Skapova - Sen misin O?
Ayliz
Hafifçe yerimde kıpırdanıp gözlerimi sıkı bir şekilde yumdum. Bu güneş ne diye bu kadar erken doğuyordu ki?
Sonunda güneşe yenilerek üzerimdeki örtüyü kaldırıp bıkkınca soludum. Etrafıma göz gezdirdiğimde koltukta uyuyakalan adamda takılı kalmıştım.
O yorgunlukla bir de sabaha kadar beklemiş miydi? Üzeri açıktı ve muhtemelen buz gibi olmuştu.
Yataktan sessizce kalkıp ona doğru ilerledim. Yerinden memnun değilmiş gibi bir yüz ifadesi vardı.
İçimdeki suçluluk duygusuyla baş edemeyip yataktaki örtüyü alıp onun üzerini güzelce örttüm. Duvardaki saate baktığımda daha 7 olmadığını gördüm.
Sanırım bugün de izin almalıydım..
Aşağıya indiğimde her şeyi dün gece bıraktığımız gibi görünce ister istemez huzura dolmuştu içim. Yanımdan hiç ayrılmamıştı.
Banyoya ilerleyip günlük rutinlerimi tamamladım. Evet tek yaptığım elimi yüzümü sabunla yıkamaktı.. Hiçbir zaman daha fazlasını yapabilen biri olmamıştım.
Benim için bakımlı olmak daha iyiydi ama üşengeç hallerim bir türlü bana izin vermiyordu.
Yüzümdeki aptal gülümsemeyle birlikte mutfağa girdim. Yapabileceğimin en iyisini yapmaya kararlıydım.
En son lisedeyken yaptığım krepten börek tarifini telefonumdan aratıp malzemelerine baktım.
Tüm malzemeleri bulduğumda tezgâhın üzerine bırakıp gerekli araç gereçleri de çıkarınca işime hevesle başladım.
"Maşallah bana! Ne kadar da güzel yaptım."
Kendi kendimi överken kaynayan suyu fark edip çayı demledim. Dilimlediğim salatalık ve domatesleri masaya yerleştirip diğer kahvaltılıkları da ortaya dizdim.
Böreklerimi de en ortaya koyunca her şey hazırdı.
Yıllardır kimse için kahvaltı hazırlamıyordum. Saat daha yeni sekizi geçtiği için Atlas'ı uyandırmak istemiyordum. Biraz daha uyusun dinlensin istiyordu bir yanım.
İstemeyerekte olsa yukarı çıkıp odaya girdim. Bıraktığım gibi uyuyordu. Uyurken bile çatık olan kaşlarıyla ufak bir kâhkaha firar etti dudaklarımın arasından.
Yanına adımlayıp tepesinde dikildim. Bedenim yüzüne değen ışıklara engel olduğu için çatık kaşları yavaş yavaş gevşedi. Yüzü huzurlu bir hâle büründüğünde gözlerimi ondan çekemedim.
Kim görse onu izleme dürtüsüne engel olamazdı. Çok garipti. Yakışıklıydı ama öyle çok abartılacak kadar değil. Saçları abartılabilirdi. Gözleri de güzeldi.
Sanırım ben onun gözlerinin parlaklığına ve gülüşünün güzelliğine takılmıştım. Saçlarını da unutmamak gerek.
Daha fazla izlememin beni kötü etkilediğini anlayınca harekete geçtim.
"Atlas, uyan artık."
Sesimi duyduğundan bile emin değildim.
"Atlas! Hadi uyan."
Gözlerini memnuniyetsizce kırpıştırıp gözlerini açtı.
"Uyanıktım zaten."
Ne?
"Odaya girdiğinden beri uyanığım."
"Sessiz olmaya dikkat etmiştim ama.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Yangını
Teen FictionGüzel adamlar güzel severdi. ~ "Ruhumun yangını, en güzel yangınım. Bir kere göreyim yüzünü.." Bana en güzel yangınım diyordu, en acı yangınım oydu. Kendimi sıktım ağlamamak için. Kalp atışlarım kaburgamı incitti. Ben ağlamadım ama ruhum ağladı, h...