"İşte benim oğlum" dedi babam ve kollarını açıp bana bakınca gülümseyerek yanına gidip sarıldım, sırtımı sertçe sıvazlayıp geri çekildi ve gözlerimin içine baktı. "O kızı çıkaracağını biliyordum bu yüzden riske atmadım diğer adamları ve kızı, bu hassas bir durum biliyorsun? O kıza gözümüz gibi bakmalıyız, o bizim o itleri bulmamız İçin anahtar olacak" dediğinde başımı salladım.
"O itler kızın yokluğunu bilecekler, ne yapalım?"
"Bizim kanunen dokunulmazlığımız var ancak kızın yok? Yetimhaneden kaçtığını düşünecekler bu yüzden onu kimsenin bulamayacağı bir yere götür, orman olabilir sinyallerin kesik olduğu bir yere git..."
"Anlaşıldı baba"
"Araba ne oldu?"
"Balıkların içinde"
"Aferin oğlum, hadi şimdi git oyalanma! İki saat sonra yetimhanedeki çalışanlar anlarlar sayım olduğunda" dediğinde başımı salladım ve hızlı bir şekilde hemen odama çıkıp yatağa doğru yaklaştım, kızı kucakladığım gibi ormandaki bağ evine doğru yolculuk yapmak İçin hemen aşağı indim.
Sabahın dokuzuydu ve ben ormandaki bağ evine geldim, hava biraz güneşli biraz kasvetli gibiydi evin giriş yoluna doğru yürümeye devam ederken kız başını hafifçe oynattı, başımı eğip baktığımda çocuk gibi uyuduğunu gördüm, dikkatle etrafa baktığımda adımlarımdan başla ses yoktu sadece hafif esen rüzgarın ve turuncu yaprakların sallanış hışırtıları vardı.
Eve geldiğimde veranda da durup kızı sırtıma aldım ve kızı çatı katındaki büyük yatağa yatırıp kapıyı kapattım kilitledim, aşağı inip kahvaltılık için aldığım malzemeleri masaya koydum ve çayı demledim, güzel sağlam bir kahvaltının ardından kendi odama gittim ve biraz uyumak için yatağa girip gözlerimi kapattım.
Merza Yıldız.
Yemeğini yemeyen ve itaat etmeyen herkes cezalandırılacak!
Korkunç bir gülme sesi ve beyaz ışık koridorda bir yanıp bir sönüyordu, bir karanlık oluyor bir aydınlıktı korkunç rutubetli koridorlar da ağlayarak kaçmaya çalışıyordum.
Karşıma bir anda sapık Yasin çıktı, gülerek bana doğru geliyordu yüzü kararmıştı bir üç harfli gibiydi, korkuyla geriye doğru gittim. "Uzak dur benden, yaklaşma, bana sakın dokunma bir daha!" diye bağırıp deli gibi bağırmaya ve ağlamaya başladığım, mahrem yerlerimi örtmeye başladım ve ondan kaçabildiğim kadar kaçmaya çalıştığımda iğrenç sesiyle konuştu.
"Seni almaya geleceğim güzelim, seni bulduktan sonra yanıma alacağım!"
Yanağımda sert darbeler hissedince gözlerimi açtım ve açmamla çığlığı basıp yorganı kafama kadar kaldırdım ve korkuyla titremeye başladım, dünkü beni kaçıran adam olmalıydı bu, yüzünü net görememiştim ama gözleri maviydi bunu net görmüştüm, titreyerek ağlamaya başladığımda sert sesini duydum. "Seni korkutmak istemedim, bağırıp çağırıyordun sanırım kabus gördün" dediğinde burnumu çektim, derin nefes alıp verdi. "Ne gördün de böyle çok etkilendin sen bakalım?"
"Gi -git, söylemem...git, seni tanımıyorum korkuyorum senden" deyip gözlerimi sıkıca kapattım ve yorganı daha çok başıma çektim, canavarın gelmesini engelleyen yorgana sıkıca sarılmış bir kız çocuğu gibi hissediyordum, titremeye devam edip ağladığımda derin nefes aldığını işittim tekrar.
"Korkmamanı söyleyemem korkmalısın, ben bir yalancı değilim o yüzden doğru neyse onu derim ve korkmalısın benden, ama şunu da sakın unutma ki sana asla zarar vermem, herkes verebilir ama ben asla" dediğinde gözlerimi sıkıca kapatmaya devam ettim.
"Bana bir garanti veremezsin sen"
"Veririm, eğer çocuk gibi saklanmayı bırakıp gözlerimin içine bakarak benimle konuşursan ve beni tanımak istersen bunu anlayabilir ve görebilirsin" dediğinde sesindeki yumuşaklık tüylerimi havaya kaldırdı, sert sesli biriydi ama istediği zaman sesini yumuşatan bir tavrı vardı ve bana onu sergilemişti, bu beni biraz rahatlattı ve sakinleşmemi sağlayınca sessiz ve çekingen bir tavırla yorganı kafamdan çektim. Ve ona baktım.
Geriye taranmış koyu kahve saçları, gözleri buz mavisiydi cam gibi parlıyordu adeta, güzel düzgün bir burnu ve hafif dolgun dudakları vardı, Alman erkeklerine benziyordu biraz, hafif bir kirli sakalı vardı. Benim ona baktığım gibi oda bana dikkatle bakıyordu bunu iliklerime kadar hissetmiştim, yatağa yayılan uzun saçlarımdan bir kısmı yatağın dışına taşmıştı ve bakışlarını onlara çevirdi. Sonra da konuştu. "Çok uzun saçların var, canlılar ve yumuşaklar" dediğinde yutkundum, tekrar bakışlarını bana çevirdi ve derin nefes aldı. "Aşağıda kahvaltı masası hazır, acıkmış olmalısın" başımı iki yana sallayıp ondan uzağa doğru yatağın diğer tarafına gittim ve yorganı boğazıma kadar çektiğimde kaşlarını çattı ve tekrar konuştu. "Sana zarar vermeyeceğimi söyledim ama"
"Beni kaçırdın, bir çanta gibi yanında sürükledin..."
"Gerekli nedenlerimiz var ayrıca sen bana yumruk attın? Ben yine sana zarar vermedim" dediğinde yüzümü buruşturdum ve suçluluk hissederek bakışlarımı kaçırdım.
"Ben özür dilerim, o an korktum ve kendimi korumak istedim"
"Kim olsa aynısını yapardı, neyse...dediğim gibi senin kaçırmamın bir nedeni vardı"
"Annemle babamın yerini bilmek istiyorsunuz ve bir tek ben biliyorum"
"Evet öyle. Seninle anlaşma yapacağız, sen bize onların yerini söyleyeceksin ve bende sana kalacak bir yer ve güzel bir lise - üniversite her ikisi içinde okula yazdıracağım ve en iyi şekilde eğitim alıp meslek edineceksin? Tüm ihtiyaçların da karşılanacak. Ne diyorsun?"
"Yani sen bana..."
"Bir nevi sahip çıkacağım evet, ama özgür olacaksın? Kısıtlama yok. Belli bir kurallar koyacağım onlara uyduğun sürece istediğini yapabileceksin...ne diyorsun şimdi?" diye sorduğunda kalbim hızlandı, o hapishaneden kurtulduğum için şükürler ediyordum ve üstelik okullar da okuyacak ve kalacak bir yerim de olacaktı, o zalim iğrenç insanlar olmayacaktı artık? Ama ya beni bulurlarsa, ya beni almak isterlerse? Korkuyla gözlerimi büyüttüm.
"Olmaz! Onlar beni bulurlar, peşime düşerler"
"Doğum gününe aylar kaldı, resmî olarak yetimhane de senin üzerinde yetki olmaması için on sekiz yaşını doldurman gerekiyor, ama merak etme ben ve adamlarım senin güvenliğin için duvar olacağız, merak etme kimse alamaz? Bu zamana kadar elime düşen hiçbir insan ne kaçabildi, nede alınabildi...rahat ol seni koruyacağım ve kimseye vermeyeceğim" dediğinde yutkundum, gözlerimin içine bakarak tekrar aynı soruyu sordu. "Şimdi teklifime ne diyorsun? İstersen biraz düşün, ama sana çok şey vaat ediyorum, yine de iyi düşün sarışın" deyip yerinden kalktı ve odanın kapısına yürüdü, sonra arkasını dönerek kapıya giderken konuştu tekrar. "Hadi in aşağı, müthiş ve canlı bir kahvaltı masası var" dediğinde midemin guruldadığını duydum ve utanarak hemen kollarımla karnımı örttüm.
Yataktan kalkıp merakla etrafa baktım sonra pencereden dışarıya baktığımda ormanın içinde bir yerde olduğumu gördüm, turuncu yapraklar ve yol vardı, harika bir yerdi ve bu beni gülümsetmişti.
Merakla etrafa bakmaya devam ettiğimde kaşı tekrar açılınca irkildim ve ürkerek ona baktım, oda bana bakıyordu ve hafifçe tek kaşını kaldırmıştı. "Soğutma istersen çayı falan? Aşağıdayım""Burası neresi?" diye sorduğumda kaşlarını çattı ve derin nefes aldı.
"Şimdilik bilme olur mu? Sadece kahvaltını et sana ettiğim teklifi düşün olur mu? Bekliyorum. Banyoda işin varsa eğer hemen şu kapı" dedi ve en köşedeki ahşap kapıyı göstererek odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mirza ♾️ Merza
RomanceBaba ve oğul...babanın kardeşi, oğlunun halası olan kişi bir suikaste kurban gider, ve bunu yapanları bulmak İçin uğraşırlar, ama yerleri bulunmaz. Sadece tek bir kişi onların yerini biliyordur. O aileden doğan kız, Merza. Merza'nın ailesi bir kat...