Evime gelip beni dövseniz bir şey diyemem, haklısınız arkadaşlar. Bu bölüm çooo...oooooooooooooook geç geldi. -Uzatma kasten yapılmıştır-
Şimdi bölümün birinci hafta gelmemesinin sebebi şehir dışına çıkmış olmam. Dedemi kaybettiğimin tarihe denk geliyordu ve bilirsiniz, mezar ziyareti falan.
İkinci hafta gelmeme sebebiyse grip gibi bir şey. "gibi" dedim dikkatinizi çekerseniz; çünkü şahsen boğazım hâlâ şiş!!!
EN ÖNEMLİ KONUYA GELELİM... OKULLAR AÇILIYOR, HEPİNİZE KOLAY GELSİN!!!
^'%^!'&'
Yazarın anlatımı
''Bir sorun var, Nick arabayı yolun kenarına çekti.'' diye Seğmen endişe içerisinde konuştu. Baş belasına bir şey olduğu için Nick arabayı kenara çekmiş olabilirdi ya da bağ o kadar çok kuvvetlenmişti ki baş belası Doğan'sız geçirdiği her saniye aklını kaçırmaya başlamış olabilirdi. Hayır, hayır. Şimdi endişeliden daha çok öfkeliydi, öfkesi Doğan'a ve özellikle de kendisineydi. Eğer Gazel'e dolaylı yoldan açılmayı bırakıp doğrudan açılmış olsaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Kendi kendine lanetler okudu ve arabayı sağa çekti.
''Sorun ne?'' Sorun ne miydi? Sorun kendisiydi. Geçmiş, insanların peşini asla bırakmazdı. Onunki gibi berbat ve dram dolu bir geçmiş ise -özellikle Sefa erkekleri kısmı- cesaretini kırıyordu. Sena her ne kadar çok ''Gazel sana karşı boş değil, sadece içindeki kıvılcımı alevlendir.'' dese bile yapamamıştı. Ah! O lanet olası bir korkağın tekiydi!
''Bilmiyorum, şimdi gidip ona bakacağım.'' Arabanın kapısını açtığı anda Mary bileğinden tutarak onu durdurdu. Seğmen önce Mary'e sonra da ilerideki Nick'in arabasına baktı.
''Ben sendeki sorundan bahsediyorum. Bana anlatabileceğini biliyorsun, sonuçta biz... Dostuz.'' Mary'i en çok yaralayan kısım da buydu. Seğmen ile tanıştığı andan itibaren hep içine atmıştı, her ne olursa olsun. Bazen açılmaya o kadar çok yaklaşmıştı ki... Her neyse, dedi kendi kendine. Sonuçta Seğmen'in kalbini bir prenses çaldıktan sonra ne önemi vardı? Gazel ile yarışabilecek kadar... Mükemmel değildi.
Seğmen sesli bir şekilde nefesini dışarıya verdi. Mary anında ondan gelen sigara kokusunu almıştı, o zehri son günlerde çok daha fazla içer hale gelmişti. Sebebini elbette ki biliyordu, herkes biliyordu.
''Ben kendime kızgınım.'' dedi mırıldanarak Seğmen.
''Bu yüzden kendini zehirliyorsun.'' Mary daha fazla kendini tutamamıştı. Seğmen'in ona attığı sert bakışa aldırmadan ellerini başının altında birleştirdi ve camdan dışarıyı seyretmeye başladı. Her an ağlayabilirdi ve o Seğmen'in bu halini görmesini istemiyordu.
''Haklısın; ama beni umursayan kimse yok. Annem, babam, ağabeyim ya da sevdiğim. Ben de kendimi umursamıyorken erken ölmenin ne önemi kalmış?'' Mary cevaben sustu; ama içinde ''Biz seni umursuyoruz, ben seni umursuyorum aptal!'' diye bağırmayı da ihmal etmedi. Bazen içindeki kopan fırtınalara rağmen susmak o kadar zor oluyordu ki...
''Yanılıyorsun.'' diye fısıldadı. ''Bizden önceki ailen umurumda bile değil, şu ana bak: Biz senin aileniz ve seni umursuyoruz. Hem...'' diye düşüncelerini dile getirmek için harekete geçti. ''İleride, bir gün baba olacaksın. Oğlunla birlikte futbol oynayamayacak, kızına bisiklet sürmeyi öğretirken arkasına koşamayacaksın. Bunu mu istiyorsun?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALKAN
FantasyHey sen! Evet sen! Öyle tereddüte düşme, sana sesleniyorum! Bu kitaptaki şeyleri bilsen hayata asla eskisi gibi bakamazsın. Neden mi? Çünkü herbir deneyimle değişiriz. Her neyse, asıl nokta bu kitap. Sana soruyorum: Bir gün varlığından bile haberda...