Bütün adamlar hazırlık yapıyordu her ihtimale karşı ve gördüğüm manzara dehşet vericiydi her yerde siyah giyen adamlar, bellerine silah koyuyorlar ve lüks araçlara uzun yolculuk İçin yiyecek içeçekler konuluyordu, uçakla değil de arabayla gitme sebebleri Hadim beyin uçak fobisinden dolayıydı.
Gergince ve ne yapacağımı bilemez halde salonun koltuğunda oturuyordum, kızıl saçlı genç kız soğuk bir tavırla kahve fincanlarını götürürken orta yaşlı bir abla da masayı siliyordu, içeri bir kız çocuğu girince gözlerimi ona çevirdim.
Saçları kızıldı ve uzundu, muhtemelen o kızıl saçlı kızın kardeşi falan olmalıydı, çocuğu olamayacak kadar gençti çünkü o kız. Çocuk koyu gözlerini bana çevirince dudakları o şeklini alınca hafifçe gülümseyip kaşlarımı çattım, bakışları saçlarıma gidince yüzümdeki gülümseme büyüdü, tatlı sesiyle konuştu sonra. "Sen Barbie Rapunzel misin? Saçların çooook uzun" deyince kıkırdadım, çocuk hevesle yanıma gelip neredeyse diz kapağıma değecek olan saçlarıma dokundu. "Çok güzel ve çok yumuşak" dediğinde kıkırdadım.
"Sende uzatırsan eğer sen de Barbie kızıl Rapunzel olursun" dediğimde kıkırdadı.
"Evet çok güzel olur! Uzatacağım zaten, annem de izin verdi" dediğinde saçlarımla oynamaya devam edince gülümseyerek onu izledim, içeriye Mirza girince bir an gözleri ikimize gitti sonra derin bir nefes alıp elleriyle yüzünü sıvazladığında çocuk konuştu.
"Mirza ağabey bak, Barbie Rapunzel" deyip saçlarımı havaya kaldırdı ve gülerek onları sağa sola savurunca kıkırdadım, ama Mirza bu durumdan pek hoşlanmadı.
"Çiçek o saçlar oyuncak değil, canını yakabilirsin Rapunzelin" dedi, son kelimeyi bana bakarak söyleyince yüzümde tatlı bir gülümseme oluşturarak karşılık verdim.
"Canımı yakmıyor, düşüncen için teşekkür ederim" dediğimde tepkisiz yüzüme baktı, adını öğrendiğim kızıl çocuğun saçlarımı bırakıp karşıma geçtiğini fark ettiğimde gülümseyerek ona baktım, oda bana tatlı bir şekilde gülümseyip ellerini peri gibi birleştirip çenesinin altına yerleştirdi.
"Saçlarını örebilir miyim Rapunzel, lütfen" dediğinde tam cevap vermek üzere iken Mirza araya girdi.
"Çiçek annenin yanına git, ablan ve ben gideceğiz birazdan? Sonra oynarsın saçlarıyla" dediğinde çocuk üzülerek Mirza'ya baktı.
"Ama Mirza ağabey, çok güzeeel ve çok yumuşaaak! Barbie bebeklerin saçları gibi" dediğinde kıkırdadım, Mirza sabırsız bir şekilde ofladığında Çiçek söz dinlemedi ve saçındaki tokayı çıkarıp koşarak arkama geçti, saçlarımı tutup üçe ayrınca Mirza kızgınca ona baktı.
"Çiçek ne dedim sana?"
"Mirza lütfen kızma, bırak oynasın. Hevesini alsın" diye sakince araya girdiğimde gözlerini bana çevirdi ve burnundan soluyup derin nefes aldığında Çiçek yanlışlıkla olsa gerek saçımı çekince acıdan inledim, Mirza hemen bize baktığında resmen karşımda öfkeli bir boğa vardı.
"Çiçek!" ikimiz de irkilmiştik, Çiçek hemen saçlarımı toplayıp suçlular gibi ellerini arkasında birleşirdi ve başı eğik durunca kaşlarımı üzüntüyle çattım. "Bana üçüncü kez tekrar ettirdiğinde Ya birinin canı yanıyor yada bir şey oluyor? Söz dinle bir kere" dediğinde başını salladı, ve koşarak salondan çıkınca ayağı kalkıp Mirza'ya doğru yaklaştığımda gözlerini bana çevirdi.
"Bu kadar çıkışmak zorunda değildin, o daha bir çocuk? İsteyerek zarar verme..."
"Bana ne yapacağımı söyleme bence" diye araya girince şaşkınlıkla yüzüne baktım, ondan böyle tepki beklemediğim için hem kırılmış hemde şaşkına girmiştim, burnundan soludu üzüldüğümü görünce kaşlarını çattı ve derim nefes aldım. "Üzmek istemedim" dediğinde başımı eğdim o sırada dışarıdan korna sesi gelince dişlerini sıkıp bıraktı. "Bizi çağırıyorlar, gidelim" der demez elimden tuttuğu gibi peşinden sürükleyince ağzım açık ikinci şaşkınlıkla beni götürmesine izin verdim, elimi çekmeye çalıştım.
"Bende tek başıma gelebilirim..." dememle ayağım takıldı ve sendeledim, düşmek üzere iken belimi tuttuğu gibi kendisine çekti ve gözlerime baktı.
"İyi misin?" diye sorduğunda kollarına tutundum.
"İyiyim, teşekkür ederim ama kendim de gelebilirdim..."
"Tek değilsin artık" dediğinde gözlerimin içine baktığında ağzım açık kaşlarım çatılı hala şaşkın bir halde ona baktığımda dişlerini sıkıp bıraktı ve sert bakan gözleri yüzümü inceledi, neden bana bu kadar baktığını bir türlü idrak edememiştim, yutkundum ve dudaklarımı yaladığımda bakışları dudaklarıma gitti, eli hala belimdeydi beni biraz daha kendisine çekmesiyle çenem göğsüne değmişti ve kalbim hızlanarak ona baktığımda tek kaşını hafifçe kaldırdı. "Dudaklarını fazla yalama" dediğinde anlamayarak kaşlarımı çattım.
"Anlamadım? Kuruldukları için..."
"Biliyorum, benim yanımda yapma"
"Neden?" diye merakla sorduğumda beni iyice kendisine çekince gözlerimi ayırmadan titrekçe nefes alıp verdim, gözlerini kırpmadan gözlerime bakmaya devam ediyordu.
"İşte" dediğinde yine kaşlarımı çattım, bakışları hafifçe yumuşayınca kaşlarımı çatmayı bıraktım o sırada dışarıdan ikinci korna sesi hafifçe irkildim, oda bir anlığına belimi sıkıp dış kapıya bakınca bende başımı çevirdim, derin nefes alıp belimi bıraktı ve tekrar elimi tutup bu sefer daha sıkı tutarak yürümeye başladığında bende peşinden gittim.
Babası başka bir araç ve şöförle gidiyordu yanında iki korumayla beraber, bir kaç koruma da iki araca birden girdi, Mirza ise lüks bir Range Rover'ın arka kapısını açıp bana baktığında bende ona baktım, şöför direksiyon karşısına geçtiğinde Mirza bir adım daha atınca bana göğsü çeneme değmişti yine, bakışlarımı yukarı kaldırıp baktım, boyu benden çok uzundu maksimum bir seksen sekiz boylarında falandı, sırıttığını fark ettiğimde kaşlarımı çattım.
"Ne oldu?"
"Şaşkın ördek gibi bakmaya devam mı edeceksin yoksa araca binecek misin? Seni bekliyorum...önce sen bin" dedi son cümleyi tek kaşını kaldırıp söyleyerek, başımı salladım ve ilk ben bindim araca sonra oda yanıma gelip kapıyı kapattı şöför kapıları kilitlendiğinde camdan dışarı baktım, akşamdı ve gökyüzünde parlayan bir kaç yıldız vardı, hafifçe gülümsedim ve derin nefes aldım, saçım sol omzuma doğru kayınca Mirza konuştu. "Sıkılmıyor musun o saçla öyle? Tepeden topuz yapsan daha rahat edersin"
"Kafam kocaman gibi duruyor öyle olunca...çalı yuvası gibi" dediğimde sırıttığını fark ettim, önüme dönüp esnedim ve ellerimle gözlerimi ovuşturdum, esnemeye devam ederken kollarımı ister istemez havaya kaldırmamla elime sert ama sıcak bir şey gelinde ufak bir çığlık atıp hemen elimi çektim ve sola döndüm, hafifçe sırıtıp gözlerime bakınca ürkerek konuştum. "Neydi o?" dediğimde sırıtması yüzünde genişledi.
"Göğsüme değdi elin, korkma"
"Pardon" dedim utanarak ve başımı eğdim, o sırada araç hareket etmeye başlayınca Mirza konuştu.
"Uykun mu geldi?" başımı sallayarak onayladım ve tekrar esnedim, etrafıma baktım ama nasıl rahat uyuyacağımı bilemedim, yine de bu araç yetimhanedeki yataklardan daha rahatsız edici olamazdı, sırtımı hafifçe ona dönüp başımı koltuğa yasladım ve gözlerimi kapattım, araba beşik gibi gidiyordu ve bu beni iyice mayıştırmıştı.
Mirza Saraçoğlu.
İki büklüm bir şekilde uykuya dalmıştı başımı iyice eğip ona baktığımda çocuk gibi masumca uyuduğunu gördüm, derin bir nefes alıp yanıma almış olduğum ince pikeyi üzerine sermek üzere iken bana doğru dönmesiyle bir anda durdum elimde pike havada asılı kalmıştı, uyumaya devam edip biraz daha bana sokulunca titredi ve daha çok bana yaklaşıp başını göğsüme yasladığında nefesimi nedense tutmuş halde pikeyi koltuğa bırakıp ellerimi sırtına koydum.
Buz gibiydi.
Dişlerimi sıkarak ortadan perdeyle çekilmiş ipi tutup çektim ve şöföre baktım. "Klimayı aç!" hemen klimayı çalıştırınca araba ısısına kadar pikeyle sıcak tutmaya karar verdim, perdeyi kapatıp pikeyi elime aldım sırtımı koltuğa yasladığımda bana biraz daha sokulup sağ kolunu göğsüme kıvırdı ve elini çenesinin altına yerleştirip uyumaya devam edince sessizce aldığım nefesi dışarı bırakıp pikeyle üzerini örttüm ve elimi sırtına koyup ona bakmaya devam ettiğimde gözlerinin üzerine dökülen bir kaç tutamı fark ederek nazikçe tutup arkaya doğru taradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mirza ♾️ Merza
RomansaBaba ve oğul...babanın kardeşi, oğlunun halası olan kişi bir suikaste kurban gider, ve bunu yapanları bulmak İçin uğraşırlar, ama yerleri bulunmaz. Sadece tek bir kişi onların yerini biliyordur. O aileden doğan kız, Merza. Merza'nın ailesi bir kat...