20.Bölümm

568 15 3
                                    

*******

İçeri girsem mi girmesem mi diye düşünüyordum.

Peki yüzünü görmeye hazır mıydım?

Onu da bilmiyordum.

"Kızım sen manyak mısın adam gününü gün ederken sen kalkmışsın karşına çıksam mı çıkmasam mı girsem mi girmesem mi diyorsun dik dur ona karşı bir şeyler hissettiğini belli etme bırak  desin aaa Sera beni unutmuş  keyfine bakıyor  biraz içsesinden feyz al ama her şeyi ben mi öğreteceğim"

İç sesime hak vermiştim. Evet öpen o derdine düşen bendim. Hem ilk o öptü eğer bir suçlu varsa o ben değilim kendimi gaza getirip kapıyı çalmıştım.

'Gir' sesinden sonra hadi bismillah deyip kapıyı açtım.

"Sera burada ne işin var?"

"Ne yani hoş geldin yokta neden geldin mi diyorsun" ona doğru adımladığım da oda masadan kalkıp yanıma gelmişti.
Sıkı sıkı sarıldığımda "Güzelim hoş geldin" dedi.

"Hoş buldum" deyip kollarımı gevşetmiştim.

"Geç otur hem nasıl geldin ?"

Bende geçip Fırat'ın karşına oturmuştum. Bacak bacak üstüne atıp ona hiç bakmadan abime dönmüştüm.

"Aylalarla birlikte geldim bölmedim umarım"

"Yok yok  bizde bitirmiştik bir şey içer misin?"

"Olur" deyip odayı incelemeye başlamışım.
Kahve tonlarında klasik bir odaydı.  Boydan boya aynalı cam çok dikkatimi çekmişti.
Kapı çaldığında bir kız içeri girmişti. Başımı kıza çevirdiğimde ağzımdan istemsiz dökülmüştü kelimeler. "Esma"

"Sera?" kalkıp sıkı sıkı sarılmıştım.

"Ne yapıyorsun burada"

"Arda bey iş aradığımı duyunca bana iş verdi"

"Ya çok sevindim hiç haberim yoktu"

"Telefonlara bakarsan görürdün de"

"Telefonumu kaybettim"

" Olsun sıkıntı yok. Sen nasılsın ne bu kıyafet kızım yıkılıyorsun"

"Teşekkür ederim ya öyle kafa dağıtmaya geldik"

"Bensiz?" abime dönüp "Esmayı çalıyorum bugünlük çalışmasın beraber eğlenelim olur mu?"

"Tamam olur sen nasıl istersen prenses" gidip boynuna sarılmıştım.

"Hadi Esma koş üzerini değiştir gel bekliyorum" Esma tamam dercesine başını sallamış ve gitmişti.

Abimin telefonu çaldığında açıp dışarı çıkmıştı.

Odada Fırat ve ben kalmıştık.

"Neden buradasın?"

"Niye sordun?"

"Siz düşman değil misiniz?"

"Düşman mıyız?"

"Soruya soruyla karşılık verilmez" dediğimde sadece gülümsemişti.

Sessizlikten sıkıldığım için kalkıp camın önüne gelmiştim.
Dışarısı çok kalabalıktı.

Herkesin bir telaşı vardı herkes bir yere yetişme derdindeydi.

Mekanın önüne baktığımda İnsanlar mekana girmek için bekliyorlardı. Hayır ne buluyorlardı. Ben şimdiden sıkılmıştım.

Arkamdan bir anda el belimi kavralamıştı. "Hihh" nidası ağzımdan kaçmış korkmuştum.
Başını saçlarıma değdirip derin bir nefes çekmişti.

MAVİ GECE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin