Kısa oldu :(
Diğer bölüm yolda.
Bu bölüm diğerlerinin neler yaptığını nasıl olduğunu açıkladım.
!+'!^'%!'
Gazel acil yardım butonuna bastığı sırada orman evi:
Burak, Seğmen, Nick, Sena, Mary. Hepsi umudunu kaybetmişti. Gazel'in öldüğünü varsaymaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Olumsuzluğa kendilerini adamışlar, tamamen sessizliğe ve karanlığa gömülerek yas tutmaya başlamışlardı. Kimse nasıl göründüğünü, nasıl olduğunu umursamıyordu. Akıllarda yer alan tek bir düşünce vardı: Bundan sonra ne olacaktı?
NİCK'in bastıramadığı öfkesi günden güne artıyordu. Okuldan, o gıcık müdireden, hatta kardeşine aşık olduğunu fark ettiği Seğmen'den bile intikam almak istiyordu. İlk iki şeyden intikam alma sebebi belliydi, ya Seğmen? Bir daha görebileceğini ummadığı kardeşine sırf onun da nasıl olduğunu bildiği duyguları hissediyor diye intikam almalı mıydı? Akıl sağlığı yerinde değildi, doğru ve mantıklı düşünemediği için Seğmen'den intikam fikri, onu dövme isteği, oldukça akla yatkın geliyordu. Banyoya giderek elini yüzünü yıkadı.
SEĞMEN herkesin aksine duygularını belli etmemek için çabalıyordu. Bunu pek başaramadığının o da farkındaydı. O sabah inanılmaz bir ağrıyla uyandı. Salondaki üçlü koltukta uyuyakalmıştı. Korkusunu gizlemeye çalışarak yedi yirmi dört haberleri izliyordu, o aptal kutusunun başından bir an olsun ayrılmadan bulunan kayıp cesetleri, cinayetleri takip ediyordu. Ne gariptir ki katiller bile cinayet işlemeyi bırakmıştı. Ne bir ceset, ne de bir ölüm vardı. Bundan minnettardı.
Vücudunu esnetirken esnedi. Duyduğu kıtlama sesleriyle oturur pozisyona geçti. Başını ellerini arasına aldı ve düşünmeye başladı. Endişeliydi, tedirgindi ve en önemlisiyse KORKUYORDU. Bir daha baş belasıyla atışamayacağı için, onunla uğraşamayacağı için, belki de onu bir daha göremeyeceği için korkuyu her bir hücresinde hissediyordu.
Mutfağa geçerek kendisine bir kahve yapmaya başladı. Bu eve hakim olan soğukluğunu aksine sıcak bir şeye ihtiyacı vardı.
BURAK o sabah yatağında bir bipleme sesiyle uyandı. Ses tam kulağının dibinden, saatinden, geliyordu. Heyecanla kalktı. Eli ayağı birbirine dolaşmıştı. Saatinin bozulup bozulmadığından emin olmak için ayarlarını kontrol etti. Doğru çalışıyordu, GAZEL YAŞIYORDU. Heyecan, sevinç ve biraz da korkuyla bağırdı:
''TANRIM! MİLLET!''
Acele etmesi gerektiğini biliyordu. Kıyafetlerini bir çırpıda değiştirdi. Dağınık odasında silahını aramaya başladı. Ah! İstihbarat onun bu halini görse kesin kovulurdu. Bir ajanın asla elleri titrememeliydi. Telaşa kapılmamalıydı. Özetlemek gerekirse soğuk kanlı olmak zorundaydı. Böyle bir durumda soğuk kanlılık mı? Hiç sanmıyordu.
SENA ve MARY Sena'nın yatağında uyuyakalmışlardı. Dün gece veç saate kadar dram filmi izlemiş ve mutantlara abur cubur yasak olmasına rağmen dondurmaya saldırmışlardı. Sabah çektikleri bu karın ağrısının kesinlikle hak etmişlerdi. Boş mideye dondurma yüklemeyi bir daha yapmayı kesinlikle düşünmüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALKAN
FantasíaHey sen! Evet sen! Öyle tereddüte düşme, sana sesleniyorum! Bu kitaptaki şeyleri bilsen hayata asla eskisi gibi bakamazsın. Neden mi? Çünkü herbir deneyimle değişiriz. Her neyse, asıl nokta bu kitap. Sana soruyorum: Bir gün varlığından bile haberda...