36. Bölümm

204 6 1
                                    

*******

Merhaba arkadaşlar

İyi okumalar 💚

*******

Gülümsemenin ne kadar, kolay olduğunu ağladıktan sonra gelen huzurda daha iyi anlıyor insan...

Gözyaşı bazen ilaç oluyor bazen yara...

Bazen dert bazense derman...

Bence gülümsemek kadar ağlamakta, duyguların en doruklarına kadar geldiğimiz yerde, patlarız ya güleriz ya da ağlarız. Eğer ikisini de yapıyorsak  korkun kendinizden çünkü manyamaya başladığımızın habercisidir.

Canımızı acıtan her neyse  kendimizi tam oradan büyütüyoruz. Nereden yara alırsak oradan daha güçleniyoruz.
Nereden kırılırsak oradan daha gürleşiyoruz ama hiç çekinmeden de kendimizi yaralıyoruz.

Peki ya bize zarar veren insanlarda karma denilen şeyden nasibini alıyorlar mı?

Bize  zarar veren kişilerin acı çektiğini görsek mi daha iyi hissederiz?
Yoksa gözüm görmesin yapıp öteye mi itelemek istersiniz?
En önemlisi herkes başına gelen olaylardan ders çıkarıyor mu?
Ya da durun durun neden  insanlar, bizde dahil, yanlız başımıza güldüğümüzde, konuştuğumuzda bize delirdin mi deniliyor?

Peki asıl soruya gelecek olursak, neden güldüğümüzde ya da yalnızken konuştuğumuzda deli damgası yerken  yanlız başına ağladığımızda böyle ithamlarda bulunulmuyor?

Gözyaşlarımız  bize yoldaşlık ettiğinden mi bizi yanlız bulmuyor bu insanoğulları...

Biz insanoğulları ne garip mahlukatlarız!

Derin bir nefes daha alıp kendimi güneşin mükemmel üstü sıcaklığına bir kez daha of dedirttirmişti.

Nerede miydik?

Güneşin kavurucu sıcaklığının altında Gülsüm’le birlikte  tarlaya gelmiş kiraz  topluyorduk.  Emine ablanın tabiriyle bütün  güneş tepemizde geçmişti. Akşama  çok bir süre kalmamıştı ama bizde bitmiştik. Giydiğim şalvar sürekli ayağıma dolandığı için bir daha asla şalvar giymeyi düşünmüyordum.  Yani  anlayacağınız ben pantolondan aynen devam!

“Sera hadi kızım “ daldan kopardığım kirazı da sepete koyduğumda   Emine ablaya  cevap verebilmiştim.

“Emine abla  az kaldı ama çok sıcak ya”

“Kız kızım az daha dayan az kaldı “

Bu defa Gülsüm konuşmuştu.

“Anne canımıza kıydın hadi ben senin kızınım kölenim” dediğinde İkimizde gülmüştük.

“Hadi bana kıyıyorsun Sera misafir ona neden kıyıyorsun? “dediğinde bu defa hepimiz gülmeye başlamıştık.

“Çıkma dedim dinlemedi ki oturacaktı ”hemen yanımızdaki  ağacı gösterip “Ahan da şunun altında ama yok dinletemedik”
“Ne yani  ben oturacaktım siz çalışacak mıydım hayatta kabul edemem hem bakın hep birlikte çarçabuk topladık “dediğimde herkes onaylamıştı.

Gülsüm’le bir ağacı daha topladığımızda tam aşağı inerken  ayağımın şalvara takılmasıyla kendimi tam yerde bulmayı beklerken yere çakılmamıştım. Biri beni tutmuştu.

Gözlerimi açtığımda Gülsüm’ün abisini  Serdar’ı görmeyi  hiç beklemiyordum.

“Dikkat et güzellik” dediğinde cevap dahi verememiştim. Çünkü Fırat benden önce davranmış tabiri caizse böğürmüştü.

“Laaaaannn! “Fırat’ı beklemeyi ise hiç beklemiyordum.

MAVİ GECE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin