28

5.9K 411 72
                                    

Bir önceki bölümde yorumları okudum ve yorumlar genellikle ölümler üzerine yapılmış. Fark ettiyseniz Gazel sadece Hakan'ın öldüğünü gördü. Diğer karakterlerin -yarım taş çocuk ve Latif- öldüğünü görmedi, varsayıyor. Belli mi olur? Belki finale yakın bir anda ortaya çıkıverirler. Tamam, bu kadar spoi yeter.

Gazel'i sevenler Seğmen, Doğan ve Electrat. Aslında Electrat şart olmasa hayatta böyle bir şey yazmazdım. Neyse bu kadarla sınırlı kalacağını bilin istedim. Fazla abartmaya da gerek yok.

Hakan'ın ölümü şarttı. Hikayede bundan sonra olacaklar için bazı şeyler gerekliydi ve bu da onlardan birisiydi. Ben de kimsenin ölümünü yazmayı sevmiyorum.

Keyifli Okumalar... :)

!^%!^'&/!%!'

Terliyordum. Sebebinin ne olduğunu anlayabilmek zordu. Sanki... Sanki yanımda bir başkasını da sürüklüyordum. Etraf sessizdi, bizi takip eden adım sesleri hariç. Oldukça büyük bir ormandaydım. Orman halkından yaşayan kimseye dair bir işaret yoktu. Hissediyordum. Ölümle yaşam arasındaki o ince çizginin üstünde mücadele ediyordum. Zordu. Direnecek gücüm kalmamıştı. Son enerji kırıntılarımı da kullanmaya devam ederek koştum. Kimi sürüklediğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Tek bildiğim ona bakmak için bile duraksar isem öleceğim gerçeğiydi.

Adım atacak halim kalmadığında yere çöktüm. O zaman sürüklediğim kişinin kim olduğunu görebilmiştim, HAKAN. Karnını tutarken acı içerisinde dişlerini sıkıyordu. Kalkanımı devreye sokmaya çalıştım. Gücüm enerji istiyordu ve ne şanstır ki bende ondan hiç kalmamıştı.

Korkuyordum, korkuyorduk. Ölesiye mücadele verip de kaybetmekten korkuyordum. O ölmekten korkuyordu. ÖLECEKTİ. Hayat da bu değil miydi zaten? Ölmek için doğuyorduk, ölmek için yaşıyorduk. Tek bir son vardı. Bunun nasıl gerçekleşeceğini sen ve kaderin belirliyordu.

''Kurtar kendini.'' Hakan'a itiraz etmeye başladım. Bu yolda beraberdik. O kurtulmazsa ben de kurtulmayacaktım. Pes etmiştim. Her şeyden yorulmuş, vazgeçmiştim. Kimseyi umursayamıyordum. Çaresizdim.

Silah sesi duyulduğunda Hakan zorlukla doğruldu ve bir kurşun daha yedi. Ağlamaya başladım.Bu koşullarda olmak için kim bilir nasıl bir hata yapmıştım? Ah. evet. Mutant hayatını seçmem bir numaralı hataydı.

Omzumda bir acı hissettiğimde ikinci kurşuna kendimi hazırladım. Savaşmak manasızdı. O kazanmıştı. Silah sesi duyuldu.

Ter içerisinde, nefes nefese uyandığımda sağ elimi kalbime götürdüm ve atmasını dinledim. Her zamanki karanlık kabuslarıma ölümle bitenler de eklenmişti. Aman ne harikaydı(!).Alnıma yapışan saçlarımı elimle geriye ittirdim. Zayıftım, güçsüzdüm ve en önemlisiyse artık bir ölüydüm.

Yaşıyordum tamam ama bu öldüğüm gerçeğini değiştirmiyordu. En azından eski Gazel ölmüştü. O kızın duyguları vardı, oysaki ben hiçbir şey hissetmiyordum,HİSSEDEMİYORDUM. Yaşadıklarım o kadar ağır şeylerdi ki... O anda duyguların varlığının güçsüzlük olduğunu öğrenmiştim. Ya da seni defalarca kez öldürebileceğini. Öldürmek derken anılar ve duygular sana o anları tekrar tekrar yaşatıyordu. Bu seni defalarca kez öldürmek gibi bir şeydi.

Onlardan kurtulmaya çalıştıkça sanki onlar bana daha çok yapışıyordu.

Gecenin karanlığında bacaklarımı kendime çekerek ağlamaya başladım. Bundan sonra hep böyle mi hissedecektim: SUÇLU? O zor zamanlarımda yanımda olan herkesi kaybetmiştim. Birilerini kaybetmek her zaman bu kadar acı verici mi oluyordu?

KALKANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin