Bir günde ikinci defa selam!
Hatırlarsanız bir bölümde yorumlarınızdaki sorulara cevap vermiştim. Bu bölmün sonunda da öyle yapmaya karar verdim. Yorumlarınızı takip ediyor olacağım.
Keyifli Okumalar :)
'%^^'/'%'!5
GÜN 2
''HAYIR!''
Sabahın köründeki bu itirazların sebebini elbette ki biliyordum. Sinyalin kesilişi. Peki normal bir durum muydu? Bazıları için evet bazıları için hayır. O ikinci bazılar kısmına ben de giriyordum. Abimi biraz olsun tanımışsam benimle irtibatı kesmemek için her şeyi yapmıştı ve bu telefonumdaki sinyal olmayışını açıklamıyordu. Konuşmamızda özellikle benim için yeni hat aldığını dile getirmişti.
Düşünmeye bir son vererek dışarıya, kargaşanın göbeğine, çıktım.
Latif de bu kargaşanın bir üyesiydi ve telefonuna vurup duruyordu. Sanki vurunca çalışacaktı. Herkes ağaç tepelerine çıkıp sinyal almaya çalışırken veya koştururken benim gibi kenarda durup onları izleyen bir kişi daha vardı: Hakan. Ya o da benim gibi durumu kabullenmişti ya da ciddi anlamda bir probleme sahipti. Ona ne olduğunu sormamı fısıldayan beynimi susturarak çadırımın önüne oturup kargaşayı izlemeye başladım.
Pekala omzuna çıkıp sinyal almaya çalışmak neyin kafasıydı? Ya da telefonunu bir dal parçasının ucuna bağlayıp sinyal almaya çalışmak. Hadi aldın diyelim nasıl kullanacaktın? Umutsuzluk içinde başımı salladım. Şu anda bir kişi bile mantıklı düşünemiyordu -ben ve Hakan hariç-.
On dakikanın sonunda herkes çaresizce yere oturup ne yapacağını konuşurken Latif yanıma geldi ve oturdu. ''Artık hiçbir işimize yaramaz.'' diyerek telefonunu toprağın üzerinde itti.
''İyi tarafından bak. Kimsenin işine yaramaz.''
''Polyanna mı olmaya karar verdin? Neyse, hazır mısın?'' Başımı evet anlamında salladım.
''Yemekten sonra çıkalım öyleyse.'' Yemeği düşünen Latif geri gelmişti. O yemek kısmına ilerlerken çadırıma geçip abimin arayış için hazırladığı çantaya baktım. İçine lazım olan her şeyi koymuştu. Su, yemek -konserve-, sargı bezleri falan. El fenerinden iki tane koymuştu. Gülümsedim. Beni buraya göndermişti ama her şeyi hazırlamıştı. Ne olursa olsun abilik damarı hep üstün geliyordu. Bana ulaşamayacağı için olacakları hayal etmeyi keserek yemek alanına doğru ilerledim. Okulun yanındaki ormanda bizim olmadığımızı öğrendikten sonra beni bulmaya geleceğini umuyordum. Çünkü bu lanet yer her defasında daha da ulaşılmaz hale geliyordu.
Latif'in karşısına oturarak atıştırmaya başladım. İkimiz de kahvaltı boyunca konuşmadık. Öğle civarı çıkacağımız arayıştan dolayı ikimiz de gergindik ve bunu karşımızdakine fazla yansıtmak istemediğimiz için susmayı tercih ediyorduk.
Ve sonunda vakit gelmişti.
İkimiz de kırmızı çizginin tam önünde duruyorduk. Elimde Latif'in haritası vardı, bu seferki mutant haritasıymış. Tam ikimiz de adım atacaktık ki başka adım sesleri duyduk. Seslerin sahibine baktım. Hakan ve kavga ettiği şu çocuktu. Yan yana yürüseler de aralarındaki düşmanlığı görebiliyordunuz. Otobüste yan yana oturdukları için partner olmak zorunda kalmışlardı. Onlar bizim gibi buradan kurtulma düşüncesi yerine birbirlerinden kurtulma düşüncesi içerisinde olmalıydılar. Erkenden arayışa başlamalarına bu yüzden şaşırmamıştım.
''Çekil şuradan.'' Çocuk Latif'i ittirerek kırmızı çizgiyi geçtiğinde Latif ile beş dakika boyunca bu çizginin önünde beklediğimize inanamadım. Hakan da arkasından sabır diledi ve derin bir nefes vererek çizgiyi geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALKAN
FantasyHey sen! Evet sen! Öyle tereddüte düşme, sana sesleniyorum! Bu kitaptaki şeyleri bilsen hayata asla eskisi gibi bakamazsın. Neden mi? Çünkü herbir deneyimle değişiriz. Her neyse, asıl nokta bu kitap. Sana soruyorum: Bir gün varlığından bile haberda...