyle çattı ve yatağa tekrar uzanıp sağ tarafına döndü, bana bakmaya devam edince tekrar buruk bir şekilde konuştum. "Aşkı çok yanlış adama sordun minik...unutmuş olan birine"

Mirza ♾️ Merza Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin