Az öce yazdığım bölüm silindi ve ben sinirden tableti fırlatıyordum.
Neyse,sakin.
Bu arada gecikme için üzgünüm.Şimdi bilgisayardan yazmaya başladım.
Çok geç olmadan oyuncu listesini oluşturacağım. O da aklımda.
^+'&/()+'^&/+^(&%)%=+&/'^/'+('
Klasik bir şekilde ''Karanlıktı,fazlasıyla.Ayrıca içimi ürpertecek derecede soğuk vardı.Korkuyu ensemde hissediyordum.''şeklinde başlamak istemezdim ama hadi ama! Siz olsanız ne derdiniz?
Karanlıksa karanlıktır,başka diyecek bir şey bulamıyordum. Ayrıca soğuktan tirtir titremem de cabası.Pekala nerede olduğumu anlayamadığıma göre başka bir soru sormalıydım:Ben şu an neyin üzerinde yürüyordum?
Ne zemine bastığımı hissediyorum ne de adım seslerimi duyuyordum. Adım seslerine bile razıydım oysaki. Normalde sessizlikte bile nefes alışveriş sesleri duyardınız,ben ise kendiminkileri bile duyamıyordum. Hücrelerimi adım adım fetheden korkuyu engellemeye çalışarak adım attım,bu seferki sesini duyabilmem için sertti.
Sonuç:Sessizlik.
Korku dolu ve çekinen gözlerimi zemine çevirdim. Gerçekten bu imkansızdı. Birkaç gün içinde gördüklerimin içinde bu en tuhafıydı. Gördüğüm tek şey dibi görünmeyen boşluktu. ''Harika(!)!''dedim kendi kendime. Kalbinde ve zihninde büyük bir boşluğu taşıyan kız başka neyi görebilirdi ki zaten? Bir adım daha attığımda duyduğum çatlama sesiyle kalbimin atış hızı da artmıştı. Çatlama sesi artarken düştüğümü hissettim. Normalde insanlar ölümlerine yaklaşırken hayatları film şeridi gibi önlerinden geçerdi değil mi? Benim gözlerimin önünde beliren tek şey ne olduğunu çözemediğim bir semboldü.
Düşüş hızım artarken gözlerimi kapadım ve kendimi asla olmasını istemediğim sonuma kendimi hazırladım.
Nefes nefese uyandığımda bir çift kol tarafından sarmalanmıştım. Derin nefes alışlarım sessizlik içindeki odada yankılanırken terden sırılsıklam olduğumu fark ettim. Sonra gözlerimi beni sarmalayan kolların sahibine çevirdim. Seğmen? Onun burada ne işi vardı? Diğer bir sorum da şuydu: Ben buraya nasıl gelmiştim? Büyük olasılıkla abi bozuntusu taşımıştı. Eh! Bu sorunun cevabı tahmin edilebilirdi.
''İyi misin baş belası? Sakin ol. Sadece bir kâbustu.''
O anki iliklerime kadar hissettiğim ölüm korkusuyla ona sıkıca sarıldım ve ağzımdan bir hıçkırığın kaçmasına engel olamadım.
''Bu çok...çok korkunçtu.''diye mırıldandım başımı göğsüne yaslarken.
''Ne gördün?''diye sordu,devamını da getirdi: ''Anlatmak ister misin?'' Susarak ağlamamı bastırmaya çalıştım. Biraz yatışınca aklıma şoktan dolayı gelmeyen soru belirdi.Neden sadece o buradaydı?
''Kayboluyor.''diye mırıldandı eliyle saçımı okşarken. ''Düşüncelerin kayboluyor. Tekrar o kalkan kız oluyorsun.'' Kalkan kızı sanki yasak bir kelimeymiş gibi söylemişti. Başımı kaldırarak ona baktım. Mutantlar ve şifreli konuşmaları uyandığımda bile yanı başımdaydılar, altını çizmek istiyordum korkunç bir kâbustan uyandığımda bile yanı başımdaydılar.
''Bu da ne demek?''diye sordum anlamadığımı belirten ifademle. Karanlık odada ne kadar görebildiyse artık...
''Kâbus görüyordun...''diye mırıldandı. Bir kez olsun mırıldanmayı bırakamaz mıydı? Sinir bozucu olmaya başlamıştı. ''...Yatağımda uyurken zihnimi çok yoğun düşünceler istila etmeye başladı. Bu evden kimseye ait değildi. Sonra...Çığlıklara dönüşmeye başladılar. O zaman sen olduğunu anladım. Bunu nasıl ifade edeceğim bilmiyorum ama bir şey senin gücünü kullanmanı engellemiş. Söyle Gazel,ne gördün?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALKAN
FantasyHey sen! Evet sen! Öyle tereddüte düşme, sana sesleniyorum! Bu kitaptaki şeyleri bilsen hayata asla eskisi gibi bakamazsın. Neden mi? Çünkü herbir deneyimle değişiriz. Her neyse, asıl nokta bu kitap. Sana soruyorum: Bir gün varlığından bile haberda...