Merhaba!
Upuzun bir bölümle karşınızdayım!
Fazla uzatmadan direkt ithaflara geçmek istiyorum:
@gizem_akin1
@CrazyMasal
@EmineBilgeBayraktar
@kirazlikola
@sweetselenatorss
@sekerkiz834
@denizsairi
Keyifli Okumalar... :)
'^&'^/'^%!^&'^/34
''Kimmiş benim şampiyon kobayım? Göster onlara! Hadi göster!'' Kobayımı kafesinden çıkararak bir süre tüylerini okşadım. Bugün bize verilen sürenin bittiği gündü ve ben bu şampiyonla birlikte kazanacağıma inanıyordum. Kobayın adını da Şampiyon koymuştum, evet. İnsanlarda isimler kişiliklerine yansıdığına göre bunun hayvanlarda olmaması için hiçbir neden göremiyordum. Bu yüzden şampiyon olabilirdik.
Biraz saçma bir düşünce miydi? Sanırım.
''Abin olduğum halde bana karşı böyle sevgi beslemedin Gazel.'' Abimin homurdanmasına aldırmayarak Şampiyon'a öpücük attım. ''Kesinlikle beslemedin.'' Bu homurdanmaların devam edeceğini anladığımda abimin yanağına da bir öpücük kondurdum. Beni bir kobay faresinden kıskandığına inanamıyordum. Üstelik toplantıdan sonra tam bir hafta boyunca bana küsmüştü. Bugün aile onurumuz adına önemli bir gün olmasa benim için kılını bile kıpırdatmazdı. Ne diyebilirdim ki? Radfordlar olarak oldukça iyi kin tutardık.
Toplantı abim ile aramızdaki git gelli ilişkiyi iyice olumsuza çevirmişti. Bazen keşke bu hayata başlamasaydım diyordum. Hayır, bu sefer bir kalkan olayı yaratacak kadar dertli değildim. Aksine artık kendime ve duygularıma hakim olmaya başlamıştım. Kendime güvenmeye başladığımı da söyleyebilirdik.
Şu toplantı fiyaskosuna gelecek olursak Doğan'ı bir kez daha fark etmediğime inanamadığım için öylece dikilmiştim. Corin'in hatırlatması üzerine oturduğumda rezilliğimi -inanın bana- açıklayamıyordum. Ve tekrar toplantıya odaklandığımda gündemin insanlar arası birleşmeler ve bir şeyler olma ihtimaline karşılık alacağımız tedbirler olduğunu anladım. -Esnedim- Kesinlikle çok sıkıcıydı, bir de şu ortaçağ taklitçiliği olunca bir an cidden uyuyakalabilirdim. Neyse ki Burak abinin uyarıcı bakışları beni toplantıya geri döndürmüştü.
Özetle sıkıcı değil çoo...oook sıkıcıydı.
Araba durduğunda abime kısa bir bakış atıp kobay kafesini elime, çantamı da tek omzuma asarak arabadan indim. Bu proje benim için de önemliydi. Eğer kazanırsam abim ile aramı düzeltebilirdim, eğer kaybedersem şu anlık bu ihtimali düşünmek istemiyordum. Derin bir nefes alarak laboratuvarın bulunduğu kata baktım. Sanki bütün hayatım bu şeye bağlıymış gibi hissediyordum, ve mutantlar için hisleri oldukça önemliydi.
Laboratuara girdiğimde Melek oturmuş sunumu için çalışıyordu. Gözlerimi devirmekle yetindim. Eğer ben onun kadar çalışsaydım -hiç çalışmıyordum- beni direkt üst sınıflardan birisine yollarlardı.
''Günaydın.'' dedim verileri ve kobayı kitaplarının üzerine bırakırken.
''Hı-hı! Sana da.'' Kitabının üzerindeki kağıtları hızla çekip okumaya devam etti. Sinirlenerek elinden kağıtlarını aldım ve arkama sakladım.
''Biraz iletişim kurman lazım. En azından ruh sağlığın için.'' Bir adım geriye gittim. Bir kralın yaptığı deneye göre hiçbir şekilde kendisiyle iletişim kurulmayan bebek ölüyordu. Bunu onun hayatına bir iyilik olarak görüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALKAN
FantasyHey sen! Evet sen! Öyle tereddüte düşme, sana sesleniyorum! Bu kitaptaki şeyleri bilsen hayata asla eskisi gibi bakamazsın. Neden mi? Çünkü herbir deneyimle değişiriz. Her neyse, asıl nokta bu kitap. Sana soruyorum: Bir gün varlığından bile haberda...