25

5.4K 436 84
                                    

İTHAFLAR,

@tokakutum

@selnefe

@SedaKenanEsalkusoglu

@EmineBilgeBayraktar

@sweetselenatorss

@aysegul5800

@kbalIsin

@denizsairi

Keyifli Okumalar...

!%!^&!'5

Duvara bir çeltik daha attım. Dokuz gün. Dokuz gündür bu odada kapalı kalmıştım -yemek saatleri ve ortak saatler hariç-.

Bizi neden burada tuttuklarına dair elbette ki milyonlarca fikrim vardı. Bizim üzerimizde deney yaptıkları kesindi. Peki ama neyi deniyorlardı? Mutant ırkını yönetmeyi? Mutantların güçleriyle alakalı bir şeyler? Ya da belki bizi normal yapacak şeyler?

Derin bir nefes verdim ama almadım.

Artık derin nefes almaktan korkar olmuştum. Hava yoluyla bizi etkisiz hale getiriyorlardı. Ne zaman o garip kokuyu algılasam sonrasında dünyam kararıyordu. Bayıldıktan sonra kaç saat üzerimde çalıştıklarını kestirmek zordu. Gözlerimi her defasında yatağımda açıyordum, kolumdaki iğne iziyle birlikte.

O kokuyu hissettiğim belirli zaman aralıkları vardı, sadece anlayabilmek çok zordu. Akşam yemeğinden önce, kahvaltıdan sonra oluyordu. Saat kaçta olduğunu kestirmek zordu ve ben kahvaltımı uzun süre önce yapmıştım.

İşin en kötü kısmı da buydu: Beklemek.

Seni bir denek gibi kullandıklarını biliyordun ama engel olamıyordun. Ah! Kimi kandırıyordum ki? Buradan sanırım ölüm çıkacaktı. Ayağa kalkarak odamda bir kez daha tur attım. Hatırlıyordum da ilk geldiğim zaman kapıyı defalarca yumruklamış, tekmelemiş, bağırmış, çağırmış ve odanın neresinde olduğunu anlayamadığım kamerayı aramıştım. Bunların hiçbirinin bir işe yaramadığını kabullendiğim zaman da bir köşeye sinerek saatlerce ağlamıştım.

Bu durumu kabullenmek biraz zaman almıştı.

Bu odaya geldiğimden iki gün sonra kameranın yerini saptamıştım. Duvardaki çatlağın içine yerleştirilmişti. Zekiceydi. Her gün olduğu gibi bakışlarımı yine oraya odakladım ve nefretle merceğe baktım.

Abimin ruh ve akıl sağlığı da beni endişelendiren şeyler arasındaydı. Sonumdan daha çok onun benim sonumu öğrendiğinde yapacağı şeyler için endişeleniyordum. Belki de insanlardan sonsuza dek nefret edecekti, bu en iyi ihtimaldi gerçi.

Herkesi özlemiştim. Buna Seğmen ve Electrat da dahildi ki bu çok garipti. Aklımı kurcalayan başka bir nokta daha vardı: Doğan. Beni gizlice izlediğini biliyordum, eğer beni her daim izlediyse nasıl kurtarmadığını anlayamıyordum? Ya da Burak abinin çalıştığı şu gizli ajan yerine de haber verebilirdi, adı şimdi aklıma gelmemişti. Bu başka bir soruyu beraberinde doğuruyordu: Bu kamp denilen tuzağa geldiğimde izimi kayıp mı etmişti? Sonuçta kampta sinyal dahi çekmiyordu.

Ya bizden önce kamp zırvalığına gelenler? Onlar da mı aynı şeyi yaşamıştı? Yaşadıysalar nasıl kaçmışlardı?

Kaçmak. Bu fikir aklımda belirmeye başlamıştı.

O koku bir kez daha kendini gösterdiğinde tişörtümden kopardığım bezle ağzımı ve burnumu kapattım. Bu da hiçbir işe yaramıyordu, yalnızca biraz daha uzun dayanabiliyordum. Bana ayık olduğum birkaç dakika veriyordu. Yerimden kalkarak hızla kameranın saklandığı çatlağa gittim ve duvara yumruk attım. ''SİZDEN NEFRET EDİYORUM!'' diye bağırdım. Bu sefer art arda yumruk atmaya başladım. Bir yandan da söyleniyordum: ''İnsan olduğunuzu mu sanıyorsunuz? Bu yaptığınız insanlığa sığmaz. Nasıl oluyor da kendinizi başkalarının üzerinde deney yapabilecek kadar insancıl görüyorsunuz?'' Akan gözyaşlarımla birlikte çaresizce çöktüm ve karanlığı kucakladım.

KALKANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin