21

93 9 0
                                    

Göksel - Günün Birinde

...

Elimi mavi taşlı bir yüzüğe attığımda arkamdan bir ses geldi.

"Beğendiyseniz size hediye olarak almak isterim hanımefendi."

Sesin geldiği yöne bakmamak için ufak bir direniş göstersem bile dönüp konuşan adama baktım.

Üzerinde siyah bir takım elbise vardı. Uzun kumral saçlarını arkaya doğru yaslamıştı. Bembeyaz teni yeşil gözleriyle birlikte ilgi uyandırıcıydı. Dolgun dudakları ve düzgün bir burnu vardı. Ve itiraf etmeliyim ki gerçekten çok etkileyiciydi.

Elinde güneş gözlüğünü tutuyordu ve onu incelememden rahatsız olmadığını gösterir şekilde gülümsüyordu.

O ise benim gibi yapmak yerine sadece gözlerime bakıyordu.

"Teşekkür ederim ama beğenmedim."

Konuştuğumda gözleri anlık olarak dudaklarıma kaymıştı, kırmızı rujla boyadığım dudaklarıma. Çok değil iki bilemedin üç saniye sonra gözleri yeniden gözlerimi buldu.

"Ne yazık! Sizin gibi bir hanımefendiye hediye almayı çok istiyorum."

Çok akıcı bir şekilde konuşuyordu. Oysaki yabancı olabileceğini düşünmüştüm. Mimikleri hoşuma giderken cümlesine güldüm.

"Hediyeleri sevmem zaten. İyi günler size."

Hayır hediyeleri çok severdim. Ama bu adamda beni rahatsız eden bir şeyler var. Çok yakışıklı ve kibardı. Ama o alaylı bakışı gözümden kaçmamıştı. Tamamen niyetini belli etmiyordu.

Yanından ayrılmak için bir hamle yaptığımda sesi yeniden kulaklarımı doldurdu.

"Gönderdiğim kahvaltıya dokunmamanızdan anlamalıydım."

"Siz?"

"Saruhan Özkan. Birlikte yemek yeme şansımız var mı?"

"Az önce yedim."

Kahvaltıyı gönderen bu adamdı demek. İsmi tanıdık gelmiyordu. Öylece karşı karşıya dikilirken bu cevabıma da alayla güldü. İsmimi sormadığına göre biliyordu.

"Tatlı yiyebiliriz o zaman?"

"Neden bu kadar ısrarcısınız?"

"İlgimi çektiniz."

Aman ne büyük başarı. Gözlerini inatla gözlerimde tutarken derin bir nefes aldım.

"Akşam yemeğini birlikte yiyebiliriz. Otelde."

"Ah hayır, bildiğim bir mekan var orada yiyebiliriz."

"Tamam, neresi olduğunu buraya yazarsanız çok iyi olur."

Her zaman çantamda taşıdığım küçük defteri ve kalemi çıkarıp ona uzattım. Bu hareketim gözlerinin keyifle parıldamasına sebep oldu.

Deftere birkaç şey yazıp bana geri verdi.

"İyi günler."

"İyi günler."

Yanımdan oldukça keyifli ayrılan adamı umursamayıp dakikalardır önünde dikildiğim yerden iki bileklik satın aldım.

Akşama kadar oyalanacak bir ton şey bulmuştum ve en son hazırlanmak için otele döndüm.

Odama girdiğimde görevlilerin odamı toparladığını gördüm. Üzerime giymek için lila elbiseyi çıkarıp yatağın üstüne bıraktım. Bugün aldığım bileklikler gümüş rengindeydi.

Ruh Yangını Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin