2

15.4K 822 55
                                    

Yeni bölüm ile karşınızdayım.Fantastik,bilimkurgu,tarihi kurgu türü hikayeler pek fazla okunmuyor.Gençkız edebiyatı daha çok ön planda olsa da ben yazmaya devam ediyorum.Diğer hikayelerime de göz atın.

Keyifli Okumalar...

***********************

Sonraysa hiç beklemediğim tepkiyi verdi:

''O elbise ne öyle? Hem bu yaşlardaki genç kızların öyle partilerde ne aradığını soracağım sana. Bir de sarmaş dolaş olduğun o çocuğu.'' Abartısız söylüyordum gözlerimi pörtleterek ona baktım. Herkes bizim halimize kahkahalar atıyordu. Bir de bu insanların maskotu olmuştum.

''Yürü git.16 yılın sonunda gelmiş, bana abilik taslıyor.'' Atarlanmış olabilirdim. Ama azıcık. Bilin yani. Ne o öyle? Karşıma geçmiş abilik taslıyordu.

''Aramadım mı sanıyorsun kızım seni?'' Gürlemişti resmen. Hafiften yerime sinerek savunmaya geçtim:

''Hem hangi abi kızkardeşine 'beni öpmek istiyorsun' der?'' Bıkkınlıkla nefesini dışarı verdi. Evet, haklıydım. Abiler böyle şeyler söylemezdi.

''Gücünü denemek içindi o senin.'' Güç? Gücünü derken?

''Deli işlerinizi benden uzak tutun.'' diyerek kollarımı önümde birleştirdim ve başımı ondan başka yere çevirdim. Bu az önce söylediğim cümlenin eyleme geçmiş haliydi.

''Kapı önünde tartışılacak bir konu değil. İçeri geçin isterseniz Nick.'' Bunu söyleyen neredeyse yarı çıplak olan kızdı.Öğüt vermek yerine üzerine bir şeyler giysen fena olmazdı hani. Sana baktıkça ben üşüyordum.

Nick abi onu başıyla onayladıktan sonra bileğimden kavrayarak beni içeriye doğu sürükledi. Ben bir insandım, haberi vardı değil mi? Sonuçta oraya buraya sürükleyeceği bir evcil hayvan değildim ya da kölesi. Bunları ona da söyleyecektim elbette ki. Bileğimi çekerek konuştum:

''Bıraksana beni ya! İnsanız herhalde. Canımı acıtıyorsun.'' Bana döndü. Pis pis sırıtıyordu. Ne oldu şimdi ya? Yanlış bir şey mi söylemiştim? Söylediklerimi aklımda defalarca kez tekrar ettikten sonra doğruluklarından emin oldum. Anormal olan oydu, ben veya söylediklerim değil.

"Cık cık cık. Sana yalan söylemek hiç yakışmıyor kardeşim." Anlamadığımı belirten ifademle ona bakmaya devam ettim. Bir de ''kardeşim'' demek ha? ''İnsan olmadığını sen de ben de biliyoruz. Ve canın acıdı öyle mi? Sana zarar verecek şekilde bileğini tutmadım. Senin yumruğunun aksine -burada sol yanağını tuttu-.Yalan söylemek yasak bundan sonra. Her konuda.'' Yumruğum sert olabilirdi, tamam. Canını birazcık, düzeltiyorum çok acıtmış olabilirdim. Ama şu da bir gerçekti ki o erkek olduğu için benden daha güçlüydü. Yani gücümün sınırlarını zorlamak zorundaydım. Son cümleyle bana ağabeylik de taslamıştı. Ek olarak benim insan olmadığımı ve canımın yanmadığını dile getirmişti. Sinir olmuştum. Gıcıktı, oldukça gıcıktı. Bir noktadan da haklıydı. Canım yanmamıştı. Hadi ama! Ben de bir insan evladıydım. Bakın, kanıtlarım da var: 2 göz, 2kol, 2ayak...

''Seğmen haklıymış. Gerçekten de hiçbir şeyin farkında değilsin. Yürü benimle.'' Ve yine düşüncelerime uzun süre daldığımın kanıtı bıkkınlıkla söylenmiş bir cümle. Aynen dediği gibi onu takip ettim. Kırmızı koridorlardan sonra büyük bir hole ulaştığımızda herkesin gözü bizim üzerimizdeydi. Bu durum için yorum yapamayacaktım. Yaşadıklarım o kadar tuhaftı ki.

Merdivenlerle üç kat çıktığımızda nefes nefese kalmıştım. Bu evin merdivenleri gerçekten de uzundu ve basamaklar arası mesafe oldukça yüksekti.

KALKANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin