''Ben değişmem.''Çok iddialı konuşmamıştım yani.
''Emin misin baş belası?Birkaç gün önceki Gazel ile şu an karşımda duran Gazel aynı değil.''Haklı olabilirdi;ama ben onun dediği oranda değişeceğimi düşünmüyordum. Onun söylediği büyük değişimdi. İnek öğrencinin yaramaz çocuk olmasından daha büyüktü.
Gözlerimi kaçırarak konuştum:''Bunun cevabını da zaman verecek gibi duruyor.''
Başıyla beni onayladı.''Şimdi,bakalım dövüşmekte ne kadar iyisin?''
Geriye yaslanarak vücudumu kıtlattım.
''İşte bu sorunun cevabı şimdi ortaya çıkacak.''
Saldırıyı yaptığımda yeri boylamamla ofladım.Gerçekten mi Seğmen? Ciddi misin Seğmen? Benimle alay ediyorsan sonu kötü bitebilirdi. Bunu ona söyleyecek miydim? Tabi ki de hayır.
''Unutma baş belası.İlki boşluğuma denk geldi.Değilse senin gibi bir kız beni asla yere deviremez.'' Senin gibi bir kız? Bana çelimsiz, güçsüz mü demeye çalışıyordu? Onu bayıltan bendim -çok uzun bayılmasa da-. Bana bunu söylemeye hakkı yoktu.
Hırsla ayağa kalkıp sağ kroşeyi tam yüzüne geçirecekken elimi tutmasıyla kaşlarım istemsizce çatılmıştı.Yüzündeki pislik sırıtmasından kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oynadığı apaçık ortadaydı.Ooo! Bunu yapmayacaktın adamım. Ben de aynı sırıtmayı dudaklarıma kondurdum.Sol elimle karnına geçirdiğimde oluşacak morluk sırıtmamı genişletiyordu.Düzeltiyordum,hem sağlak hem de solak olmak harikaydı.Gerilediğinde zafer benim nidaları atarken ne ara olduğunu bilmediğim hızla boğazım onun sağ kolunun arasında kalmıştı.Pekala biz kuralsız oynuyorduk ve bu benim işime gelirdi.Sol ayağımla ayağına yüklenip sol dirseğimi karnına geçirdiğimde gerilemişti.Ve son nokta:kafam ile burnuna vurduğumda özgür ve en önemlisi nefes alabiliyordum.
İkimiz de yere yığıldık.
Nefes nefese ciğerlerimi yakan orman havasını içime çektim.Onun soluk alışverişleri de duyuluyordu.
''Bir kıza göre hiç fena değilsin.''dedi.'Bir kizi gire hiç finidiğilsin' Acaba taklitlerimi duysa tepkisi ne olurdu? Kaçmak için provalara başlasam iyi olacaktı.
Ayaklanıp su şişesini diktiğinde ben de ayaklanarak ona gözlerimi diktim.Ne?Ondan beni kaldırmasını beklememişsinizdir umarım.Farkındaysanız burada birbirimizi öldürmeye çalışıyorduk.
''Ama ben daha ısınmamıştım.''diyerek ona bakmaya devam ettim.Yalan! Kesinlikle yorgunluktan ölüyordum.
''Madem öyle diyorsun...Bir antlaşmaya ne dersin?Kim kazanırsa dilek hakkı onun.''Sizce de ben bu mutantlarla fazla antlaşma yapmıyor muydum?Hani daha önce Sena ve Mary ile? Kim tınlardı ki? Cevap ben değildim.
''Kabul.''Gerçek şu ki kesin kaybedecektim.Hadi ama! Bir bana bir de ona bakın. Ben niye bu kadar kolay gaza geliyordum? Bu yönümü kontrol etmesini öğrenmek zorundaydım. Değilse işim iş değildi.
''Hazır mısın?''Başımla onu onayladım.
Ve dövüş başlamış oldu!
İNSAF! İNSAF! En sonunda pes ederek çimenlere yattım.Umarım bu morlukların bedelini abim öderdi.Düşündüm de abi bozuntusu abi sıfatına aşırı derecede uyuyordu.
Batan güneşin önüne zaferle parıldayan gözler gelince sıkıntıyla ofladım ya da çalıştım diyelim.Oflamak için bile enerjim kalmamıştı.
''Ne diliyorsun?''demekle yetindim. Umarım saçma bir şeyler olmazdı. Dizilerdeki gibi ayağını falan yıkatmaya kalkışmazdı. İğrenç! Düşüncesi bile mide bulandırıcıydı. Öğh!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALKAN
FantasyHey sen! Evet sen! Öyle tereddüte düşme, sana sesleniyorum! Bu kitaptaki şeyleri bilsen hayata asla eskisi gibi bakamazsın. Neden mi? Çünkü herbir deneyimle değişiriz. Her neyse, asıl nokta bu kitap. Sana soruyorum: Bir gün varlığından bile haberda...