AylizTelefondan kapanma sesi gelince kafamı masaya indirdim.
Ne yapacağımı bilmeden susup tepkisiz bir şekilde duran adamın konuşmasını bekledim. Kafamı kaldırıp ona baktığımda düşünceli bir şekilde arkamda bir yerlere baktığını gördüm. Konuşacak gücü kendimde bulamıyordum.
Anlamadan dinlemeden hemen saydırmıştım. Çok biriktirmiştim ama. Yine de tedirginliğimin gittikçe artmasına engel olamıyordum. Yüzbaşı demişti telefondaki adam. Acaba beni dava eder miydi? Buğlem korur beni bir kere!
İkimizinde susarak geçirdiği birkaç dakikanın sonunda garson sipariş için gelmişti.
Karşımdaki adam hiç duruşunu bozmadan orta şekerli bir kahve söyleyip sustu. Bense sadece su istemiştim. Bunların üzerine soğuk bir su iyi giderdi. Ayrıca sipariş vermeye ne gerek vardı onu bile anlamadım. Güzelce özür dileyeyim git be adam! O telefondaki delinin beni bununla buluşturmasının sebebi neydi?
Yine sessizlik devam etti. Bu sırada bana bakmadığı için onu izledim. Kısa kesilmiş koyu kahverengi saçları, kahverengi gözleri, dolgun denebilecek dudakları ve güzel bir burnu vardı. Büyük ihtimalle sabah sakal tıraşı olmuştu. Kaşının kenarında ufak bir yara izine rastladım.
Bu kadar bakmamın yanlış olduğunu düşünüp gözlerimi yeniden masama çevirince siparişlerimizi getiren garson da geldi. Adam önüne koyulan fincana baktı birkaç saniye, sonra da eline aldı fincanı.
Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra telefonunu çıkardı ve bana göstererek beni engelledi.
Beni engelledi! Ne gerek vardı buna yahu? Ergen misin sen adam?
"Bana ulaşmaya çalışmanı ve rahatsız etmeni istemiyorum."
Bunları söyledi ve masaya biraz para bırakıp kalktı. Ağzım açık kalmıştı. Neler olduğunu anlayamıyordum, böyle bir şey yapacağını da düşünmemiştim. Masadan uzaklaşmaya başladı. Arkasından bakarken şaşkındım. Ve o hiç duraksamadan hızlıca gitti.
Bu çok saçmaydı ona mesaj atarken kim olduğunu bile bilmiyordum. Hatalı taraf ben olabilirim ama kalıp bana durumu açıklaması gerekirdi. O sapık adam bunu tanıyordu ve gerçekten korkutucu biriydi. Şimdi bana yardımcı olmadan defolup gitmişti! Sinirle kalkıp hastaneye doğru yola çıktım. Bu insanlar beni delirtecekti yemin ederim!
Hayır yani o tepki de neydi öyle? Kendimi sorguladım resmen. Tamam kötü bir şey yapmıştım ama onun bunu yapması gerekmezdi.
Bana açıklama yapması gerekmez miydi, diye düşünüyorum iki dakikada bir ama gerekirdi yahu!
Yine de bunu düşünmeyi sonraya bırakıp hastaneye girdim. Stajda olduğum için pek fazla hata yapma lüksüm yoktu ve ben ortalardan kaybolmamalıydım.
5. sınıf tıp öğrencisi olmak eziyetti gerçekten. Ailemin isteğiyle geldiğim bu şehir, üniversite, bölüm beni çok yoruyordu.
Üstelik ben bu bölüme uygun bulmuyordum kendimi. Moleküler Biyoloji çok daha iyi bir seçenekti benim için.
Bir hafta sonraki davet aklıma gelirken tüylerim ürpermişti. Böyle önemli davetlere genelde öğrenciler katılmazdı ama son birkaç hafta profesörün gözüne girmek için kendimi heba etmiştim ve karşılığında o davete gitmeye hak kazanmıştım.
Diğer stajyerler ve birkaç intörn bu yüzden bana karşı cephe almıştı ama çok istediğim bir şey için onaltı umursamayacaktım. Kumral saçlarımı elimle düzeltip acil kısmına girdim, hadi Ayliz bugünü de atlatabilirsin.
...
Akşama kadar rutin işler devam etmişti ve ben yorgunluktan ölmek üzereydim. Atlatamayacağımı düşünsem de üstesinden gelebilmiştim.
Şimdi eve gitme vaktiydi. Aslında ugramam gereken bir yer vardı ama büyük ihtimalleri beni takip eden bir sapık olduğu için bu ziyareti sonraya ertrledim. Bir taksi durdurup adresi verdikten sonra kulaklıklarımı takıp rastgele bir şarkıya bastım.
Yaşama sebebim olmuştu kulaklığım ve telefonum artık. Ben müziklerle yaşayan biriydim.
Yarım saatlik yol sona erdiğinde taksi ücretini verip evime girdim. Kardeşim kapıyı açtığında yorgunlukla çantamı koridora atıp salona geçtim. Arkamdan saydırdığını duysam da gülüp geçtim. Ben bu evin geçim kaynağıydım bir kere! Birazcık arkamı toparlasınlar.
Ailem doğup büyüdüğüm şehirden kopamamıştı ve orada kalmaya karar vermişti. Ben üniversiteyi kazandığımda gelip çok zorlanmadan evimi ayarlamıştım sonraki sene ise kardeşim ve arkadaşım da gelince tamamlanmıştık.
Salona oturduğumda yanıma gelen kardeşim ve arkadaşıma biraz göz gezdirdim. Her zamanki gibi ders çalışıyor olmalıydılar. Hâlleri kötü görünüyordu. Benim aksime onların ikisinin de son senesiydi.
"Neden kötü bir şeyler olmuş gibi hissediyorum?"
Gözlerini üzerimden ayırmadan konuştu kardeşim.
"Yok ne olabilir ki?"
Beste psikoloji okuyordu. Ve ben ona yalan söylemeye çalıştım. Büyük ihtimalle anlayıp üzerime gelirdi. Bu konuda kendini bayağı geliştirmişti. Yalan söyleyemiyordum ona.
"İnanmamı mı bekliyorsun? Özel numarayla ilgili bir şey mi?"
Evet yememişti.
Arkadaşım Buğlem'de dikkatini bana vermişti.
"O sapık bugün tanımadığım bir adamla beni buluşturdu."
"Ne? Niye sevdiği kadınla başka bir adamı buluşturur ki?"
Sakinim sakinim. Kalplerini kırmama gerek yoktu. Anlatırsam anlarlardı. Evet düzgünce anlatmalıyım, sakinim.
"Bakın o beni sevmiyor size son kez söylüyorum. Anlıyor musunuz beni sevmiyor üstelik öldürmek istiyor!"
Şaşkınlıkla aralanan ağızlarıyla rahat bir nefes aldım. Şimdi her şeyi anlamalarını umuyordum.
"Ama hep sevdiğini söylüyordu."
Arkadaşım konuşunca derince iç çektim. Nasıl bir manyakla karşı karşıyaydım kim bilir? En başta onun gerçekten beni sevdiğine inanmak üzereydim ama işler ilerledikçe nasıl bir manyak olduğunu kavramıştım.
"Sizin denk geldiğiniz yerlerde sevdiğini söylüyordu. Bana en güzel ölümü hak ettiğimi söylemişti bir keresinde. Bana o ölümü vereceğini.."
"Anlayamıyorum ya nasıl hemencecik ona güvendik?"
"Sizi uyardım ama anlamadınız bir türlü."
"Bilemedik ki belki seni mutlu eder, çok sever dedik. "
"Tamam sorun değil artık neyin ne olduğunu biliyorsunuz."
Konunun uzamasını istemiyrodum. Onaylamazca başlarını salladılar.
"Özür dilerim."
"Düşüncesiz davrandık seni tam dinlemeden sürekli yakıştırmalar yapıp durduk."
Art arda defalarca özür dilediler. Benim için onların desteği çok önemliydi ve bugünden sonra o sapığa karşı tek olmadığımı biliyordum.
Yorgunca koltukta kendimi biraz kaydırdım. Uyumak istiyordum.
Bir süre daha konuyu konuştuktan sonra yemek yiyip uyumaya gittik. Yarın her zamanki gibi yorucu bir gün olacaktı.
Telefonumdan gelen bildirimle gelen mesaja baktım. Bilinmeyen bir numaradan gelmişti.
0537 *** ****: Benim bebeğim bugün çok yoruldu. Ama her şeyi daha hızlandıracağım.
0537 *** ****: Belki de haftalar sonra bir daha hiç yorulmayacaksın.
0537 *** ****: İyi geceler.
Korkuyordum. Çok korkuyordum. Ve gözlerimi kapatıp uyuyamıyordum. Beni öldürecekti.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Yangını
Teen FictionGüzel adamlar güzel severdi. ~ "Ruhumun yangını, en güzel yangınım. Bir kere göreyim yüzünü.." Bana en güzel yangınım diyordu, en acı yangınım oydu. Kendimi sıktım ağlamamak için. Kalp atışlarım kaburgamı incitti. Ben ağlamadım ama ruhum ağladı, h...